En mukaddes iki ‘‘var’’a böyle söversen,
Toprak ejder, mazi kanlı bir gece dersen,
İleriye bakamazsın, gözün kamaşır.
İstikbali kucağında bu mazi taşır...
Arkasında olmasaydı şanlı bir mâzi
Bu milletten çıkar mıydı bir büyük Gâzi?
Kara toprak yine bizden gıda almasa
Kalır mıydı aramızda bir töre, yasa?
Mâzi bizim atamızdır, toprak anamız.
Biri bizi yetiştirir, biri verir hız.
Bu toprağa nasıl dersin kara bir ölü
Ki bağrında bütün şanlı ecdat gömülü.
Yabancılar bir gün yine akın ederse
Ve zaferi kendisine yakın ederse
Sevgilimi aldı diye bu kara toprak
Tarihin ün meydanından uzak kalarak
O toprağın uğruna sen can vermez misin?
Bu maziyle bu toprağa küfürden sakın,
Kendine gel, iradeni üstüne takın!
Savaşları, töreleri, yasalarıyla,
Zaferleri, bozgunları, tasalarıyla
Mâzi ırkın yarattığı bir şaheserdir...
Hey arkadaş! Sapıtmışsın, doğru yola gir;
Hakkı neyse ver mâziyle kara toprağın...
Onlar değil efsâneyle cansız bir yığın!
Bu ikisi ebediyen kutlanacaktır...
Ve bunları inkâr eden, bil ki, alçaktır...