Gönderi

en sevdiğim, huzursuz bültende bu hafta
CARPE DİEM'İN EVRİMİ Filozof Roman Krznaric, “Anı yakala” anlamına gelen “Carpe Diem” deyişinin zaman içinde hızlı tüketim kültürünün ürününe dönüştüğünü belirtir. Filozofa göre, Horatius bu deyimle bize ölümlülüğü hatırlatır. Bu kaçınılmaz gerçek için telaş ve kaygıya düşmek yerine anın fırsatlarının ve güzelliklerinin farkına varmamızı öğütler. Zamanla deyiş, ölümlülüğü unutmak için yüzeysel haz kovalama ve dürtüsel davranış sloganına dönüşür. ... Oysa birçok bilge, anı yakalayabilmemiz için ölümlülüğü sürekli hesaba katmamızı söyler: 1. Hayatı son gününmüş gibi yaşa. (Marcus Aurelius) 2. Hayatı altı ayın kalmış gibi yaşa. (Akira Kurusowa) 3. Hayatı küçük ölümlerle doluymuş gibi yaşa. (Heraklitos) 4. Hayatı geçmişe baktığında pişmanlık duymayacağın şekilde yaşa. (Leo Tolstoy) 5. Hayatı ikinci kez dünyaya gelmiş gibi yaşa. (Viktor Frankl) 6. Hayatı, sanki sonsuza dek tekrar edecekmişsin gibi yaşa. (Friedrich Nietzsche) ... Peki ne oldu da, her dönemin bilgesinin verdiği tavsiyeleri unutur olduk? Jung’a göre bunun nedeni hızlı iletişim araçlarının bize tuhaf bir ölümsüzlük yanılgısı bahşetmesi. Hızlı yaşam, hızlı tüketimi, hızlı çareyi, hızlı hizmeti, hızlı ilişkiyi, dolayısıyla yavaşlamaya ve derinleşmeye tahammülsüzlüğü getirir. Daha o yıllarda Jung bizi uyarır: “Bizi hızlandıran her şey, kendimize daha az zaman ayırmamıza neden oluyor, bu nedenle ‘Omnis festinatio ex parte diaboli est,’ yani, ‘acele işe şeytan karışır.’ ... Sonlulukla barışmamızın ve anda kalabilmemizin en büyük meyvesi, bugünkü kaygıların, suçlulukların, utancın da geçici olduğunu idrak etmemizdir. Şu anki kaygılarımızın çoğunu birkaç hafta sonra hatırlamayacağız. Ama kendimizi telaşa ve kaygıya bırakırsak, yaşadığımız anların da hiçbirini hatırlamayacağız. Çünkü neye odaklanırsak anılarımızda o kalır. Neye odaklanmazsak, aslında hiç yaşanmamış sayılır. İşte bu, asıl kısa yaşamdır.
·
45 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.