Gönderi

304 syf.
·
Not rated
·
Read in 4 days
"Ya deliler aslında akıllıysa ve akıllılar deliyse?"
••• Bir gemi yolculuğu sonrası annesini kaybeden ve annesinin çocuğunun boynuna astığı mektubun sulara karışmasından dolayı kimliksiz, artık kimsesiz bir çocuk ve o yolculukta bu çocuğa rastlayan, kendisine çocuğun annesini bulacağına söz veren yaşlı bir adamın hikâyesi... ••• Distopik bir roman kategorisinde bulunmasa da okurken insan kitabın içinde geçtiği dünyayı bir distopya olarak ele alabilir çünkü kitabı okurken renkler silindi, her şey grileşti, hiçbir şeyin tadı yok, sıcak-soğuk kavramları anlamını yitirdi ve kitabın geçtiği ülkedeki insanların hepsinin beyni yıkanmış gibi... Düşüncelerimi daha iyi ifade etmek adına kitaptan bir alıntı ilave ediyorum incelememe. "Bu ülkede beni en çok ne şaşırtıyor biliyor musun?"... "Çok kansız olması. Herkes çok dürüst, çok iyi kalpli, çok iyi niyetli. Kimse küfür etmiyor, öfkelenmiyor. Kimse sarhoş olmuyor. Kimse sesini yükseltmiyor. Ekmek, su ve fasulye ezmesiyle beslenip doyduğunuzu iddia ediyorsunuz. İnsan nasıl doyar bunlarla? Kendinize bile yalan mı söylüyorsunuz?" ••• Kitabın en ilginç yanlarından bir İsa üçlemesinin ilk kitabı İsa'nın Çocukluğu kitabında bir kez bile İsa ismi geçmemiştir. Yazar kitabın ismini neden İsa'nın Çocukluğu olarak seçmiştir peki? ••• Semavi dinlerin hepsinde saygın bir kişilik olarak kabul edilen ama özellikle Hristiyan Katolikler tarafından kutsal bir varlık olarak görülen Meryem Ana, İslamî kaynaklarda ise melek Meryem'e bir erkek çocuk doğuracağını müjdeler. Meryem’in, kendisine bir erkek eli bile değmemişken bunun nasıl olacağını sorması üzerine, “Allah dilediğini böylece yaratır. Bir işin olmasını dilerse ona ol der, o da olur” cevabını verir (Âl-i İmrân 3/35-47; Meryem 19/16-21; et-Tahrîm 66/12) ve bu şekilde yer alır. ••• İşte Meryem Ana, eline erkek eli değmeden anne olmuş bir kadındır. Coetzee'nin bu üçlemeye bu ismi seçmesinin sebebi de benim için bu olabilir. İsa adının geçmediği bir kitapta Meryem Ana ismi geçiyor mu peki? Hayır. O hâlde neden incelememde bu kısımlara yer verdim? İncelememe devam ediyorum :) ••• Bir süre kamplarda kalan ve sonra Novilla isimli ülkeye ulaşan adam ve isimsiz çocuk yeni isimlerine kavuşurlar. İsa artık David'dir. Adam, yani Simon, David'in koruyucu babasıdır. Ve bir gün bir kadın ile karşılaştıklarında Simon, David'in annesinin bu kadın olduğuna içgüdüsel bir şekilde inanır ve çocuğu annesi, Inés'e verir. İşin ilginç tarafı, Inés daha önce hiç evlenmemiş ve doğum yapmamış bir genç kızdır. Bu noktada Inés'in Meryem Ana, oğlu David'in ise İsa olduğu düşüncesini es geçmek doğru olmaz. Elbette bu benim kendi çıkarımım, bu noktada yazarın böyle bir amacı olup olmadığına üçlemeyi tamamlayınca belki ulaşacağız belki de bir bilinmezlik olarak kalacak :) ••• Kitaba dönersek, Inés çocuğa görür görmez bağlanır ve abileri ile olan hayatını bırakıp kendini çocuğa adar. Bu süreçte Simon çocuğa karşı çok özlem duyar ama artık David'in bir annesi vardır. O ise babası değildir. David ise onu her görenin onun çok özel olduğunu anladığı, gerçekten özel bir çocuktur. Harfler ve sayılar ile ilgili öyle ifadeler kullanır ki evet ya, tüm bu kabuller neden böyle diye sorgulamalara sürükler insanı. Sayıların sonsuzluğu, harflerin arasındaki düşme ihtimalimiz olan çukurlar... ••• David, kahraman olmak isteyen bir özel çocuktur ve Simon'un merkez kütüphaneden getirdiği
Don Quijote
Don Quijote
kitabı da bu duygularını perçinlemiştir. Özellikle bu kısımları okumak çok keyifliydi benim için çünkü gerçek ve hayal arasındaki ince çizgiyi bir çocuğun gözünden aşmak, görmek istenilen mi gerçektir yoksa görülen mi sorgulamaları yapmaya dair güzel analizlerin olduğu kısımlardı :) David bu hayal gücü ile toplumsal hayata adapte olmakta zorluk çeker. Adapte olmak zorunda mıdır peki? İşte kitap bu zorundalık karşısında karakterlerin farklı tutumlarıyla şekillenir ve sonlanır ya da ara verir :) ••• Kitaptaki hikâye örgüsü kadar içinde geçen günlük hayata dair sorgulamaları okumak ayrı bir zevkti benim için. Ülkeye başka bir yerden gelen Simon özellikle açlık duygusu üzerine birçok yerde sorgulamalar ve serzenişlerde bulunmuştur. Ete duyulan açlık, cinselliğe duyulan açlık... Kadın erkek ilişkisindeki cinsellik kavramının özü, kanunlar ve kuralların bireysellik ve toplumsallık kavramlarındaki etkisi ve gerekliliği, tekdüze eğitimin, okulun kişiyi toplumsal bir hayvan yaptığı gerçeği... "Okul toplumsal hayvan olmanı sağlar." • "Çocukların özgür olması gerekir," diyor Inés. "Çocukların çocukluğun tadını çıkarması gerekir." • "Her birimiz kendimizi çok özel zannederiz evlat. Fakat kelimenin tam anlamıyla imkânsızdır bu. Hepimiz özel olsaydık, özel diye bir şey kalmazdı." • ••• Özetle İsa'nın Çocukluğu'nu okumak çok keyifliydi benim için. Üçlemenin devamını da bu keyifle okumayı umuyorum. Okuyacak olanlara şimdiden keyifli okumalar dilerim.
İsa'nın Çocukluğu
İsa'nın ÇocukluğuJ. M. Coetzee · Can Yayınları · 2021122 okunma
·
153 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.