Gönderi

112 syf.
9/10 puan verdi
Hariciye Koğuşunda Peyami Safa
44 kısa bölümden oluşan roman otobiyografik niteliklere sahip. Karakterin adı hiç geçmiyor ancak biz onun
Peyami Safa
Peyami Safa
olduğunu yaşadığı kemik rahatsızlığından, çektiği yoksulluktan tanıyoruz. Hastalık konusunda yaptığı psikolojik tahliller detaylı, içten ve gerçekçi. Hastane ortamları ve hastalığın ıstırabı hakkında yazdığı betimlemelerin ustalığına bakınca onun da mutlaka böyle bir dertten muzdarip olduğunu, bu sayede bu kadar güçlü bir kaleme sahip olduğunu anlıyoruz; bu kesinlikle bir otobiyografik roman. Nitekim bunu kendisi de şu sözlerle ifade ediyor romanda: Büyük bir hastalık geçirmeyenler, her şeyi anladıklarını iddia edemezler. Ana karakter bacağından rahatsız, kemik veremi olan 15 yaşındaki bir çocuk. Yedi yıldır bu hastalıkla cebelleşse de son zamanlarda durumu daha da vahimleşiyor. Onu sürekli uyarıyorlar dikkat et, bünyeni güçlendir, koltuk değneği kullan diye. Dinlemiyor. Birçok doktora görünüyor, dostu Mithat Bey'in desteğiyle. Hastalığı gittikçe ağırlaşırken uzaktan akrabası olan Paşa'nın yanına, Erenköyü'ne gidiyor. Paşa'ya romanlar okuyor, kızı Nüzhet ile arkadaşlık ediyor derken kıza aşık oluyor. Nüzhet'in de ona karşı hisleri olsa da imkansız bir aşk bu. Kız ondan 4 yaş büyük ve zengin, üstelik kızı isteyen bir adam var. Otuzlu yaşlarında bir doktor olan Ragıp Bey, Nüzhet ile evlenip Berlin'e taşınmak istiyor. Nüzhet'in annesi evdeki bu evliliği isteyen tek kişi. Evlilik bahsini gizlemek amacıyla yalan söylüyor Nüzhet, bunu anlayan ana karakter ise yalandan nefret ediyor. Onun yalana olan nefret ve sinirini derinden hissediyoruz. Nüzhet'in annesi kızının yoksul, hasta ve küçük ana karakterden uzak durması için zavallı çocuğa mikrop diyor, ondan kızına bir hastalık bulaşacağını söylüyor. Bunları duyan çocuğun kalbi kırılıyor ve daha fazla orda kalmak istemese de annesinin ziyaretiyle bir gün daha kalması gerekiyor. O akşam Ragıp Bey ve annesi de akşam yemeğine katılıyor, sofrada bir tartışmaya şahit oluyoruz: Yurdumuzda Türkçe yerine Fransızca kullanmamız. Doktor ve Paşa, kozmopolit olduğu kadar alafranga da olan bir kafa yapısına sahip olması sebebiyle yazarımız onlarla tartışıyor, onlara kinleniyor. Romanın sonlarına yaklaşırken yazarın bacağı kötüleşiyor, yazar dokuzuncu hariciye koğuşuna yatırılıyor ve tedavi ediliyor, iyileşiyor. Paşa'ya inme iniyor, Nüzhet ile Ragıp evleniyor. Roman tefrika edilerek yayınlanmaya başlanmış, kitaba dönüştürülürken bazı yerler çıkarılmış. Kitabın sonuna Nüzhet'in Berlin'den yazdığı mektuplar mutlaka eklenmeliydi. İnternette araştırmama rağmen erişemedim, roman bu hâliyle tamamlanmış değil. Karakterin notlarından oluşan romanın, yalan, yalnızlık, hastalık, hastane ve aşk konularındaki betimlemeleri tatmin edici. Kanıksadığımız olayları, olayın içinde olmanın verdiği avantajla içten kelimelerle ifade etmiş; anı türündeki eseri sanatsal yapan da işte tam olarak bu. Hiç yapmadığımız kadar empati yaparak karakterin psikolojisini içimizde hissediyoruz. Kitapta yabancı tıbbi terimler ve Arapça, Farsça sözcükler olsa da genel olarak dili akıcı, sade, güzel bir Türkçeyle yazılmış. Bir oturuşta bitirirsiniz ama henüz hayatının baharında olan bir gencin yanından geçtiği ağacın bile sıhhatini kıskanması, yapayalnız hissederken tutulduğu kıza kavuşamaması yüreğinize işler, hemen geçemez.
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Dokuzuncu Hariciye KoğuşuPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 2022103,1bin okunma
·
66 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.