Gönderi

Dostumuz (mu) Kahve?
Hepimizin sahip olduğu ortak sorunlar var. Tüm insanlığın birbiriyle rekabet ettiği bir dönemde doğduk ve bu yüzden sürekli stres altındayız. Bazen bu rekabete ayak uydurabilmek için uykumuzdan feragat etmek zorunda kalıyoruz. Arada bir mola verip arkadaşlarımızla konuşmak istediğimizdeyse telefon ekranları yüzünden cansız konuşmalarla yetinmek zorunda kalıyoruz. Peki bu sorunları nasıl aşıyoruz? Kahveyle tabii ki. Uyanık kalmamız gerektiğinde kahveye koşuyoruz, stresli olduğumuzda sorunlarımızı çözebilmek için kahvenin zihnimizi açmasına güveniyoruz, arkadaşlarımızla aramızdaki ekranları aşabilmek için kahveyi bahane ediyoruz. Adeta kahveyi bir dost biliyoruz ve sorunlarımızı çözmesi için sürekli yardım istemekten geri durmuyoruz. Ne var ki kahveyle gerçekten dost mu olduğumuzu, yoksa farkında olmadan toksik bir ilişki mi yaşadığımızı yeteri kadar düşünmüyoruz. Tam da bu yüzden hadi kahveyle aramızdaki ilişkiyi bir gözden geçirelim. Öncelikle bu ilişkinin nasıl başladığını bir hatırlayalım. Kökeni Afrika’ya dayanan kahvenin ismini, Etiyopya’nın Kaffa bölgesinden aldığı düşünülmektedir. Bu bitkinin içecek olarak kullanılmaya başlanması ise Güney Arabistan’a dayanmaktadır. Dini sebeplerden ötürü alkol içemeyen Araplar, bu boşluğu kahveyle dolduruyordu. İlerleyen yıllarda kahve Osmanlı Devleti’ne geçti. Bu geçişin nasıl olduğuyla ilgili farklı rivayetler olsa da en bilineni Yemen Valisi Özdemir Paşa tarafından İstanbul’a getirildiğidir. Bu içeceği çok seven halk, İstanbul’da bir sürü kahvehane açtı. Bu kahvehanelerde kahveyle tanışan Avrupalı tüccarlar ise çok sevdikleri bu içeceği kendi memleketlerine götürdü. Böylece kahve tüm dünyaya yayıldı ve her kültürün damak tadına göre farklı çeşitlere ayrıldı. Peki farklı kahve çeşitlerine sahip olmamız bir şey değiştirir mi? Elbette. Çünkü bazıları kahveyi kendi damak tadına uygun hale getirmeye çalışırken süt tozu, şeker, krema gibi malzemeler ekleyerek onun huyunu suyunu değiştirdi. Böyle bir kahveye asla güvenemeyiz. İşte bu yüzden yalnızca filtre kahve veya Türk kahvesi gibi özünü koruyabilmiş kahveleri potansiyel bir dost olarak görebiliriz. Daha fazla uzatmadan kahveyle olan ilişkimizin bize olan etkisine bakalım. Kahve, kafein isimle bir uyarıcı içerir. Kafein genel olarak ince bağırsaklarımız tarafından emilir ve beynimize ulaştığında dopamin ve noradrenalin gibi hormonların salgılanmasına neden olur. Böylece metabolizmamız hızlanır ki bu da egzersiz sırasında yağ yakımını kolaylaştırır. Buna ek olarak uyku haline neden olan nörotransmiterleri inhibe etmesi daha enerjik olmamızı sağlar. Ayrıca bu hormonlar sinir sistemi aktivitesini arttırarak dikkat, refleks ve hafızada iyileşmeye neden olur. Dopamin üretiminin uyarılması Parkinson hastalığı riskini düşürür. Düzenli kahve tüketiminin Alzheimer ve Tip 2 diyabet riskini düşürdüğü de bilinmektedir. Son olarak kahve, zengin antioksidan içeriği sayesinde bazı kanser türlerine karşı korunmamıza yardımcı olmaktadır. Kahvenin birçok faydasının olması bizi yanıltmamalı. Her şeyde olduğu için kahvenin de fazlası zararlı. Kahvenin uyarıcı etkisi zihnimizi açması iyi görünüyor olabilir fakat çok fazla tüketildiğinde anksiyeteye neden olabilir. Yüksek tansiyon da kahvenin bir diğer zararı. Tansiyonun yükselmesi yetmiyormuş gibi bir de böbrek damarlarının genişlemesi, sık sık idrara çıkmaya zorlamaktadır. Az önce uyku haline neden olan nörotransmiterleri inhibe ettiğini söylemiştik, tabii ki bu durum yanlış zamanda kahve içtiğimizde uyku problemlerine neden olabilmektedir. Bunlar herkeste görülebilen zararlar. Bir de bunun hastalık boyutu var. Fazla kahve tüketimi kalp hastalıklarına sahip insanlara ciddi zarar verebilmekte. Üstelik fazla kahve içtiğinizde faydaları da ters tepebilmektedir. Kafeinin uyuşturucu veya alkol kadar tehlikeli olmasa da sizi kendisine bağımlı kılma potansiyeli olduğunu bilin. Yüksek miktarda kahve tüketmeye alışan insanlar, kahve içemediklerinde halsizlik gibi sorunlar yaşayabilmekte. Kahveyle ilişkimizin nasıl başladığına baktık, faydalarını ve zararlarını gözden geçirdik. Şimdi en baştaki sorumuza dönelim: Kahve gerçekten dostumuz mu? Bunun cevabını ben değil, bünyemiz ve içtiğimiz kahve miktarı verebilir. Uygun miktarda içtiğinizde hayattaki en büyük yardımcılarımızdan biri olan kahve, ona fazla bel bağlarsak sırtımızdan bıçaklayabilir.
··
380 views
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.