Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

194 syf.
6/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Hayâl-i Muğfel ü Hâlî İçinde
Bu kitap Servet-i Fünûn Edebiyatı dersinde Gökhan Tunç Hocamızın final için okumamızı istediği kitaptır. Ayrıca hocamız tarafından latinize edilmiş ve o güzel ön sözü hazırlanmıştır. Kitabın konusu pek ilgimi cezbetmedi, zevk için okumayacağım bir kitap lâkin tasvirleri, dönemin yaşantısı ve karakterin iç dünyasının güzel yansıtılışından dolayı yine de aslında pek sıkılmadım, her ne kadar karakterin genel hâline düşman olsam da bazı kısımlarda kendimi de bulabildim. Konusu Nezih adlı lise talebesi bir gencin bir gün Tepebaşı Bahçesi’nde güzellikleri âleme şâyan olan, erkeklerin ekseriyetinin peşlerinde olduğu üç Rum kız kardeşi görmesiye başlıyor ve ortancaları olan Alis/İzmaro başta olmak üzere üçüne birden aşık oluyor. Uzun bir süre aşık olmadığını söylese ve aşkı reddetse de sonrasında bu üç kız kardeşe aşık olduğunu itiraf ediyor, hiçbirisinin gerçek adını bilemse de bir kere muhabbet etmese de okulların tatil olmasıyla âdeta bir âvâreye dönen Nezih bir hayâl içinde platonik aşklarının aylarca peşlerinde koşturup duruyor, onları görebilmek için her akşam Tepebaşı Bahçesi’ne gidip bir de biralara para verip beş parasız kalıyor ve onları, onların diğer erkeklerle attıkları kahkahaları izliyor, sürekli umutlu ve hüzünlü şekilde bu duruma devam ederken hayaller kuruyor, sonra kızların yaptıkları en küçük hareketten hayalleri yıkılıp en küçük hareketlerinden tekrar binâ oluyor, parasızlıktan bahçeye gidemediği zamanlar odasında onları göremediği için mahzûn oluyor. Hayâlât içinde öpüşüyor, evleniyor, reddediliyor, alaya alınıyor. Tabii kitabın sonlarında bir kadına bu kadar değer vermenin saçma olduğunu bunların geçici heves olduğunu anlıyor. O zamana kadar kızlar Büyükada’ya gidiyor Nezih orada, kızlar Beyoğluna gidiyor Nezih orada ama adlarını bile bilmemekte. Artık duyguları olgunlaşmamış mı denir, gençlik hevesi mi denir yoksa ihtisârât-ı hayvâniyye mi denir bilmem ama boş beleş hevesâtına düşkün kişilerin böyle bir iş yapacağı kesindir, zaten diğer bazı arkadaşları da kendisini ihtar etse de pek faydası olmuyor. Nezih’in aşkı biraz ünlülere tapma sendromu olan bir kişinin durumuna benzetilebilir. İkisi de güzelliklerinden, yakışıklılıklarından ötürü yüksek zümreden bir kimseye ilgi duyup her fırsatta onu seyrediyor, kendisini gerçek manada tanımamasına rağmen kafasında o kişiyi ideal kişi haline getiriyor, onunla olmak için boş takıntılı hayaller kuruyor ama fâni ömürlerinden ve sâfi duygularından feragat ediyor. Tabi genellikle yaşın kemâle ermesi ile bu kişiler olgunlaşıyor. Bu kısım da Nezih’in belli bir zaman sonra artık sevgisinin zâil, muğfel ve hâlî olduğunu anlaması, onlar için yaptıklarını gülünç bulması ve artık İzmaro’ya değer vermemesi ile uyuştuğunu söylememiz mümkün olabilir. Konunun hâlîliğine değindik. Yazar ağır ve süslü bir dil kullanarak Nezih’in hayallerini adeta süslemiş ve çok güzel bir anlatımla iç dünyasını aktarmış, ayrıca İzmaro için yazdığı mektup da oldukça güzeldi. Bunun dışında duyguların ve zorlukların gerçekçiliği, İstanbul’u ve Büyükada’yı güzel bir şekilde betimlemesi gibi özellikleri ise kitabın belli kısımlarda sürekli aynı şeyleri anlatmasına karşılık okunabilir kılmakta. Yazdığım her şey şahsi görüşüm olmakla beraber düşünceler kişiden kişiye değişebilir. Mai ve Siyah’ı bu kitaba nazaran oldukça sevdim, gerçek bir yaşam mücadelesi, kariyer şöhret, para hayalleri, insanların ve hayatın gerçek yüzü, aşkın ızdırabı, sevdiklerinin kaybı en can alıcı şekilde okuyucuya aktarılıyor. Burada ise Nazif’i Ahmet Cemil ile kıyasladığımızda güzellikleriyle büyülendiği üç kıza olan takıntısından çok da fazlasını göremiyoruz. İkisi de bir hayal-hakîkat çatışması yaşarken ne yazık ki Nezih’in hayatı ve hayalleri kızlardan başka bir şey düşünmediği için fazla boş kalıyor.
Hayal İçinde
Hayal İçindeHüseyin Cahit Yalçın · ORİON KİTABEVİ · 201257 okunma
·
34 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.