Gönderi

384 syf.
10/10 puan verdi
Kitabı Okuyanlar İçin Sıkılmadan Okuyacakları Bir Yazı Yazmak İstedim.
Damızlık Kızın Öyküsü Uygun olmayacak bazı sahneler, anlatımlar ve şiddet içeren öğeler dolayısıyla bazı okurlara uygun olmayabilir veya bazılarını rahatsız edebilir. Ben de şiddet veya cinsel içerikli şeylerin sanat eserlerinde direkt veya detaylı verilmesini sevmiyorum. Ama demek ki sanatçı böyle tercih etmiş deyip geçiyorum. Özellikle bizim ülkemizde cinsellik bir tabu olduğundan çok alışkın olmadığımız şeyler bu öğeler. Tabii batıda bunlar çoktan aşıldığı için bu öğelerin kitaplarda yer alması konusunun konuşulması bile düşünce ve ifade özgürlüğüne aykırı olarak görülüyor ki öyle bence de. Neden mi bence de Çünkü şöyle düşünüyorum: isteyen istediğini yazacak kimse müdahale etmeyecek (Temel insan haklarına aykırı olmayacak şekilde.) Ancak kitaplara çocukların denetimli bir şekilde ulaşmasına dikkat edecek her aile. Örneğin bu kitabı okumayacaksın değil, onun yaş ve seviyesine uygun kitaplardan giderek okuma yolculuğunu sürdürmesini ve zamanla bu kitapları okumasını sağlamak. Tabi ki bazı çocuklar yine gizlice yasak ve uygunsuz içerik okuyacaklar. Ama zaten her zaman böyle oldu. Bu engellenemez. Fırsatını bulan çocuk yasağı merak ediyor ve yapıyor. Ancak okuduğunda rahatsız olursa zaten neden onun okumasına müdahale edildiğini veya sınır konulduğunu anlayacaktır. Peki bu kitabı okumanızı istemiyor muyum? Okuduğum için pişman mıyım? Kesinlikle defalarca okumalısınz. Pişman değilim, hayır. Sadece belli bir yaştan sonra okunmasının daha doğru olduğunu düşünüyorum. Tabii kitabı okumadığım için bunu bilmem mümkün değildi. Çok istiyordum okumayı ve pişman olmadım. İyi ki okudum diyorum. Kişisel olarak zaten beğeneceğimi biliyordum. Çünkü yazarı Ursula K. Le Guin gibi öncesinden tanıyıp çok sevmiştim. Zaten ütopya ve distopya okumayı seviyorum. Bir de Margaret Atwood kendi türünü yaratmış adına da üstopya demiş. Artık üstopya da seviyorum yani ;) Nitekim daha önsözde zaten çok güzel bir kitap okuyacağımı anladım. Olaylar ilerlerken yüzümüze çarpan bir gerçekle daha karşılaşıyoruz bu bir korku tablosu ama çoğu yönüyle bizim gerçeğimiz. Yani Kanadalı Margaret Atwood bu kitabı Amerika'da geçen ve distopik öğelerle dolu bir hikâye olarak yazıyor ama maalesef ataerkil bir doğu toplumunda yaşayan bizler olarak hâlâ kadının çok iyi şartlarda yaşamadığı, çoğumuzun ailesinde veya akrabalarından dolayı zaten ikinci eşlere alışkın olduğumuz bir durumdayız. (Bir Kürt olarak bunları kendi toplumumda yakın çevremde gözlemiş biriyim.) Yani o eşlerin hissettiği şeyleri anlayabiliyoruz. Kadının sadece çocuk doğurmak için kullanılması örneğin. Ne kadar uzak bize? Kitapla ilgili başka bir düşüncem de şu: önsöze göre kitap daha 85 mı 86'da mı ne, yazılıyor. Neredeyse 40 yıl önce. Bu kadın bu kitabı o zamanda nasıl yazabildi? Bu nasıl bir çağın ilerisinde olmaktır? Çağın önünde olmak değil koşmaktır, Margaret kızım bir dur ;) Bunlar daha Berlin Duvarı'yla yaşıyor bir dur ;) Kitap 40 yıl öncesinden bilinmeyen bir zamanla ilgili bir felaket senaryosu tahmini. Peki biz neyi yaşıyoruz şu an? Hatta dünyada da durum daha kötüye gidiyor. Hâlâ dini kendi çıkarlarına göre kullanıyorlar, hâlâ kutsal kitapları kendi güncel isteklerine göre yorumlayıp başka bir gün tersini söylüyorlar. Hâlâ kadın sadece çocuk için var. Bir çocuğu büyütmek sadece annenin görevi, kadın çalışmaz, çalışmamalı deniyor. Hâlâ her ailede şiddet var. Şiddeti gören de hep kadın cinsi. Abiler, babalar, erkek kardeşler yaşları ve eğitimleri ne olursa olsun eşleri, kızları, gelinleri, kız kardeşleri, anneleri, ablaları şiddetle, canıyla korkutarak istediklerini elde edebiliyorlar. Bu hangi şeyse artık. Bazen para, bazen istismar, cinsel saldırı veya zorla başka artık ne yapmasını istiyorsa o. Kadın konuşunca da onun adı lekeleniyor. Erkeğe onu yaptıran onu tahrik eden odur. Kanıt yoksa bile mutlaka bir şey yapmıştır. Yoksa adam nasıl böyle bir şey yapar ki? Adam böyle bir şey yapar mı canım? İşte bizim önce bu tabuyu yıkmamz gerekiyor. Bu da önce bize düşüyor. Çevremize ışık olarak yapacağımız her eylem ve vereceğimiz her eğitim önemli. Bu kitap bunun için çok iyi bir öğretmen. Rahatsız edici bulmuş olma ihtimaliniz var. Ama zaten gerçekler kimi zaman kimilerini rahatsız eder. Ki gerçeklerimizden bazılarına da örnek verdim biraz önce. Kadının aşkı hissetmek veya zevk almak için bize göre yanlış ilişkiler içine girmesi bize ters gelebilir. E zaten sistemin bize dayattığı bu. Bunu bize yanlış olarak algılamayı öğretmiş. Kadın zevk almamalı, tutkularının peşinden koşmamalı, namusunu korumalı. İyi de kitaptaki sistemde kadının insan olarak yaşadığını hissetmesi değil, bir nesne olması için bir düzen kurulmuş. Fredinki’nin kime aşık olduğu önemli değil içinde bulunduğu koşulları anlıyorum. Sanki biz her şeyi doğru mu yapıyoruz? Ya da biz olsak ne derece “doğru” davranırdık? Dolayısıyla ne doğru ki kadının yaptığı yanlış olsun? Sindirilip korkutularak sadece obje olarak kullanılan bir kadının aşık olması, ardından tutkusunu yaşaması ve bunun da etkisiyle eskiden önemsediği bu durumdan kurtulma hissini artık önemsememesi mi yanlış? Aşık olduğumuzda hangimiz kör olmuyoruz ki? Yeryüzünde size her şeyi yaptırabilme gücüne sahip tek durum vardır: Aşık olmak... Bu değerlendirmede özellikle iki isimden bahsetmeden sona gelirsem çok eksik kalır. İlki Fredinki'nin annesi 60'lı yılların Feminist karakterlerimden birini almış burada Margaret Atwood bence. Çok belgesel izledim o dönemle ve feminzmle ilgili. O yüzden okuyunca direkt kafamda bir Gloria Steinem, Judiy Chicago veya Angela Davis canlandı. Kızının onun gibi olmaması onu üzüyor bence. Tabi ki onun kâbusu olan bir dünya düzeni gerçek olunca daha çok üzülmüştür. Kitapta Fredinki'nin aile üyelerine ne olduğunu çok merak ettim. Kocası, annesi ve kızı. Özelikle de kızıyla ilgili her sahnede çok üzüldüm. En çok sinirlendiğim yerlerden biri de çocukların annelerinden koparılması olayı. Neyse ki devam kitabı 'Ahitler" var ve umudum inşallah sonlarını öğreneceğiz umudu. Sanırım spoiler yemeye çalışmadan okuduğum bilgilere göre de devam kitabı buna odaklanıyor. Margaret Atwood devamını yazmak için neden o kadar yıl ara vermiş merak ettim. Şimdi.... Moira ;) Bakın Moira'dan bahsederken bile güldüm. Kitaptaki belki de tek umut veren karakter. Belki de o cehennemden çıkıp bize tek nefes aldıran oydu. Bence çok eğlenceli biriydi. Ağzı bozuk ve ben bunu sevmem. Yanlış bulduğum eylemleri de var ama buna rağmen o dünyadaki tüm kasvete, baskıya rağmen bize küçük bir pencere açıyordu, çünkü Fredinki'nin penceresi tam açılmıyordu ;)) Kulüpte karşılaştıkları yerde lavaboda ikisi de farklı kıyafetlerle uzun süre sonra birbirini görüyor. Moira'nın kullanıldığı Babil O......na benzemişsin cümlesini okuduğumda kahkaha attım ;)) Küfür sevmiyorum ama en zor zamanlarda bile insanı ve neşesini ayakta tutan insanlar vardır ya, Moira öyle biri. Margaret Atwood'a bir soru sorma hakkım olsaydı Babil O......... derken neyi kast ettiğini sormak isterdim ;) Bence şu çok güzeldi: Yazar bu kadar acı bir hikâye yazdığı için üzgün olduğunu söylüyor. Keşke böyle olmasaydı diyor. Daha önce de insanı etkileyen kitaplar okudum. Ama ilk kez bir kitapta yazarın okuyucuyla konuşurken bunun için üzgün olduğunu ve daha farklı olmasını istediğini söylediğini gördüm. Yani yazdığının acı olduğunu da yer yer birilerinin hoşuna gitmeyen şeyler olduğunu da biliyor ama yine de yazıyor çünkü yazdığı şey sadece bunlar değil. Çok iyi bir şey anlatıyor. Tıpkı hayat gibi değil mi ? Acı, kimi zaman rahatsız ediyor bazılarını da ama yine de yaşamaya değer ve çok güzel. Sonuç olarak kitabı çok çok beğendim. Beklediğime değdi ama keşke daha önce okusaydm ya bana bir şey olsaydı şimdiye kadar ;) Ya okuyamasaydım? Henüz kitapla ilgili değerlendirmelerin hiçbirini okumadan yazıyorum bu yazıyı. Çünkü başkasının görüşlerini bilerek değil, sadece kendi görüşlerimi yazma için. Kitabın sonundaki tarihsel notlar fikrine bayıldım. Hâlâ ders almadığımızı görmek üzücü ama imkansız da değil, gerçeğe uygun. Umarım yanılırz ve daha iyi bir gelecek kurarız. Gerçekten doğru yaşta iyi bir şekilde odaklanarak ve önyargısız okuyan herkesin de beğeneceğini tahmin etmiyorum, biliyorum ;) Çünkü bu, bizim hikayemiz. Belki bazılarınız beğenmedi, bazılarınız anlamadı, bazılarınız iyi odaklanmadan okudu ya da belki de yanlış anladınız. Ne olursa olsun benimle aynı görüşte değilseniz yani beğenmediyseniz.hatta beğenenler bile ileride birkaç yıl sonra biraz daha iyi bir okur olduktan sonra tekrar okumanızı tekrar bakmanızı isterim. Yine sevmezseniz tarzınız değildir sıkıntı yok. Sadece bir kişiye teşekkür edeceğim. Buraya kadar okuyan sana çok teşekkür ederim ;)
Damızlık Kızın Öyküsü
Damızlık Kızın ÖyküsüMargaret Atwood · Doğan Kitap · 201911.1k okunma
·
405 views
Ayşegün Korkmaz okurunun profil resmi
Bu yılki okuma listemde. Çok merak ettiğim bir kitap.
Remziye Baytar okurunun profil resmi
Çok sağlam bir kitap 👏🏼 Çok sert bir eleştiri. Biraz önce Ben Okurum bölümünü de dinledim. Kitap kadının özgürleşmesine karşı olan kadınların da savundukları o sistemde köleleştirilmesini çok çarpıcı anlatıyor. İyi okumalar diliyorum 💜📚
1 next answer
Ayuzawa Kaichou okurunun profil resmi
Ben de sana böyle bir inceleme yazdığın için teşekkür ediyorum. Okumak istediğim bir kitap ilerde görüşmek üzere diyorum 🙌🏻
Remziye Baytar okurunun profil resmi
Görmediğini ve görünce tepki vereceğini biliyordum 😅 Sen yorum yapınca tekrar okuyup gözden geçirdim. Ufak tefek hataları düzelttim. Okuyan birisi için eğlenceli bir yazı olacaktır diye düşünüyorum 😊 Teşekkür ediyorum 💜 Okuyunca tekrar burada görüşmek dileğiyle 💐
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.