''Aşırı duyarlı kişilerin %70'i içe dönükken %30'u dışa dönüktür.(...)İçe dönük olmak bugün neredeyse bir hakaret gibi görülür.
İnsanlar bu sözü içine kapanık, başka insanlarla ilgilenmeyen,
bunun yerine yalnız başına oturan ve göbeğini kaşıyan ya da
bilgisayarın başından kalkmayan insanlarla özdeşleştirir.
Jung'a göre içe dönük bir kişi, maddi dünyadan çok manevi
yaşantıyla ilgilenen biridir. Bu kişilerin sadece ve sadece kendi
iç dünyaları ile ilgilendikleri anlamına gelmez, bu kişiler başkalarının
iç dünyasına da ilgi duyabilirler.
İçe dönük biriyseniz, yüzeysel düzeyde maddi şeyler hakkında
uzun konuşmalar yapılırsa sıkılırsınız. Gevezelik etmek size
yorucu gelir fakat daha derin konuşmalar yapmaktan hoşlanırsınız.
Bu konuşmalar genelde iki kişi arasında ya da küçük bir
grupta yapılır ve ortak ilgi alanınız olan bir konuyu paylaşırsınız.
Büyük gruplarda bulunmaktan çok hoşlanmazsınız fakat sizden
daha az şeyin beklendiği daha küçük ilişkileri tercih edersiniz.
Dışa dönük aşırı duyarlı bir kişiyseniz, bu dışa dönüklük
sınırsız olmayacaktır. İçinize dönme ve gelen izlenimleri sınıflandırma
ihtiyacınız, içe dönük aşırı duyarlı kişilerinkinden
farklı olmayacaktır.
Aşırı duyarlı kişiler kolayca içe dönük olanlarla karıştırılabilir
çünkü karakter özelliklerinde benzerlikler vardır. Aşırı duyarlı
kişilerde görülen zengin manevi yaşantı ve derinlemesine düşünme, Jung'un içe dönük kişileri tanımlarken kullandığı
karakter özelliğidir.
Hem içe dönük kişiler hem de aşırı duyarlı kişiler değişik deneyimler
yaşamaya ihtiyaç duyar. Zengin bir manevi yaşantıları
vardır. Kendi düşüncelerinden ve fantezilerinden beslenirler.
Derinlemesine düşünmek ve izlenimleri düzenlemek için çok
fazla enerji harcarlar.
Bazı aşırı duyarlı kişilerin aynı anda hem içe dönük kişilerin
derinliğine sahip olduğu hem de dışa dönük olduğu ve
birçok insanla bir arada olmaktan hoşlandığı görülür. Birçok
kişide böyle bir özellik gelişebilir ve onlar birçok insanın arasında
kendilerini güvende ve rahat hissederler.''