Gönderi

200 syf.
·
Not rated
Başta bahsedeceklerim romandan kısmen bağımsız ve bağlantılı olacak.Kuşaktan kuşağa geçen mekânlar ve o mekânların yaptığı işler vardır.Bunlar bizim ülkemizde pek az.Biz yıkmayı,zamana göre şekillendirmeyi,siyasi etkilerle yapı ve içindeki yaşamı yeniden,özüne alakasız biçimde kurmayı seviyoruz,tercih ediyoruz.Avrupa’da üç kuşak çayhane,otel vb mekânların sahibi olan aileler var.Hatta üç kuşaktan fazla.Bizdeyse genelde kapanan mekânlar oluyor bu tip mekânlar.Haberi gelir ve o an içim bir cız eder.Misal Lale Plak,Lebon ve Markiz pastaneleri,İnci’nin yer değiştirmesi ve değişim sebebi, Beşiktaş’taki Pando Amca’nın kaymakçı dükkânı vb.Evet,hayatını sürdüren mekânlar elbette var.Kohen Kardeşlerin kitapevi(zamanında yer değiştirse de kuşak olarak işi birbirinden devralmıştır ve kıymetli bir hikayedir,Türkiye’nin en eski kitapevidir.),Gümüşsuyunda Ayazpaşa Rus lokantası vardır ama kuşak ayrıntısına hakim değilim,Eminönü’nde Kuveloglu Han’da bulununan Osmanlı’ya dayanan ve geleneğe göre üreten pideci vb.Varlığına ne kadar örnek verirsem vereyim yok olan mekânlar çok fazladır.Konuyu daha fazla uzatmadan kitaba bağlayacağım zira yorumun devamı kaydırmalı olarak görsele de sığmayacak. Romanda Banliyö Kıraathanesi de kuşaktan kuşağa geçen, gerçek anlamda bir kıraathanedir; kelimenin kökü itibarıyla “okumaların” yapıldığı o eski kıraathanelerdendir.Lakin şu bizim sürdüremediğimiz mekânın devamlılığı konusundaki sebeplerden biri olan rant ile başı derttedir. Rant anlayışına,dinin paraya ve iktidara nasıl maske olduğuna,tarikat ve vakıflarla maddi ve ideolojik örgütlenmeye ve bu örgütlenmenin kendi sisteminin yarattığı insan tipini ortaya çıkarmasina,80 döneminin öncesi ve sonrasına,dönemin tutuklularına yapılan işkencelere değinen,bir yanıyla politik bir romandır. Anlatımda kıraathaneye biraz da kişilik yüklenmiştir.Bunda müdavimlerinin de etkisi bulunur.İstanbul’un dönüşümüne kafa tutan bir mekândır. Müdavimleri 80 zamanında tutuklanıp mahpushane yüzbaşısı tarafından işkence gören,yazmayı seven Çıyan,taksi şoförü Feşmekan, dökümhanesi bulunan Kerkenez,Boncuk ve Karadır.Hepsinin işkenceden kaynaklı travmaları vardır ve hepsi yüzbaşından intikam almak gayesindedir.Kıraathanenin yaşlı müdavimleri de vardır.Sofu ve gençlerin baba dedikleri yaşlı, sol görüşlü Celalettin ve Zeynel Bey.Yaşlı karakterle geçmişin unutulmasına,toplumun nasıl alzheimer edildiğine şahit oluruz. Gençlerin sevgilileri vardır ki geçmişin sert izleri aralarındaki aşk ilişkilerini şekillendirir. Nusret ise dededen kalan,baba yadigârı kıraathanenin sahibidir.Romanda ocakçı ve ne zaman bahsi geçse okşamak istediğim Çiroz adlı kedi zamana her şeyiyle direnen kıraathanenin içindedir. Romanda geçmişiyle yüzleşen,ölüm korkusu olan yüzbaşı yeni bir planın parçası, piyonu olarak bu kıraathanenin etrafındadır. Kıraathanenin gençleriyse onun evinin etrafındadır. Romanda ,Kazancakis’in “insan ruhu dünyanın en emperyalist gücüdür; fetheder fetheder ama hiçbir zaman fethettikleriyle yetinmez” dediği insan tipleri vardır.Haliyle bu insanlara hizmet eden her devrin adamı olan kişi de bulunur ki bu kişi tam da kıraathanenin içindedir ve ihbarcıdır. Kentleşme adına ,rant uğruna banliyölerin yıkılıp yeniden inşa edilişi, bu uğurda yapılanlar ve 80 döneminin işkenceci yüzbaşısından intikam alma planları iç içe anlatılır.Haliyle her iki uçta bulunan karakterlerin yolları amaçları doğrultusunda Banliyö Kıraathanesinde kesişir. Kıraathane kendine has adetleriyle varlığını sürdürebilecek mi,Kiraathane ve etrafı rant uğruna yok edilecek mi, yüzbaşından intikam alınabilecek mi, ihbarcının akıbeti ve müdavimlerin akıbeti ne olacak, kıraathane icindeki ihbarcı kim ?
Banliyö Kıraathanesi
Banliyö KıraathanesiMurat Yaykın · Edisyon Yayınları · 20224 okunma
·
29 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.