İşte karşınızda, BookTok’un öve öve bitiremediği, çok sevdiğim birkaç yazarın müthiş yorumlar yaptığı o malum kitap!
Leigh Bardugo’dan Gölge ve Kemik. Yaşasın.
Şimdi böyle deyince çok güzel bir kitap okuyacakmışsınız gibi geliyor değil mi? Müthiş bir fantastik evren, inanılmaz derecede derin bir kurgu, düzgün karakterler vesaire vesaire…
y o k.
ö y l e. d e ğ i l.
Kitap Alina adlı kızımız (Ali demek daha işime gelecek) ve Malyen adlı çocuğumuzun (Mal-yen de diyebiliriz) yetimhanedeki birkaç anısıyla başlıyor. İşte oradan oraya koşuşturuyorlar. Ali’ye çirkin diyorlar. Bizim Mal “Yoo değilsin.” falan diyor. Sonra ilk bölümle şimdiki zamana giriş yapıyoruz.
Bizim Mal bir izci, Ali ise haritacı olmuş. (izci kulübü kursalarmış keşke) İşte bi’ yolculuktalar. Sohbet ediyorlar. Bizim Mal kimi görürse yürüyor. Nasıl bir çapkınlıktır anlamadım. Hayır, Ali de yanında bunun. Ve bizim Mal’ı yıllardır seviyormuş. İşte Ali’nin efkarını okuyoruz birkaç satır.
Sonra haritacılığın yapıldığı yere gidiyor Ali. Orada Alexei adlı bir arkadaşıyla konuşuyor biraz. Vallahi kitaptaki tek düzgün insan kendisi. Yemek yiyorlar, sonra uyumaya gidiyorlar.
Mal uyandırıyor Ali’yi gece gece. Kalkıyor ve yanına gidiyor Ali. Grisha çadırına gidiyorum, kız tavlayacağım diyor Mal buna. Ali’yle biraz muhabbet derken… Mal bizim kızın elini tutuyor, “Yarın ikimiz yalnız içki içelim.” diyor. Bunu dedikten dakikalar sonra kıza veda edip “Kız tavlamada bol şans dile!” gibisinden bir şeyler zırvalıyor. Dedim ya, Mal. Adı üstünde.
Sabah yola çıkıyorlar. Gemideler ve Karanlıklar Diyarı’ndan geçecekler. Bizim kız Alexei’yle yan yana. Bir anda Volcra denen tipsiz yaratıklar saldırmaya başlıyor bunlara. Geminin üstü açık. Asker falan yok. Yani böyle bir şeyin madem olacağını tahmin ettiniz, niye önlem almazsınız ki? Bizim Alexei’yi alıyor bu canavarlardan biri. Kitaptaki tek sevdiğim insan bu şekilde ölüyor. Sonra canavarlar Mal’ı görüp ona çullanıyorlar. Ee, bizim Ali hemen koruma pozisyonuna geçiyor. Mal yaralanıyor.
Sonra bamm.
Bizim kız ışık saçıyor. Basbaya ışık.
Bütün canavarlar puf diye gidiyorlar.
Bu şekilde kitabın ampulün icadından önce olan bir zamanda geçtiğini anlıyoruz.
Sonrasında bizim kız bayılıyor, uyandığında ise bi’ bakmış, Güneşin Elçisi diyorlar buna. Bu da işte “B-ben yapamam, ben çok zayıfım…” diye bir şeyler saçmalıyor. O sırada da gördüğü bir kızın onun arkasından fısıldadığını görüyor. Ve bizim Ali kıza dik dik bakıyor. Göz teması falan. Böyle kızı korkuttuğunu sanıyor.
Biraz kısa keseceğim devamını, çok uzun oluyor inceleme.
Karanlıklar Efendisi diye bir adam ortama giriş yapıyor, Ali buna da itiraz edip dalaşıyor. Karanlık Bey çok sallamıyor tavırlarını. Kraliyet ailesini görmek için yola çıkıyorlar. Yolculukta Corporalki, Etherealki denilen birkaç kişiyle gidiyorlar. (bu isimleri ne zaman görsem aklıma baklavaki, cacıki geliyor. umarım bunlar da çalıntı isimler falan çıkmaz. her şeyin sonuna -ki eki koymanın ne anlamı var yazar?) Sonra yine aynı laf dalaşı falan derken bunlar saraya varıyorlar. Sarayda kralla tanışıyor kız. Kral da bunu görüp sevinçle “Hadi Karanlıklar Efendisi, plan yapalım,” diyor. Diyalogların ne kadar cringe olduğundan bahsetmiş miydim? Sonra Ali kraliçeye sürükleniyor. Kraliçeyle konuşuyorlar. Kraliçe, gücünü ailene de haber verelim diyor. Kız ben öksüzüm diye cevap veriyor. Kraliçe de “Ne kadar harika!” diyor.
Lütfen bu kitap tamamen ironik bir amaçla yazılmış olsun.
İşte size kitabın yaklaşık %30’unu anlatan bir inceleme. Umarım okurken eğlenirsiniz. İncelemeyi, yani. Kitabı okurken eğlenmek için mazoşist olmanız lazım.
Yakın zamanda devam eder miyim bilmiyorum. Sanırım hayır. Ama eğer edersem, bilin ki hayatsızın teki haline gelmişim.
Bu kadardı. Herkese iyi okumalar.
Gölge ve KemikLeigh Bardugo · Martı Yayınları · 20216.4k okunma
şuan da aklıma geldiği için yazıyorum, kraliçenin öyle saçma bir cümle kurması tamamen salaklığından Alinayi gerçekten dinlemiyor artı seri devam ettikçe gerçekten kadının salak olduğu için böyle konuştuğunu anlıyorsun