Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Atamızın tek aşkı Fikriye hanıma yazdığı şiir ve yaşanılan süreç
Atatürk kendisi için yaşamayı seçmedi hiçbir zaman. Türk kadınına örnek bir figür olan Latife Hanım’la evlendi; iyi eğitimli, iyi derecede yabancı lisan bilen biriydi çünkü. Bu da annesinin vasiyetiydi. Bu yüzdendir Latife tercihi... Hiçbir şey kalbinden koparıp atamamıştır Fikriye'yi. Atatürk’ten Fikriye Hanım'a; “İçsem de bir kadeh hayat iksirinden, Zamansız ayrıldım, bilinsin Fikriye’den. Bıkmadım ki doyayım o narin ellerinden, Ümmid-i aşkım saracak seni, cefakâr teninden.” Fikriye Hanım, ne yapıp edip İstanbul’dan kaçarak Ankara Garı’ndaki Direksiyon Binası’nda ulusal mücadelenin en zorlu sürecinde Atatürk’ün yanına gitmişti o dönemler. Aşık olduğu Atatürk’ün yanında yemekler yaptı, çamaşırlar yıkadı, cepheden gelenleri, ziyaretçileri ağırladı, gidenleri uğurladı. Hatta Birinci ve İkinci İnönü Savaşları’nın kazanıldığı sürecin ardından Atatürk, cepheden döndü ve iki yıla yakın birlikte omuz omuza mücadele verdiler. Fikriye Hanım’ı herkes Mustafa Kemal’in eşi olarak görüyordu, zaten imam nikahıyla evlenmişlerdi de. 30 Ağustos 1922 gününün sabahı savaşın bittiğini sanan Mustafa Kemal, 10 Eylül günü ordusuyla İzmir’e girmişti. Ama burada bir başka anlamdaki meydan savaşı da vardı. Üç kişi arasında geçecek bir amansız, vicdanları acıtan, can yakan ve sonucunda kanla noktalanan aşk savaşı vardı. Zübeyde Hanım’ın vasiyeti Latife Hanım’la evlenmesi gerektiğiydi, öyle de oldu. Bu vasiyet olmasa, Fikriye de hayata kendi elleriyle veda etmeyebilirdi. Ama tarih ‘’şayet’’lerle yazılmıyor ne yazık ki. Fikriye Hanım, 30 Mayıs 1924'te, önceden yaşadığı Çankaya Köşkü’nden geri çevrildiği gün, Atatürk’ün kendisine hediye ettiği ve üzerinde isminin baş harfi ‘F’ olan tabancasıyla kalbini hedef alarak intihara teşebbüs etti ve iki gün sonra hayatını kaybetti. "Benim Gözümün Nuru! Gönlümün Efendisi! Gecemin Işığı Efendim! Ciğer parem kanıyor, sanma ki dil yâresinden, Aylardır öksüzüm, Fikriye derken can veren sesinden, Döktüm payına ne kaldıysa geriye, bi-çare Fikriye’den, Gel kurtar demeye kalmadı mecal, çektiğim bu çileden. Çok mu gördün kuluna, bir namey-i nesretmey-i, İsterdi kırık gönül, bir fırçayla seni resmetmey-i, Tek dileğimdir hayata veda ederken, seni bir nebze görmeyi, Nasip eder mi Tanrı bilinmez, aguşunda ölmeyi. Eylemem feryat, şekvacı ise hiç değilim, Gidince esbab-ı hakikiye bilesin ki gene seninim, Cennet de olsa yerim, her gece duanı beklerim, Şems-abad olsada yattığım yer, payına yüz sürmeyi rüchan eylerim. Gel bir katre ümmid ver, gitmeden harabe-zare, Görenler sanır ki hastayım, değil, kulun divane, Çeşm-i mahmurum bitti, kan kusuyor biğane. Sevdi gönül neylesin, açık gidecek çeşm-i yar ne çare. Fikriye
·
1 artı 1'leme
·
862 görüntüleme
Gülcan Coşkun okurunun profil resmi
Aksine Zübeyde Hanım Latife Hanım’ı oğlu Mustafa Kemal’e layık görmemiştir dominant karakterinden dolayı.Latife Hanım la Atatürk’ün mektuplarının bazısı yayınlanmıştır ve şiddetli bir aşk yaşadıkları anlaşılıyor.Hatta köşkte Mustafa Kemal kendisine hâkim olamayarak Latife’yi öpmek istediğinde Atamızın belindeki silahı çekip havaya kurşun sıkarak evlenmeden olmaz demiştir .O kadar çok hatırat ve Murat Bardakçı yazıları okudum ki buna benzer şeyler anlatılıyor.Hiç Zübeyde Hanım aksine evlenmesin isteğini Atatürk’ün yaveri Salih Bozok ile iletmeye bile çalışıyor.Salih Bozok’un anlatılarında iletmediği için iki pişmanlığımdan biri diye bunu söyler.
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.