Gönderi

160 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Kürk Mantolu Madonna
Bu satırları yazarken nereden başlayacağımı hiç bilmiyorum. Okumak iki günümü, yazmak iki saatimi aldı. Belki de tek tek bütün sayfaları gerçekten sayfalarca anlatılmalı. Roman sürükleyici ve inanılmaz bir aşk hikayesini anlatıyor. Bir insan bir insanı bu kadar güzel sevebilir mi ? Anlatılan bu hikayede bize yarım kalan o acı konuşmayı anlatan Rasim, yeni başladığı iş yerinde, Raif Efendi dedikleri bir adamla tanışır. Adam sessiz, sakin işini yapan yaşlı bir adamdır. Aslında Raif efendinin yaşadığı aşk hikayesini duyunca hiç de öyle olmadığını anladık. Raif efendi tercüme işleriyle uğraşmaktadır. Geçmiş zamanda Almanya'da bulunmasından ve Almanca bilmesinden dolayı şirkette tercüme işleriyle ilgilenir. Bir gün Rasim, Raif efendinin işe gelmediğini, hasta olduğunu öğrenir ve evine giderek onu ziyaret eder. Eve gide gele ev halkı tarafından çok sevilmiş olan Rasim yine bir gün ziyareti sırasında, Raif efendinin durumunun çok kötü olduğunu görür. Raif efendi ondan ofis masasındaki çekmecesindeki bütün eşyaları getirmesini ister. Rasim ertesi gün bütün eşyaları toplar tam çıkarken siyah kapaklı bir defter görür, onunla beraber tüm eşyaları akşam Raif efendinin evine getirir. Rasim ölüm döşeğinde olan, Raif efendinin defteri yakma isteğini inatla kırıp defteri okumaya başlar ve Raif efendinin başından geçen hikaye burada başlar. Raif efendi henüz daha gençken babası tarafından Almanya'ya çalışmaya gönderilmiştir. Berlin'de akşama kadar gezen Rasim, geceleri de kitap okumaktadır. Bir gün gittiği bir resim galerisinde Kürk Mantolu Madonna adında ki bir tabloya hayran kalır. Her gün bu tabloya bakmaya galeriye gelir ve saatler boyunca tablonun karşısında tabloyu inceler. Bu galeri çalışanları tarafından fark edilmiştir. Bir gün tabloyu incelediği sırada bir kadın yanına gelir ve onunla tanışır bu kadın tablonun sahibi Maria Puder’ dir. Bu zamana kadar kimseyi sevmemiş olan Raif efendi, daha sonraları hayatını değiştirecek olan Madonna ile karşılaşmıştır. Puder bir mekanda şarkıcılık yapan erkekleri sevmeyen ama Raif efendiye kanı ısınmış olan bir kadındır. Arkadaşlıkları gün geçtikçe daha ilerlemiş Raif efendi, Maria ' ya aşık olmuş ama karşılıklı bir durum gelişmemiştir. Bu durum Maria için sadece arkadaşlıktan ibaret olup, bunu da açıca Raif efendiye anlatmıştır. Aralarının kötü olduğu bir gün Maria hastalanmış, Raif efendi onu sabaha kadar hastane önünde onu beklemiş, sabah da hastaneden alıp evinde bakmış, yanından hiç bir zaman ayırmamıştır. Bu süre zarfında Maria' da Raif efendiye duygularını söylemiştir. Aralarında çok güçlü bir bağ oluşmuş ve birbirlerine duydukları aşk da zaman la büyümüştür. Raif efendinin babasının ölümü ile bir gün Türkiye' ye dönmesiyle, Maria da annesinin yanına gitmiştir. Bu süre zarfında sürekli mektuplaşmışlardır. Günün birinde Maria ' dan artık mektup gelmez ve yıllar geçtikten sonra, Raif efendi sevmediği biriyle evlenir ve çocukları olur. Bir akşam Ankara'da şans eseri Berlin'deki 2 arkadaşı ve bir çocuk ile karşılaşır. Onlardan Maria' nın hastalığının arttığını, doğum sırasında kendisinin öldüğünü öğrenir. Yanlarında ki çocuk da ikisinin çocuğudur. Bu yüzden mektupların kesildiğini fark eden Raif efendi çok üzülür. Arkadaşları ve çocuk Ankara'dan ayrılır. Raif efendi o geceden sonra içinden bir daha atamadığı hüzün, onu günden güne eritir. Bir gün ölüm döşeğindeyken hikayesinin yazılı olduğu defteri, Rasim'e vererek onun okumasını ister. Ölmeden önce son söylediği cümle ''Seninle, şöyle bir oturup konuşamadık''... *Kitaptaki bazı altı çizimlerim; * -Dibinde bir ejderhanın yaşadığı bilinen bir kuyuya inecek bir kahraman bulmak, muhakkak ki, dibinde ne olduğu hiç bilinmeyen bir kuyuya inmek cesaretini gösterecek bir insan bulmaktan daha kolaydır. -Fakat işte ben, şapkamı uçurmak isteyen rüzgardan, uğuldayan ağaçlardan ve koşup giderken birçok şekillere giren bulutlardan başka bir şey görmüyordum. -Her şeyi kafamda yalnız başıma saklayamayacağım. Söylemek, bir şeyler, birçok şeyler anlatmak istiyorum. -Dünya da hiçbir şey, tabiattan melül bir insanın zorla gülmeye çalışması kadar acı gelmemiştir. -Çünkü müphem bir his bana, kim olursa olsun bir insanı tamamen gördükten ve gördüklerini kendinden saklamadıktan sonra, ona hiç bir zaman büsbütün yaklaşılmayacağını fısıldıyordu. -Aşk hiç de sizin söylediğiniz basit sempati veya bazen derin olabilen sevgi değildir. O büsbütün başka, bizim tahlil edemediğimiz öyle bir histir ki, nereden geldiğini bilemediğimiz gibi, günün birinde nereye kaçıp gittiğini de bilemeyiz. Halbuki arkadaşlık devamlıdır ve anlaşmaya bağlıdır. Nasıl başladığını gösterebilir ve bozulursa bunu sebebini tahlil edebiliriz. -Benim beklediğim Aşk başka! dedi. O , bütün mantıkların dışında, tarifi imkansız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey. Sevmek ve hoşlanmak başka, istemek başka, bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka...Aşk bence bu istemektir. Mukavemet edilmez bir istemek... -İnsanın ömrü doğumdan ölüme kadar uzanan tek bir yoldan ibarettir. -Dünyada en sinirime dokunan şeylerden biri de o mumlar ve yaldızlarla donatılan çam fidanıdır. -Maria! Benim Kürk Mantolu Madonnam! -Zaten kadınlar pek acayip mahluklardı. Bütün hatıralarımı toplayarak bir hüküm vermek istediğim zaman, kadınların hiç bir zaman sahiden sevemeyecekleri neticesine varıyordum. -Beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanamadığım için, sana aşık olmadığımı zannediyormuşum... Bunu şimdi anlıyorum. Demek ki insanlar benden inanmak kabiliyetimi almışlar. Ama şimdi inanıyorum... Sen beni inandırdın... Seni seviyorum... Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum... -Bir insana bir insan herhalde yeterdi. Fakat o da olmayınca. -İnsanlar birbirinin maddi yardımlarına ve paralarına değil, sevgilerine ve alakalarına muhtaçtır. -İnsanlara kızmama imkan yoktu, çünkü insanların en kıymetlisi, en iyisi, en sevgilisi bana en büyük kötülüğü etmişti. -Sevilen bir kalbi yüzüstü bırakmak ihanetini yüklemenin, asla affedilemeyeceğini seziyordum. -Bunlar bana , on seneden beri bir an bile yaşamamış olduğumu; bütün hareketlerimin, düşüncelerimin, hislerimin beden uzak bir yabancıya aitmiş kadar benden uzak olduğunu gösteriyordu. Asıl '' ben '', otuz beş seneye yaklaşan ömrümde, ancak üç dört ay kadar yaşamış, sonra, benimle alakası olmayan manasız bir hüviyetin derinliklerine gömülüp kalmıştım. -Gene dün akşam anladım ki, hayatımda o kadın çıktıktan sonra, her şey hakikiliğini kaybetmiş, ben onunla beraber, belki de daha evvel, ölmüşüm -Hayat ancak bir kere oynanan bir kumardır, ben onu kaybettim. İkinci defa oynayamam... -Her şeyi, her şeyi, bilhassa ruhumu hiç bulunamayacak yerlere saklamalı. -Seninle, şöyle bir oturup konuşamadık... -İçimde yarım kalmış bir konuşmanın üzüntüsü vardı.
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu MadonnaSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021315.7k okunma
99 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.