Bizim DNA'mız ile diğer insanların ve canlıların
DNA'ları arasındaki iletişim, bildiğimizden çok
daha farklı bir şekilde gerçekleşmekte. Mekan ve zamanın
ötesinde bambaşka bir boyutta. İşte bahsettiğimiz
bu iletişim biçimini "Hiper iletişim"
kavramıyla ifade ediyoruz.
Bu iletişimin en ilginç yanı ise, görünüşe göre hiçbir
sınırın olmamasıdır. Ne mesafe ne de zaman,
sorunsuz bir bilgi alışverişine engel yaratabilir. Zerre
kadar bir gecikme bile söz konusu değildir. Atom
saatleriyle bile bir gecikme saptanamamıştır.
------------
ONA, bu iletişimi gerçekleştirmek için özel enerji
kanalları kullanır. Bu kanallar "Kurt deliği" olarak
adlandırılır. Bu tanımı ilk defa Albert Einstein ve
Nathan Rosen kullanmıştır, hem de 1 935 yılında.
Bu terim aynı mekanın iki tarafının bir tünelle nasıl
bağlı olduğunu belirtmek için seçilmiştir. Kurt deliklerinin
sayesinde kendisiyle rezonansa geçmek istediğimiz
kişinin ne kadar uzaklıkta olduğunun
önemi yoktur. Kişi yanımızda yatakta yatabilir ya
da yerkürenin diğer ucunda, uykuda ya da uyanık
olabilir. Yolladığımız her şey, aynı anda hiper uzaydaki
bir tünel aracılığıyla, alıcımızın DNA'sı tarafından
alınıp değerlendirilmek üzere hedefe
ulaşacaktır. DNA'nın bu enerjiyi sadece almakla
kalmayıp, kaydedeceğini de belirtelim. Demek ki
ONA, bir yandan da bilgi deposu olarak işlev görür.
Böylece içimizde muazzam bir veri tabanı oluşur.
Arzularımız gerçekleşmek üzere bizi nasıl bulur?
Artık aydınlık getirmemiz gereken tek nokta, bizimle
etkileşime geçen enerjinin, bizi nasıl bulacağı
konusudur. Sonuçta evrende milyarlarca ONA var
ve bunların her biri enerji alışverişinde bulunuyor.
Peki, evren arzularımızı, daha doğrusu arzulananı
yolunu şaşırmadan bize nasıl iletir?
67
68
Bir yandan sürekli "yayındayız". Rezonans alanımızı
durmaksızın pozitif ya da negatif düşüncelerimizle
programlıyoruz. İstek ve amaçlarımızı
koruduğumuz sürece, korku ve endişelerimiz içinde
aynı şey geçerli, rezonans alanımız bizimle aynı titreşimde
olanları bize çeker.
Diğer yandan ise hepimiz "kod" olarak adlandırdığımız
genetik bir isme sahibiz. Kriminal teknik ve
babalık resti ile ilintili olarak bu kavramı daha önce
duymuşuzdur. Her bir hücrenin DNA'sı da, aynı
parmak izi gibi, eşsizdir. DNA, başkalarıyla karıştırılması
mümkün olmayan genetik bir parmak izi
bırakır. İşte bu, enerji içinde geçerlidir. DNA'mızın
enerji parmak izi, açık ve net bir adres bırakır.