Ashab-ı Kehf’in kıssasından sonra gelen iki
adam misali, iki açıdan önemlidir. İlk olarak,
ihlâs, diğergâmlık (başkaları için yaşama), feda-
kârlık ve Allah’a tevekküle dayanan iman hare-
keti, maddî açıdan kendi bağlılarının infaklarıyla
yükselir. Bunlar büyük servet sahibi olmasa bile,
hareketin devamını rahat bir hayata her zaman
tercih ederler. Hareket, genellikle bilhassa iktidar
ve servet sahiplerinin sert muhalefetiyle karşı-
laşır. Rahat bir hayattan başka bir şey düşün-
meyen bu kesimler, kendi üstlerinde kazanma-
larına, harcamalarına karışacak bir güç istemez
ve dolayısıyla iman hareketine, İlâhî Din’e karşı
çıkarlar. Rahat hayatları kendi gözlerinde o ka-
dar önemli ve büyüktür ki, ayrıca Cennet için
çalışmayı düşünmez, Cennet’i dünyada ister ve
dolayısıyla Âhiret’e de inanmaz, inanmak iste-
mezler.
Bahçe sahipleri temsilinin dikkat çektiği ikinci
nokta, bir iman hareketine herhangi bir seviye ve
merhalede gönül verenler ve özellikle onun çilesi-
ni çekmemiş olanlar içinde de zamanla durumla-
rını değiştirenler, dünyanın tadını tadıp dünyaya
yönelenler çıkabilir. Bu kesimler, Allah’a inansa-
lar bile güçlerini, servetlerini, kabiliyetlerini ve
kazanma, başarılı olma sebeplerini kendilerinden
bilerek, nefislerini âdeta O’na ortak tanır, şükrü
de unutur ve yavaş yavaş rahat hayat tek varlık
gayeleri haline gelir. Bunlar, neticede Âhiret’i de
unuturlar. Kendilerine Cennet hatırlatıldığında
yaşadıkları hayatı Cennet’le bir tutar, daha da kö-
tüsü, Cennet’in de kendilerine ait olduğunu iddia
etmeye giderler. Bu, esas itibariyle iman temeli
üzerinde yükselen medeniyetin çöküşe geçme-
ye başladığının işaretidir. Bu bakımdan Kur’ân,
bahçe sahipleri temsilini getirerek, hem mü’min-
leri kendilerini ve toplumu ıslah yolunda infaka
çağırırken, hem de onları ve iman hareketini me-
deniyet noktasına getirmiş mü’minleri dünyanın
çekiciliğinin sebep olabileceği bozulma, çürüme,
kokuşma karşısında ikaz buyurmaktadır.