Oğlum, derslerin nasıl, çalıştın mı, yarın ne var?--
--Ahlak çalıştım, baba.--
--Anlat bakayım.--
Çocuk geçti karşısına, papağan gibi bir solukta okudu:
--Ahlak, hulk'un cem'idir. Hulk tabiyyat ve seciyye demektir.
Buna huy denir. Seciyye ve huy denilen şey, insanda yerleşmiş melektir.
O melek sebebiyle nefisten ef'al kolayca çıkar.--
Şaşırdı: --Oğlum bu ne? Nereden ezberledin bunu?--
--Ahlakın tarifi, öğretmen yazdırdı.--
--Bir şey anladın mı?--
--Yoo! Anlamak şart değil ki! Kimse anlamıyor, ezberle yeter!..--
Hasan Pulur'un yukarıdaki yazısında belirtilen eğitim sisteminin
temelinde yatan, --anlamanın gerekli
olmadığı, ezberlemenin yeterli
olduğu-- anlayışı, öğretmen ile öğrenci arasında gerçek bir iletişim
kurulmasını önler. Kişinin temel eğitiminden edindiği bu alışkanlık,
basmakalıp ve biçimsel ilişkilerinde sürüp gider. Kalıplaşmış evlilik
ya da iş ilişkilerinde de, bu durumu gözlemleme olanağı vardır.
Kalıpları tekrarlamaktan kurtulabilme, insan ilişkilerine anlamsal
zenginliği ve derinliği getirebilme, iletişimin süreçlerini uygun ve etkili
bir biçimde uygulamaya bağlıdır.