Gönderi

Abdurrahmân b. Avf(ra) vefatından önce hastalıkların pençesinde zor zamanlar geçirir. Aişe(ra) annemiz ona çok değer verdiğinden bu yüce insanı ziyarete gelir. Önce Abdurrahman b. Avf'ın (ra) halini sorar, ona Allah Resûlü (sav) ile geçirdiği günleri hatırlatır ve onun yüreğini rahatlatacak bazı hatıraları anlatır. Sonra da: "Ey Abdurrahmân! Sana bir müjdeye, kendim için ayırdığım mezar yerini sana vermeye geldim. Allah Resûlü'nün (sav), babam Ebû Bekir'in (ra) ve Müslümanların ikinci halifesi Ömer'in yattığı benim odamda bir kişilik daha yer var ve ben burayı kendime ayırmıştım. Şimdi orayı sana veriyorum." der. Abdurrahman b. Avf(ra) hasta yatağında, ağlamaya başlar. Bir taraftan gözlerinden yaşlar boşalan Hz. Abdurrahman (ra) bir taraftan da: "İbn Avf'ın oğlu ne yaptı ki böyle bir şerefi ve ödülü hak etsin. Ben kimim ki Allah Resûlü'nün (sav) yanında defnedileyim." der. Sonra müminlerin annesi Âişe(ra) validemize döner ve hem orada bulunan insanları hem de bin dört yüz küsur sene sonra gelen bizleri hayrete düşürecek: "İşte sahâbe bu, işte hayran olduğumuz, yollarına kurban olmamız gereken insanlar bunlar." dedirtecek şu sözleri söyler. "Ey Anneciğim! Yıllar önce ben, Osman b. Ma'zûn ile aynı gün Müslüman oldum. O günden sonra Osman ile aramızda farklı bir muhabbet gelişti. Sonraları biz birbirimize bir söz verdik. Hangimiz önce ölürse diğerimiz onun yanına defnedilecek ve kabir âleminde dahi birbirimizi yalnız bırakmayacaktık. Biz Medine'ye hicret edince Osman, Medine'de vefat eden ilk Muhacir oldu ve beni otuz senedir yalnız bıraktı. Aradan tam otuz sene geçse dahi söz sözdür. Biz Efendimiz'den (sav) her durum ve şartta verdiğimiz sözleri yerine getirmeyi öğrendik. Bunun için ben şu an bana teklif ettiğiniz, rüyalarımda dahi elde edemeyeceğim Efendimiz'in (sav) yanında defnedilmeyi kabul edemeyecek ve kardeşim Osman'a verdiğim söz gereği onun yanında defnedileceğim." der.
Sayfa 57
·
19 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.