Gönderi

İngilizce öğretmeni Naciye Hanım'la öğretmenler odasına gittiğini, orta birlerin yazılı kâğıtlarına birlikte baktıklarını anlattı Aysel. Odadan manzaralar özetledi: çıplak, ayazda kalmış zavallı düşünceler de dolaşıyormuş ortalıkta, nazik, adab-ı muaşeret kurallarını bilen nahif duygular da. Bugün yarın emekli olacak coğrafyacımız Nurhayat Hanım, kapkara, bin yıllık bir köyün şeceresini çıkarmış otuz dokuz yıllık genç Cumhuriyet'in arşivinden. İngiltere görmüş, her durumdan, herkesten ve her şeyden durmadan şikâyet eden Naciye Hanım'ınsa o köye bakışı kınamaya eğilimliymiş, "öküzleriyle, kara sabanıyla, Döne Nenesiyle bir gemiye bindirsem, liman liman dolaşsak, şöyle adam akıllı deniz havası alsalar, üstünde çoluk çocuk yedi kişinin yattığı yatak çarşafını yelken gibi rüzgâra tutsam, köycek tuza neme bulansalar, dünya görseler," demiş, dilemiş. Bunu dünyanın kaç bucak olduğunu görsünler anlamında mı, kolonyal bir inayet olarak mı, yoksa gerçekten içten gelen bir iyi dilekle mi söylediği muğlak kalmış, devamı gelmemiş. Aysel, İngilizce öğretmenini bu garip, soyut söylemi yüzünden seviyormuş, kırmızı rugan pabuçlarına uygun, annesinin uydurduğu kırmızı askılı çantası ve hasır şapkasıyla hep sahnede durmak isteyen küçük kız çocuğu gibiymiş Naciye Hanım. Zaten kimse de tepki vermemiş. Sadece, kara zırvalar diye mırıldanmış müzik hocamız oturduğu yerden ve ters ters bakmış gözlüğünün üstünden. Biri yaşlı biri genç bu iki hanıma. Başını iki yana sallamış. En iyi pide, Tahtacılar Caddesi'ndeki Selamet fırınında yapılıyor demiş matematikçi Mürsel Bey ortaya. Bedenci, pencereden kural tanımazları kolluyormuş, konuşmalara katılmamış. İşte böyle soyut bir öğretmenler odası anlattı, caddenin başındaki şehrin en işlek kitapçısına gelinceye kadar. Güldük, gülüştük. Kış geçtiği için trenler pek rötar yapmıyor, gazeteler hemen ertesi gün geliyordu, dergiler ise daha geç, postaya verilişine göre artık bir hafta sonra mı on beş gün sonra mı. Evdeki büyükler için Hayat, küçükler için Pal Sokağı Çocukları, kendim için Varlık aldım. Kitap raflarının arasında dolaşırken Sevcan geldi, Aysel'i kaçırıyorum dedi, el sallayıp birlikte gittiler.
Sayfa 105 - DağKitabı okudu
51 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.