Gönderi

560 syf.
·
Not rated
ŞAHANE BİR KLASİK
Yeni kitaba başlamak için kütüphanemin raflarında göz gezdirirken uzun zamandır klasik okumadığımı fark ettim o sırada Thomas Hardy'nin Tess romanı masum kapağı ile bana göz kırptı ben de o tatlı masumiyete karşı koyamadım ve kitabı okumaya başladım ve iki günde heyecanla bitirdim. Bitirdiğim gece üzüntüden, sinirden uyuyamadım, kitap ben de derin izler bıraktı. Oysa kitap yeni bir şey anlatmıyordu: İngiltere’de sınıfsal, dinsel baskının hat safhada olduğu 19yy’da Victoria dönemine eleştirel bir bakış açısı getirmesi kendi yaşadığı dönem için devrimci bir yaklaşım olabilir ancak maalesef ki 21yy. ortadoğu coğrafyasında bu kitapta eleştirlen her hususun aynı biçimde can yakarak kanadığını görmek, insanın içini burkan, isyan ettiren bir mesele olmaya devam ediyor. Kitap; ataerkil, gelenekçi bir toplumda kadın olmak, dindar olmak, etik değerlerin kader belirleyici ağırlığı altında ezilmek gibi çok temel konularda okuyucuyu düşünmeye davet ediyor. Aslında bu temel sorunları irdelerken dönemin temel akımı naturalizmin ilkelerini deney yapan bir bilim adamı gibi göz önünde bulunduruyor. Thomas Hardy; Hippolyte Taine’in “determinizm” görüşünü edebiyata uygulamak istemiş, edebiyatın da deneysel bilimlerde olduğu gibi bir deneme sahası olabileceğine inanmıştır. Bunlara göre gözlem bir eser için yeterli bir yol değildir. Gözlemci sadece gözler, deneyci ise olaylara müdahale ederek onları değiştirir. Thomas Hardy’ de tıpkı bir bilim adamı gibi bazı tezler öne sürer ve bu tezleri destekleyen formüller ortaya koyar. Tanrı var mıdır? Tanrı’yı açıklarken panteizme yaklaşan Spinozcı bir yol mu izlenmeli yoksa Schopenhauer'ın kaderciliğinin ağır bastığı doğu felsefelerine mi izlemeliyiz? Ahlak nedir? Ataerkil ve geleneksel toplumlarda ahlak anlayışını şekillendiren dinsel, sınıfsal ve cinsiyetçi yaklaşımlar değiştirilemez mi? Aynı olay ve durumlarda kadın ve erkeğe bakış farklılığının kaynağı nedir? Thomas Hardy bu sorulara çağının çok ötesinde yenilikçi bir yaklaşımla natüralizm ışında cevap aramıştır. Natüralizm’de gerçeğin daha çok çirkin yönü ele alınır. Bu yönlerinin eleştirilmesine Zola şöyle cevap verir. “Bizler toplumsal yaraların sebeplerini araştırıyoruz. Bundan dolayı çoğu zaman kokuşmuşlukları ele almak, insanın sefaletinin, çılgınlıklarının bulunduğu yerin dibine kadar inmek zorundayız.” Tomas Hardy’de dindar Victoria dönemi toplumunda en iğrenç konulardan birisini “tecavüz” gerçekliğini ve acımasız sonuçlarını ele almıştır. Örneğin tecavüzle dünyaya gelen zavallı masum bir bebeğin vaftiz edilmeyi hak edememesi ve dinin zihinde yarattığı baskıyla annenin yaşadığı o büyük trajedinin ardından bir de bebeğinin günahkâr olarak öbür dünyaya göçmesi düşüncesiyle kıvranması dinin bir kadına reva gördüğü en acımasız yaralardan biridir. Tecavüze uğrayan kadın erkeği değil daima kendini suçlar, çünkü dinin ilk öğretilerinden biri de Adem’i günaha sürükleyen Havva’dır. Erkek kadın yüzünden nefsine yenilir. Zarar gören, mağdur olan kadının en büyük suçu güzel olmaktır. Natüralizmin temel ilkelerinden biri de; “İnsan davranışlarının temelinde soya çekim vardır.” Kalıtsal özellikler çevre koşullarıyla birleşip kişinin karakterini oluşturur. Elbette böyle bir insanın davranışlarını içgüdüleri yönlendirir. İşte bu yüzden Thomas Hardy’nin romanında uzun uzun karakterlerin yüz yıl önceki soylarının tarihçesi anlatılır. Kahramanların tarihçesinde anlatılan her bir vakı’anın roman anlatılırken tekerrür ettiğini görürüz. Tess’in soyundan bir kadın ya da erkek karısını veya kocasını öldürmüştür, romanda kader ağlarını örer ve dünyanın en masum insanı olan Tess’in cinayet işlediğine tanıklık ederiz. Tess annesini edilgen kaderine razı gelen rolünü sergilememek için o elem olay sonrasında canla başla gayret göstererek dik bir duruş sergiler ancak en sonunda o da kaderine razı olmak mecburiyetinde kalır hatta Tess’in kardeşinin de kader motifinin ablasınınkini tekrar edeceğinin işaretlerini görürüz. Natüralizm’de yazar, kendi kişiliğini gizler, sadece olanları yazar, bir tutanak yazmanı gibi davranır. Thomas Hardy’de olayları kahramanların kendi zaviyesinden anlatır, hatta Tess’in en zor anlarından birinde yetişen tecavüzcü Alec’e bile okuyucu istemsizce sempati duyabilir. Natüralizmin ana ilkesi: “Sanat, doğanın bir kopyası olmalıdır.” Hardy ayrıntılı ve gerçekçi doğa tasvirleri ile bizi İngiltere’nin dağlarında, ovalarında vadilerinde dört mevsim gezdirmiştir, Tess yaz sıcağında kavrulurken okuyucuyu afakan basmış, kış soğundan ellerini hissetmez okuyucu titremiştir. Kısacası bu roman naturalizmin ilkelerini tasdik eden muazzam bir belge gibidir. Ben bu kitaba dair düşüncelerimi daha uzuuun uzun anlatabilirim ancak bunu okuyacak sabrı gösterecek edebiyatseverler var mıdır pek kestiremiyorum. Amai siz de benim gibi klasik eser okumayı sevenlerdenseniz Thomas Hardy’nin Tess romanını sakın kaçırmayın.
Tess
TessThomas Hardy · Martı Kitabevi · 20131,572 okunma
·
57 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.