Gönderi

128 syf.
10/10 puan verdi
Ben demiştim, bir gün canımız sıkılacak. / Bu kadar sıkıntının içinde.
Çağdaş Türk Edebiyatı'nın çok değerli ve önemli isimlerinden biri Ayfer Tunç. Sözünü sakınmayan, tutkulu, melankolik ve eserlerinde hayalperest umutlara yer vermeyecek kadar gerçekçi bir edebiyatçı. Maalesef adının hâlâ yeterince anılmadığını düşünüyorum. Oysa kaleminin büyüleyiciliği ve sahiciliğiyle, derinlikli karakterler yaratması ve onlara uygun dil ve üslup yaratmadaki hüneri ile edebiyatımızın yüz akı isimlerindendir Tunç. İsmini daha çok anma vazifesi de biz okurların boyun borcu olsun efendim :) Öykü ve romanlarında daha çok kıyıda köşede kalmış; her gün yanından geçip gittiğimiz ama dikkat etmediğimiz insanın hikâyesini buluruz. Bu durum yazarın bilinçli bir tercihiymiş çünkü okuyucu olarak kendisi de edebiyatta yan veya yardımcı karakterlere düşkünmüş. Tıpkı benim gibi :) Gelelim Suzan Defter'e... - Sevgili okurlar, bu yazıda yer yer kitabın içeriğine dair bazı detaylara yer vereceğimden bu konuda hassasiyet gösteriyorsanız şayet, kitabı okuduktan sonra bu yazıyı okumanızı tavsiye ederim. - Suzan Defter, yazarın kendi eserleri arasında en sevdiği kitap, bu yönüyle okur için de kitap, haliyle daha bir merak uyandırıyor. Tunç’un eserlerinde anlatıcıları çoğu zaman erkek kahramanlardır. Fakat burada iki anlatıcı var. Ekmel Bey ve Derya. Onların iç dünyalarına doğru derin bir yolculuğa çıkarıyor yazar okurları. Kendine yabancılaşmış ve yalnızlaşmış iki insanın hayatına tanıklık ediyoruz ya da "tutunamadıkları" hayatına. Ekmel Bey sıradan bir hayat içinde hiçliğini fark eder, yalnızlaşır. Derya ise istediği aşkı yakalayamamış ve yaşamak istediği aşkı yaşadığını düşündüğü bir kadının hayatına sahip olmak ister, sonunda o da yalnızlaşır. Tunç'un kitaplarında hakim olan tema yalnızlıktır. Suzan Defter'de de; yalnızlık, anlaşılamamak, hayal kırıklıkları, çaresizlik, sevgisizlik ve aşk var... Aslında hayatın o kadar içinden detaylar var ki. Bizi bize çokça sahici anlatmış Tunç ama umuda yer vermeden... Ancak kitabı farklı bir hale getiren bir detay var göze çarpan. O da kitabın, Ekmel Bey ve Derya'nın aynı zaman diliminde yazılmış günlüklerinden oluşması. Aynı gerçeklik iki farklı kişinin bakış açısından anlatılıyor kitapta. Okurun aynı gerçekliği farklı perspektiflerden görmesi, okura bambaşka bir deneyim yaşatıyor. Bir de kimi zaman aynı olayın iki anlatıcı tarafından farklı anlatılması gibi durumlara da tanıklık ediyoruz. Bu da günlüklerin dışında da ayrı bir gerçekliğin var olabileceği yani okur tarafından yaratılan bir başka gerçekliğin de doğabileceğini gösteriyor. Sadece bu yönüyle bile Türk edebiyatının en özgün eserleri arasında yer almayı hak ediyor Suzan Defter. Kitabın adına konu olan Suzan karakteri ile okurun doğrudan hiçbir teması olmaması da kitabın hoş detaylarından. En çok Derya'nın biraz da abisinin gözüyle bakıyoruz Suzan'a. Suzan, aynı zamanda "yanan" anlamına gelmektedir. Nitekim, kitapta Suzan farklı manalarda yanmaktadır da. Derya, Suzan'la en sevdiği resimlerini yakar. Resimde alev Suzan'ın yüzünü yutar, yanar kül olur. Ve elbet Suzan aşk acısıyla yanar, kül olur... “İnsan gençliğini aşka vermezse, gençlik ne işe yarar?“ “Ama kaybeden sonunda siz olmuşsunuz.” “Kayıp mı? Kaç kişi böylesine sevebilmiştir dünyada?” “Ama bir kucak korla kalan siz olmuşsunuz.” “İyi ya, boş değildi kucağım.” “Ama yandınız, kül oldunuz.” “Ama vardım, kül bunun kanıtı.” İşte bu yüzden Tunç usta bir kalem. Yanmak mefhumuna kattığı anlam zenginliğini sadece dili güçlü kullanmadaki mahareti ile yorumlamak sığ kalacaktır. Bu, aynı zamanda yazarın duygu dünyasındaki derinliğinin de bir izdüşümüdür. “İnsan hayatı bir rahim arayışından ibarettir,” dedi Ekmel Bey. “Ev rahimdir. Bundandır kendimize bir ev aramamız. Evi olan insan ne şanslı!” Ev teması da kitapta dikkate şayan. Evler, odalar, eşyalar kitapta yadsınamayacak bir yer kaplıyor. Öyle ki ben kitabı okurken sanki iki karakter değil de bir de onlara eşlik eden bir diğer karakter olarak mekan da vardı. Mekanı bu denli canlı hissettiğim ilk kitap oluyor aynı zamanda benim için Suzan Defter. " Yaşamak her şeye rağmen bir iz bırakmaktır yeryüzünde. -Ben de yaşadım, sizin kadar!- " Ben kitapta Ekmel Bey'in günlüğünden nedense daha çok etkilendim. Sonunu yazar bir nebze okura bıraksa da bir intihar mektubu niteliği taşıyor olduğu da günlükteki ilk ve son cümleleri göz önünde bulundurduğumuz takdirde, ihtimaller dahilinde... Bense kitap bittiğinde elimde som bir gerçekle baş başa kaldım. Kendi yalnızlığımla... Bizler de biraz Suzan ve Ekmel gibi yalnız değil miydik aslında bu yeryüzünde, derin bir boşluk yok muydu bizim de içimizde, sığınmıyor muyduk biz de bazen sahte benliklere, evlere, 'rahim'e, tutunmak istemedik mi biz de aşka, yaşamak istemedik mi? HİÇ... Sevgilerimle... F. B.
Suzan Defter
Suzan DefterAyfer Tunç · Can Yayınları · 202213.1k okunma
·
144 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.