Gönderi

114 syf.
·
Not rated
·
Read in 4 days
"Senin için iyilik melekleri kopyalasın hayat!"
Merhabalar, Çok geç tanıştığım -daha doğrusu okumaya başladığım- bir yazarla karşınızdayım. O kadar duymamıza rağmen hep ertelediğimiz bir kitap, çoğumuzun. Eğer bir şair tüm şiirlerinde acı dolu dizeler döktürüyorsa yaşanmışlıkları çoktur.
Didem Madak
Didem Madak
da öyle, yazarın alıntılarını gördüğümde istemsizce boğazım düğümleniyor. Ne yaşamış bu şair de böyle acı çektiriyor okurlara? 8 Nisan 1970 tarihinde, Füsun ve Yusuf çiftinin ilk çocuğu olarak İzmir'de doğdu. 12 Eylül olayları sırasında babası Uşak'a sürülünce kardeşi ve annesiyle birlikte Burdur'da kalarak sıkıntılı bir hayat geçirmeye başladı. 1983 yılında, annesini beyin kanseri sebebiyle kaybetti. "Bu kayıp, Didem Madak'ın şiirlerine tesir edecek olan ilk büyük travmaya yol açtı." Dokuz Eylül Üniversitenin hukuk fakültesine girmeyi başardı. Birinci sınıfa kadar devam ettiyse de bu kez babasıyla olan ilişkisinin bozulmasından dolayı kaydını dondurdu. Henüz on dokuz yaşındayken ilk evliliğini yaparak evi terk etti. Yaklaşık dört sene evli kaldıktan sonra boşandı ve yarım bıraktığı hukuk eğitimini 2000 yılında tamamladı. Stajyer avukatlık yaptığı zamanlarda tasavvufa yöneldi ve aynı zamanda şiirle tanıştı. 2006 yılında, ikinci evliliğini Timur Çelik ile yaptı. Bu evlilikten doğan çocuğuna ise annesinin adını verdi. Anne olduktan sonra şiir yazmayı bırakan şair bir süre edebiyattan uzaklaştı. 2010 yılında kolon kanserine yakalandı ve bir yılı aşkın süren tedavisinin ardından 23 Temmuz 2011 tarihinde öldü. Mezarı Edirnekapı Mısır Tarlası Mezarlığı'nda bulunmaktadır. Dediğim gibiymiş değil mi, bir şairi şair yapan acılarıymış. "Türk Edebiyatının ‘Anne’ Kokan Şairi" olarak bilinir. Annesizliğini o kadar güzel yansıtmış ki şiirlerine... "Ölen her kadın için şiir yazdım. Onları Muc’a evin karşılığında verdim, Çok ucuza. Artık bütün üzgün oluşlarımın adı: Anne!" Kızının doğumuyla birlikte şiir yazamaz belki ama kızına yazdığı mektup, şiirlerindeki o sıcaklığı buram buram hissettirir. "Canım Kızım Sana mektup yazacağım. Çünkü artık başka bir şey yazamıyorum. Bu konuda pek de dertli değilim doğrusunu istersen. Sen bana belki bugüne kadar yazdığımdan başka türlü bir yazı yazmayı öğretirsin. Kendimi bir sonbahar ağacı gibi hissediyorum. Mutlu bir sonbahar ağacıyım ben. Yere düşen yapraklarımı eğilip topluyorum. Saçıma tutuyorum. Bakın yakışmış mı diye soruyorum. Sonra yaprakları havaya savuruyorum. Ben iki kişilik bir kabilenin me isimli kölesiyim. Çünkü sen acıktığında me diye ağlıyorsun ve bu ismimi seviyorum reis! Canım kızım, cehaletimden şair oldum… Annesizlikten. Sen sakın şair olma!” Fazla dokunaklı, diyecek bir şey bulamıyorum. Kitapta böyle, iç haykırışlarıyla dolup taşıyor adeta. Dertlendim, kederlendim. Ama aynı zamanda kendime geldim. Hüznünü yansıtırken/yazarken adeta kendime geldim. Acılar insanı güçlendiren söylermiş, bunu fark etmek için geç mi kaldık? Bu sefer okumadığım halde
Didem Madak
Didem Madak
yazdığı için her kitabını gönül rahatlığıyla önerebilirim. Çünkü iyi ki keşfettim dediğim bir yazar, diğer iki kitabını da okuyup içimizde yaşatmaya devam edeceğim. "Pardon diyorum ayağıma bastığında dünya Saçlarımın ucundan başlıyor artık kırılma Kelimelerin tadına bakıyorum Zehrinden korktuğum acı kelimeler yutuyorum yanlışlıkla." Sayfa 16 "İnsanlar öldüler, hep öldüler, bir gün öldüler Anlaşılmaz! Gecenin çekmecesinde unutuldular sonra" Sayfa 17 "Sözlerin arasındaki boşlukta Acı çekmemeyi öğrendim." Sayfa 50 "Zavallı kendim! Tasfiye edilmiş bir merkez komite üyesi gibisin." Sayfa 52 "Bir aydınlanma ruhu içinde felaket yalnızdık." Sayfa 64 Ve en güzeli; "Hiçbir acının gücü sigaramın ateşini söndürmeye yetmeyecek." Sayfa 87 Kaynakça; tr.m.wikipedia.org/wiki/Didem_Madak
Pulbiber Mahallesi
Pulbiber MahallesiDidem Madak · Metis Yayıncılık · 20079.2k okunma
··
20 plus 1
·
183 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.