Gönderi

Tasavvufta Ölümün DÖRT RENGİ
İmamı Rabbani'ye göre sufiler nefislerini kontrol altına aldıklarında sevdiğine yaklaşırlar ancak gerçek vuslat ise ruhun bedenle irtibatı kesmesinden sonra olur. "Kişi sevdiğiyle beraberdir" hadisi şerifi de buna örnek gösterilmektedir. Tasavvufi kültürünün önemli isimlerinden İbni Arabi "Ölüm, hayatın tümden yok edilmesi değil, valinin görevden azledilmesidir" demektedir. İbni Arabi'ye göre beden, şehir; ruh ise bu şehrin valisidir. Ruh sahip olduğu şehrin ihtiyaçlarını temin eder, çıkarlarını gözetir. İşte ölüm, bu valinin görevden alınması anlamına gelir. Ruh görevinden alındıktan sonra, önceki yetki ve sınırlardan kurtulmuştur ancak varlıkla ilgisi tabii ki devam etmektedir. Bu açıdan baktığımızda ölüm insanın özel bir halidir. İbni Arabi Fusus ül-Hikem eserinde ölümü, bir geçiş, bir köprü olarak tanımlayarak, ölümün insanın tahmin ettiği veya düşündüğü gibi bir şey olmadığını söyler: "İnsanı, Allah'ın ölümle yok etmesi, yıkması, O'nun koruduğu şeyi yok etmesi, ortadan kaldırması demek değildir. Ölüm bir çözülmedir. Ölüm, insanın manevi benliğinin, Hak tarafından kendisine çekilmesidir. Çünkü, her şey O'na döner. O, insanı kendi âlemine aldığı zaman ona, terk ettiği madde dünyasındaki oluşumundan ayrı bir oluşum ve düzen verir. O âleme ait olan ve o âlemin madde cinsinden olan bu yeni oluşum, bulunduğu âleme uygunluk göstereceği için ebediyen dağılmaz ve çözülmek bilmez. Eğer, ölü veya ölen kişi, öldüğü veya öldürüldüğü anda yeni bir yaşama kavuşmasaydı, Allah, kimsenin ölümüne karar vermez ve ölümünü mümkün kılmazdı. Bunların tümü, O'nun elindedir. Öyleyse, ölen kişi için kaybolmak asla yoktur." Buradan anlaşılacağı üzere ölüm yeni bir başlangıcın kapısıdır. Bu yüzden Tasavvuf ehli için ölüm sevgiliye kavuşmak ve çekilen çile sonucunda hedefe ulaşmak demektir. El Asami, Tasavvuf yolundan gitmek isteyenlerin ölümün dört türünü yaşaması gerektiğini söylüyor. Beyaz ölüm, açlık. Kara ölüm, insanlardan gelen sıkıntı ve zorluklara göğüs germe. Kızıl ölüm, nefse karşı durmak. Yeşil ölüm, yama üstüne yama dikmek ve eski elbiseler kullanmaktan rahatsız olmamak. ➤Beyaz Ölüm Nefsin ilk arzusu yemek, içmek ve cinsel ihtiyaçtır. İmam-ı Gazali bu istekleri behimmiyet yani hayvanlık diye isimlendirir. Çünkü bu istekler hayvanlarda da mevcut olan ve sadece insana has olan özellikler değildir. Yüce Allah hayvanlara akıl vermemiş sadece içgüdü ve şehvet vermiştir. Dikkatli bakan insan için buradan bile nice çıkarımlar vardır. Sufiler bu arzulara set çekmek için yemek ihtiyaçlarını en aza indirmişlerdir. Yemek için yaşamamışlar tam tersi sadece yaşamak için yemişlerdir. İbni Arabi Tasavvuf kültüründeki bu davranışa, insan aç kalınca yüzü beyazladığı için "Beyaz Ölüm" demiştir. ➤Kara Ölüm İnsanlardan gelen her türlü sıkıntılara karşı sakin kalmak, zorluklara ve cefaya sükût ederek yaklaşmaya kara ölüm denir. Gazali'ye göre insandaki temel duygulardan biri intikam alma, şiddete şiddetle karşılık verme duygusudur. Tasavvuf kültüründe insanın asabiliğine gem vurmadan sufilerin yoluna girilemez. Burada amaç öfkeyi yok etmek değil tam tersine onu kontrol altına almaktır. Çünkü tasavvuf mertebelerine ulaşmak için insan haramlar ve yanlış işler karşısında dik durmalıdır. Bir haram ya da yanlış iş yaptığı zaman yaptığı işe ve yanlışa öfkelenmeli ve bir daha onu tekrarlamamalıdır. Çünkü öfke manevi değerleri korumak, zalimlere karşı dik durabilmek için insana lazım olan bir duygudur. ➤Yeşil Ölüm: Yeşil ölüm giyime düşkünlük göstermeyip önem vermemek demektir. İbni Arabi bunun için "yaşarken ölmek" tarifini kullanmaktadır. Burada bahsedilen kılık kıyafete önem göstermemek, düzensiz olmak, pis olmak değildir. İnsan temiz giyinmeli ancak yamalı kıyafet giymekten de utanmamalı demektir. İnsan nefsinin arzusuna göre şaşaalı giyinip başkalarına gösteriş yapmaktan utanmalı ve çekinmelidir. Sufiler dünya hayatına ve elbiselere önem vermezler, işte yeşil ölüm demek budur. ➤Kırmızı Ölüm: Kırmızı ölüm nefsin her türlü arzu ve isteklerine karşı durmak, istediklerini vermemek ve onunla mücadele etmek demektir. İnsan nefsin istediklerini vermez ve onun isteklerine karşı durursa nefsi kızdırmış ve güçsüz düşürmüş olur, nefsin karşısında baskın ve dirayetli olmaya kırmızı ölüm denmiştir. Yine burada kara ölüm öfke meselesinde olduğu gibi asıl amaç nefsi öldürmek değil nefsi kontrol altına almaktır. Peygamber efendimiz "Hazları bıçak gibi kesen ölümü sıklıkla hatırlayın" diyerek nefsi kontrol altına alıp yaşamaya dikkat çekmiştir.
Sayfa 81 - Destek YayınlarıKitabı okudu
·
40 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.