Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

1947 yılının yaz aylarında American Associated Press Ajansı Çeçen-İnguş, Karaçay-Balkar, Kırım-Tatarları, Kalmuklar ve İdil boyu Almanlarının kanlı bir şekilde yok ve göç ettirildiklerine dair bir haber yayınlamıştı. Bu haberi Türkiye basını, özellikle Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Abidin Daver de doğrulamıştır. Aradan uzun zaman geçmeden milletler arası basın hu topyekûn yok etmiş ve göç faciasını daha geniş bir şekilde ele almıştır. "Çeçenlerin, Kırım Tatarlarının, Sovyetler Birliği'nin diğer bölgelerine sürüldüklerinden Çeçen-İnguş Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin dönüştüğünden ve Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin Kırım cumhuriyeti eyaletine feshedilmesinden" bahseden Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Yüksek Şurasının Kararnamesi, 25 Haziran 1946 da yani Kırım Türklerinin sürülmesinden iki yıl ve Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin Kırım eyaletine çevrilmesinden bir yıl sonra yayınlanmıştır. Yüksek şûranın riyaset divanı katibi Bahmurov tarafından yapılan beyanatta: "Büyük vatan harbi sıralarında, Sovyetler Birliği milletleri Alman Faşist gasplarına karşı vatanlarının şeref ve bağımsızlıklarını, kahramanca savundukları bir zamanda, Alman ajanlarının propagandasına kapılan birçok Çeçen ve Kırım Tatarı tarafından oluşturulan gönüllü kıtaların giderek, Alman ordusuyla birlikte Kızıl Ordu'ya karşı, silahlı mücadeleye katıldılar. Almanların emriyle içerde Sovyet rejimine karşı kundakçı çeteleri oluşturdular. Çeçen-İnguş ve Kırım Muhtar cumhuriyetleri halkının esas kitlesi bu vatan hainlerinin faaliyetlerine engel olamadı. Bununla ilgili olarak Çeçenlerle Kırım Tatarları Sovyetler Birliği'nin başka bölgelerine gönderilmiş bulunuyorlar." Buradan göç ettirilen milletlerin nereye gönderilmiş oldukları belirtilmemiştir. Hiçbir zaman Sovyet vatandaşlığını benimsememiş bulunan bu milletler, kurtuluşlarının savunucuları olarak "vatan haini" ilan edilmişlerdi. Sovyet rejimlerinde dağlarda daima partizanlar saklanılmış, köylüler de bunları korumuşlardır. Çeçen-İnguş Cumhuriyeti'nin feshedilmesinden sonra Pravda gazetesi bir defasında şu haberi yayınlar: Sovyet rejiminin kuruluşundan bu yana bu ülkede 20.000 ne yakın komünist memur, dağlı partizanlar tarafından öldürülmüştür. Her halde küçük de olsa, mücadele hamleleri hiçbir zaman durmamıştır. 23 Şubat Kızıl ordu gününde Çeçenistan'a birçok ordu birlikleri sevk edilir. Bunlar bütün köylere dağılır. Aynı günün akşamı, köy meydanlarında büyük ateşler yakılır ve Rus askerleri bu ateş başlarında şarkı söylemeye, oyun oynamaya başlarlar. Bu durum karşısında hiçbir şeyden şüphelenmeyen köylüler de ateşin başına toplanırlar. Bu sırada Rus askerleri yerli halkın etrafını sararak bütün erkekleri yakalarlar. Üzerlerinde ufak tefek silahlar bulunan Çeçenlerden bazıları derhal Ruslarla çarpışmaya başlarlar. Söylendiğine göre o gün bu çarpışmada 5000 den fazla insan öldürülür. Dağ köylerindeki Çeçen-İnguşların hali bambaşkadır. Onların elinde hiçbir modern silah bulunmamakla beraber, üzerlerinde bulundurdukları kama ve bıçaklarla Rus askerlerine saldırırlar. Bu çarpışmalara kadınlar ve kızlar da katıldığı için, bu bölgelerde kim varsa hepsinin toplatılması, gıda ve erzaklarının yakılması emredilmiştir. Sovyet Rusya'dan Avrupa'ya iltica ederek İngiltere'ye yerleşen ve Çeçen-İnguşlar'ın yok edilme katliamını yakından izlemiş bulunan Kuzey Kafkasyalı Albay G. Tokayev şöyle der: Daha 1943 yılında Kuzey Kafkasya, özellikle Çeçen-İnguş bölgeleri, askeri polis kuvvetleriyle doldurulmaya başlanmıştı... Ertesi yıl Kızıl ordu günü arifesinde her tarafta mitingler düzenlenmişti. Hadisenin nasıl cereyan ettiğini İnguş köylerinin birindeki örneğinden alalım... NKVD albayı kürsüye gelerek şöyle dedi: "Esas konuya girmeden evvel şunu haber vereyim ki, miting NKVD birlikleriyle çevrilmiştir. Bütün firar girişimleri derhal ve yerinde kurşuna dizilmekle cezalandırılacaktır." Halk neye uğradığını bir türlü anlayamıyordu. Albay elini kaldırarak başının üzerinde bir daire çizdi. Bu bir işaretti. Etraftan mitralyözler şıkırdayarak onun sözlerini doğruladı. Birkaç kişi hançerlerini çekerek albayın üzerine atmağa giriştilerse de makinalı tüfeklerin ateşi onları bir yaprak gibi düşürdü. Uzun tren katarlarının içinde sürekli kışkırtılan sürgün Çeçenlerin yürek parçalayan feryatları tren gürültülerine karışıyordu. Vagonlar dışarıdan kilitli ve mühürlü idi. İçerde mağrur ve düşmana asla baş eğmeyen Çeçenler ağlıyordu, kahraman bir millet ağlıyordu, akbaşlı Kafkas dağları ağlıyordu? .. Bu olay bir ibret levhasıdır. Silahsız kadına ve insanlara makinalı tüfeklerle cevap vermek dünyada insan aklına sığmayacak bir canavarlık örneğidir. Tokayev'in bu anlattıkları 1954 yılında batıya iltica etmiş bulunan sabık NKVD (siyasi büro) subayı Yarbay Girigori Stepanoviç Burlitakiy tarafından da doğrulanır. 23-24 şubat 1944 yılında meydana gelen olay ile 700.000 Çeçen İnguş ve 120.000 Karaçay-Balkar Türkünün sürgün edildikleri haberi hür dünya tarafından ancak iki yıl sonra duyulabilmiştir. Bununla birlikte, bu milletlerin sürgün yerleri, pek açık olmayan durumları ve yaşayış vakaları 11 yıl sonra, yani 1955'de az çok anlaşılabilmiştir. Toplu göçte ve vahşette dörtte birinin yolda kırıldığı, sürgün mahallinde öldükleri, dipçik darbeleri altında öldürüldükleri kesinlik kazanmıştır. 9 Ocak 1957 senesinde Sovyetler Birliği Yüksek Şurası aldığı bir karar ile 1944 yılında toplu göçe tabi tutulan ve katledilen Çeçenler ve Kalmuklarla Karaçay-Balkar ve Kırım-Türklerinin yurtlarına dönmelerine izin verilmiştir. Bu karar gereğince Çeçen~İnguş, Kabartay-Balkar, Karaçay-Çerkes Muhtar Eyaletleri yeniden kurulmuş ve 1057- 58 senelerinde Karaçay-Balkar ve Kalmukluların, 1957-60 yıllarında da Çeçenlerin vatanlarına dönme işlemlerinin tamamlanacağı söylenmiştir. Bu planın baltalanmaya ve hasır altı edilmeye çalışıldığı da görülmüştür. Nitekim Groznenkiy-Raboçiy gazetesinin 12.1.1958 tarihli sayısında, o yılın 1 ocağında sürgünden dönmüş Çeçenlerin sayısının 200.000 olduğunu yazar. Bu da 1944 yılında sürülmüş olan 700.000 nüfuslu Çeçen-İnguş Muhtar Cumhuriyeti halkının yaklaşık %30'una denk düşer. Yurtlarına dönen Çeçenler, yerlerine yabancılar yerleştirildiği için, günlerce demiryolu kenarlarında ve istasyonlarda barınmışlar, zorlukları yenerek yeniden yerleşmişlerdir. Kafkasyalıların Sovyetlere karşı yaptıkları mücadelelerde Çeçenlerin ayrı bir yeri olmuştur. Bunun için onları, kale gibi kullandıkları dağlardan uzakta, sıkı bir nezaret altında bulundurmak istemişlerdir. Bu amaçla onları Orta Asya'nın sürgün yerlerinden çok az bir farkı olan çiftliklerine işçi olarak yerleştirmişlerdir. Almanlarla işbirliği yaptıkları gerekçesiyle milletleri toplu göçe tabi tutmak ve varlıklarını yok etmek insanlığın hangi meziyeti arasına girer bilinmez. Almanya, Yahudi katliamının hesabını, Nürnberg Mahkemelerinde verdiği halde, Sovyet Rusya'dan göç ettirilen ve yok edilen Çeçenlerin ve diğer Kafkasyalıların hesabı sorulmamış ve Ruslar katliamlarının hesabını vermemişlerdir.
·
53 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.