Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

152 syf.
·
Puan vermedi
·
23 saatte okudu
Biri Gırnata’nın Endülüs'ünden, diğeri İran'ın Kaşan'ından; biri Franco'nun şairleri daha 38'inde kurşuna dizdiği yerden, diğeri erdem ve haysiyet erlerinin Nasıreddin Şah'ın emri ile Fin Hamamında bileklerinin kesildiği yerden; biri Akdeniz'in zeytinliklerine yansıyan ay ışığıyla kelimelerin ruhlarındaki şiiri gören, diğeri kum çölünün tarihten eserek zamanın kül tutmuş doğasına şiirle varan, iki yalnız: Federico Garcia Lorca, Sohrap Sepeheri. Biri hiç bir zaman İsanyalı olamamış ve çingene kızlarının belirsizliğe yolculuklarında ayı yoldaş, ışığının yansıdığı zeytinlikleri ise hem mezar hem de yurt edinmiş bir boğa şair; diğeri doğduğu yer olan Kaşan'ı çoktan kaybetmiş ve bu yüzden gecenin kıyısında kendine bir ev inşa etmiş doğa şairi. Biri daha 1918'de, burjuva sınıfını, yeryüzünü şiirle doldurmuş olan İsa'yı katletmekle suçlayan ve "İspanva'da ölüler, başka yerlerdeki ölülerden daha canlıdır" diyen Lorca; diğeri bir menekşenin önünden geçerken ona selam vermeyen ademoğlunu, kalbindeki kabesini ve kavun kabuklarından oluşan seccadesini unutup kendine habire kıble ve namazgah arayanı kınayan Sepehri. Arka kapak yazısı : Sinema’ya dolaylı yoldan kazandırmış oldukları şiirsellik. Görselliği ilk olarak kendi şiirlerinde ve mısralarında yakalayan bu iki şair de varolan modem mekan ve zamandan bizâr olup sürekli bir yolculuğu, sonsuzluğa yolculuğu arzu edip onu tasvir etmeye çalıştılar. Bu sonsuzluk duygusu Lorca’da akdeniz iklimi, deniz, rüzgar ve gemilerle kendini gösterirken Sepehri’de, çöl iklimi, yollar, çalılıklar, dereler ve mevsimlerin sarhoşluğu ile karşımıza çıkar. Lorca’da bütün kelimeler neredeyse rüya, çingene kız, ay ve müzikten oluşmuş gerçeküstü bir filmin senaryosunu yazıyorken Sepehri’de, yazılmış senaryoları yırtıp atan ucu bucağı belirgin olmayan hayatın en merkezindeki sadelik ve doğallık, bütün canlılarla hatta yılanlarla olan komşuluk sevgisi saniyede 24 kare akan film pelikülüne dönüşür. Lorca’nm şiirinde mevsimlerin ışığını, rengini, kokusunu iliklerinize kadar hissedersiniz. Mısralarındaki imgeler, benzetmeler o kadar güçlüdür ki şiire ilişkin bir kalbi olanı sarsar ve dengesini bozar. Bunların sinemaya uyarlanması mümkün değildir; çünkü Lorca’da kelime bütün eski anlamlarım, yüklerini üzerinden atıp kendisi başlı başına bir sinamatografi olup çıkar karşımıza. Bu yüzden o tüm sanat eserlerinin özünde barındırdığı nitelikleri ile asla başka bir sanata uyarlanamaz; tercüme edilemez, kendi diline bile.
Akdenizdeki Çöl
Akdenizdeki ÇölFederico Garcia Lorca · Balkon Sanat · 2011154 okunma
·
29 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.