Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Abraham ve Isaiah'ın Tanrıları bir tek olmanın gerektirdiği niteliklere sahiptir. Buna rağmen aralarında farklılıklar da bulunmaktadır. Birincisi eğitimsiz, ilkel bir göçebe kabilesinin şefiyken, ikincisi bin yıl sonra dünyanın önemli kültür merkezlerinden birinde yaşayan evrensel bir düşünürdür. Tanrı kavramının gelişimi bir ulusun gelişim ve evrimine eşlik etmektedir. Ortak bir özleri bulunmakla birlikte tarihsel evrim süreci içinde farklılıklar oluşmakta ve bu farklılıklar genellikle ortak yönleri ortadan kaldırmaktadır. Evrimin birinci aşamasında Tanrı mutlak bir hükümdar olarak algılanmaktadır. Doğayı ve insanoğlunu o yaratmıştır, onlardan hoşnut olmadığı takdirde yarattığı şeyleri yok etme hakkına sahiptir. Öte yandan Tanrı'nın insanlık üzerindeki bu mutlak iktidarı, insanoğlunun Tanrı'nın potansiyel rakibi olduğu düşüncesiyle dengelenmektedir. İnsanoğlu ancak bilgi ağacıyla yaşam ağacının meyvelerini yiyebilirse Tanrı haline dönüşebilir. Bilgi ağacının meyvesi İnsanoğluna Tanrı'nın erdemlerini, yaşam ağacının meyvesiyse Tanrı'nın ölümsüzlüğünü vermektedir. Adem'le Havva şeytanın teşvikiyle bilgi ağacının meyvesini tadarak iki adımdan birincisini atarlar. Bunun üzerine Tanrı yüce konumunun tehdit altında olduğunu hisseder. "Adem iyiyle kötüyü bilmekle bizlerden biri gibi oldu. Artık yaşam ağacına uzanıp meyve almasına, yiyip ölümsüz olmasına izin verilmemeli," der. (Yaradılış 3: 22) Tanrı kendini bu tehlikeden kurtarmak amacıyla insanoğlunu Cennetin Bahçesi'nden kovar ve yaşam süresini yüz yirmi yıl ile sınırlandırır. Hıristiyanlık, insanoğlunun itaatsizlik eyleminin hikayesini onun "düşüşü" olarak yorumlayarak açık ve net olan anlamını bulanıklaştırmıştır. Eski Ahit metni "günah" kelimesinden dahi bahsetmemektedir. İnsanoğlu Tanrı'nın yüce kudretine meydan okur ve potansiyel bir Tanrı olduğu için onu yenmeyi başarır. İnsanoğlunun ilk eylemi isyandır, Tanrı onu isyan ettiği için ve kendi yüceliğini korumak amacıyla cezalandırır. Tanrı kendi yüceliğini şiddet kullanmak, Adem'le Havva'yı Cennetin Bahçesi'nden kovmak suretiyle korumak zorundadır. Böylelikle onların Tanrı olma yolunda ikinci adımı atmalarını, yani yaşam ağacının meyvelerini yemesini engellemiş olur. İnsanoğlu Tanrı'nın yüce kudreti karşısında diz çökmeli ancak üzgünlük ya da pişmanlık duygularını ifade etmemelidir. Cennet Bahçesi'nden atıldıktan sonra kendi bağımsız hayatını yaşamaya başlar. İnsanlık tarihi insan özgürlüğünün başlangıcıdır ve onun ilk eylemi olan itaatsizlikle başlar. Tanrı kavramının sonraki evrimini anlamak daha önceki kavramın kendi içinde barındırdığı çelişkiyi anlamadan mümkün değildir. En yüce hükümdar olmasına rağmen Tanrı kendi için potansiyel bir rakip olan bir yaratığı yaratmıştır. En başından beri İnsanoğlu isyankar olup, kendi içinde tanrılık potansiyeli taşımaktadır. İnsanoğlu geliştikçe kendini Tanrı'nın üstünlüğüne karşı özgürleştirmekte ve giderek Tanrı'ya daha çok benzeyebilmektedir. Tanrı kavramının daha sonraki tüm gelişimi Tanrı'nın insanoğlunun efendisi olma rolüne gölge düşürmektedir. Eski Ahit'te Tanrı tekrar, bir seramikçinin yaptığı bir işi beğenmediği zaman onu değiştirebildiği gibi yarattıklarını değiştirebilen zalim bir yönetici olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanoğlu "günahkar" olduğu için Tanrı dünyadaki tüm hayatı imha etmeye karar verir. Ancak bu hikayenin sonunda Tanrı kavramında önemli bir değişiklik ortaya çıkmaktadır. Tanrı verdiği bu karardan pişman olunca Nuh'u, ailesini ve her tür hayvanı kurtarmaya karar verir. Buradaki en kritik nokta Tanrı'nın Nuh ve oğullarıyla, gökkuşağı tarafından sembolize edilen bir anlaşma yapmasıdır. (berit). "Sizinle antlaşmamı sürdüreceğim. Bir daha tufanla bütün canlılar yok olmayacak. Yeryüzünü yok eden tufan bir daha olmayacak." (Yaratılış 9:11) Tanrı'yla İnsanoğlu arasında anlaşma yapılması fikrinin, Tanrı'nın sadece idealleştirilmiş bir insan olduğu zamana kadar giden çok eski bir kökeni olabilir. Bu Tanrı kavramı belki de Yunanların Olimpos tanrısından farklı değildi. Bu Tanrı erdem ve zaafları bakımından insana benzemekteydi ve insanlar ona meydan okuyabilmekteydi.
Sayfa 26 - Say YayınlarıKitabı okudu
·
23 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.