Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

- ÇEÇENLER VE YELTSİN Prof. Dr. Abdurrahman AVTORHAN Münih -ALMANYA Prof. Abdurrahman Avtorhan, 1908 yılında Kuzey Kafkasya'da Grozni'de doğdu. Stalin zorbalığına karşı cephe aldığından, İkinci Dünya Savaşı yıllarında binlerce Kafkasyalı gibi o da yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Savaş yıllarında Berlin'de Kuzey Kafkasya dillerinde ve Rusça yayınlanan, Kuzey Kafkasya Milli Komitesi ve Kuzey Kafkasya Lejyonunun organı olan "Gazavat" gazetesinin redaktörlüğünü yaptı. 1951-54 yıllarında Münih'te "Svobodnıy Kavkaz" (Özgür Kafkasya) adlı Rusça dergisi yayınladı. Siyasi Bilimler Profesörü olup "Sovyetler Birliğini İnceleme Enstitüsü" üyesiydi. Yazılarında Manius Mansur A. Kunta, A. Uralov vb. adlar da kullandı. Çeşitli makaleleri ve "Stalin ve Sovyet Komünist Partisi", "Sovyetler Birliği'nde Milletlerin Katliamı, Çeçen Halkının Katliamı" "Partokrasinin kökeni" vb. eserleri Almanca, İngilizce, Rusça, Fransızca, İtalyanca, Türkçe vd. dillerde yayınlanmıştır. Sovyetler Birliği'nde iken yayınlanmış olan eserleri ise şunlardır: "Çeçenistan Tarihinin Ana Meseleleri" (Grozni 1930). Çeçenistan'ın Tarihi Kültürel ve Ekonomik Kısa Taslağı" (Rostov Om: 1931), "Çeçenistan'da Devrim ve Karşı Devrim" (Grozni 1933), "Devrimden Doğan Birlik" (Grozni 1935), "Çeçen Dilinin ilmi Grameri" (A. Matsiev ve Kh. Yandarov ile birlikte, Grozni 1936). 1991 yılında kuzey Kafkasya'nın Çeçen İnguş Cumhuriyeti Yüksek Sovyet Prezidyumu, SSCB'nin "vatan haini" saydığı Prof. Avtorhan'ın haklarının iadesine ve yeniden vatandaşlığı kabulüne karar verdi. Çeçen Üniversitesi Bilim Kurulunda onu öğretim üyesi olarak üniversite bünyesine almayı kararlaştırdı. (S.E.B.) Rusya Federasyonu Başkanı Boris Yeltsin'in Tatarların egemenlik isteklerine cevap verirken Tataristan'la ilgili olarak yapmış olduğu şu açıklamayı herkes hatırlıyor: "Ne kadar istiyorsanız o kadar egemen olabilirsiniz". Çeçenler bu sözü ciddiye aldılar ve cumhuriyetlerinin bağımsızlığını ilan ederek, Rusya'dan ayrılmak niyetinde olduklarını açıkladılar. Ancak Yeltsin'in ültimatomu Çeçen'leri olduğu gibi diğer halkları da uyardı: "Rusya Federasyonu bir bütündür ve bölünemez". Bunun hemen ardından da Çeçenlere bağımsızlık ilanından vazgeçmeleri ve ulusal Muhafız Birliği'nin silahsızlandırılmasını isteyen bir ültimatom daha geldi. Oysa Moskova'daki Ağustos darbesi sırasında, başında SSCB Hava Kuvvetlerinden Emekli General Cevher Dudayev'in bulunduğu bu Ulusal Muhafız Birliği Yeltsin'in yanında yer almıştı. Çeçen İnguş Cumhuriyetinin o zamanki resmi hükümet organları ise ya darbecileri desteklemişler ya da tarafsız kalmışlardı. Şunu söylemek gerekir ki, ültimatomların dili, bu ateşli ve gururlu halkın anlayabileceği bir dil değil. Kafkasya'nın özgürlük düşüncesini ifade eden büyük şair Mihail Yuryeviç Lermontov (Михаил Лермонтов) İsmail Bey adlı şiirinde bakın ne diyor: " ...Ve vahşidir bu vadilerin kavimleri Onların tanrıları özgürlük Yasaları savaştır; Orada düşmanı yok etmek suç değildir; Dostluklar orada gerçektir, Ama daha da gerçeği intikamdır; Orada iyiliğe iyilikle, Kana kanla karşılık verilir, Ve nefret de aşk gibi ebedidir... " Sadece I. Petro zamanından bile ele alsak Kafkas savaşları 150 yıldan fazla sürdü. Ancak ordularını Aleksandr Suvorov'un komuta ettiği II. Katerina Kafkasya'yı kesin olarak işgal etmeye girişebildi. İkinci Rus Kafkas savaşı 1817'de başladı. Rus orduları Borodino kahramanı General Yermolov yönetiyordu. General, üstün strateji yeteneği ve efsanevi cesareti olan bir askerdi, fakat son derece zalim ve acımasız bir insandı. Daha sonra gönderdiği onur belgesinde yeni başkomutanın görevini şöyle bildiriyordu: "Ermenistan dağlarının ele geçirilmesinden sonra önünüzde, benim gözümde daha önemli, sağlayacağı yararlar bakımından ise çok daha önemli diğer bir görev duruyor: Dağlı halkların (Kuzey Kafkasyalıların) dize getirilmesi, boyun eğmeyenlerinin ise yok edilmeleri." Kafkas halklarının 1917 Şubat'ında Çarlık Rusya'sının yıkılışını nasıl büyük bir heyecanla karşıladıkları bellidir. Çarlığın çöküşünden sonraki ulusal talepleri, Şubat ayında kurulan demokratik Rusya bünyesinde iç özerklikten öteye gitmiyordu. Ancak Bolşevikler Rusya'da egemenliği ele geçirip, yıkılan Çar imparatorluğunun yerine yeni Komünist imparatorluğunu kurmaya giriştikleri zaman durum tamamen değişti. Kafkas Dağlıları ilk olarak 11 Mayıs 1918'de komünist Rusya'dan ayrıldılar ve bağımsız Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'ni ilan ettiler. Çeçen İnguşlar tarihlerindeki en büyük hatayı Lenin'in Kafkasya'daki komiseri Sergo Orconikidze liderliğinde General Denikin'e karşı toplu silahlı ayaklanma başlamakla yaptılar. Savaş alanlarında kahraman olan fakat politikada pek uzak görüşlü olmaya Anton Denikin. "tek ve bölünmez bir Rusya için" sloganıyla Moskova üzerine yürümeye başladı. Lenin ve Bolşevikler ise huna karşılık ortaya attıkları "tüm halklara Rusya'dan ayrılmak hakkı da dahil, kendi kaderlerini belirleme hakkı" sloganıyla çok uluslu Rusya'da iç savaşı kazandılar. Stalin, Çeçen-İnguş ve Karaçay-Balkarlara bu destekleri için, 1944 yılında onları Kazakistan ve Kırgızistan'a sürmek suretiyle teşekkür etti. Çeçenler Kazakistan'daki özel kamplarda nasıl yaşadılar? O zamanlar Kazakistan'da sürgünde bulunan Aleksandr Soljenitsin şunları yazıyor : "Psikolojik olarak asla boyun eğmemiş bir halk vardı; bir tanesi iki tanesi değil, bütün bir hak; bunlar Çeçenlerdi... Hiçbir Çeçen, hiçbir zaman ve hiçbir yerde yöneticilere yaranmaya veya onların hoşuna gitmeye çalışmazdı; aksine onların karşısında her zaman gururluydular ve hatta açık açık düşmanca davranırlardı." (Gulag Takım Adaları'ndan). Rusya Parlamentosu işte bu Çeçenlerin çocuklarına ültimatom veriyordu. Eski Sovyet Generali Dudayev ayaklandı ve bağımsızlık için ulusal hareket ilan etti. Şamil'in torunları Dağıstanlılar ise halk kongrelerinde Moskova'nın müdahalesi halinde Çeçen ve İnguşların yanında mücadele edeceklerini açıkladılar. Talihsiz ülkeyi özgür halkların bağımsız dostluk birliğine dönüştürme umudu varken üçüncü bir Kafkas savaşı şimdi kime ne yarar getirir? Ben, Rusya Parlamentosu'nun ve Yeltsin Hükümetinin Çeçen İnguşetya'daki olaylarda oynadığı rolden dolayı heyecana kapılmadım. Okuyucunun, bu satırların yazarının Rus korkusu ve saplantısı olan ümitsiz bir ayrılıkçı olduğunu düşünmemesi için, uzun yıllardır süren göçün hayatımda, SCCB'nin ulusal sorununda nasıl bir konumum bulunduğunu açıklamak durumundayım. Bu konumumu daha Stalin döneminde Münih'te çıkarmış olduğum "Svohodnıy Kavkaz" (Özgür Kafkasya) dergisiyle belirledim. Bu derginin ilk sayısında şöyle yazmıştım. "Tarih gösteriyor ki Rus halkının özgürlüğü SSCB'nin diğer halklarının özgürlüğü için ilk koşuludur. Rus halkı özgür olursa biz de özgür olacağız." (Ekim 1951, No:1) Çeçen Cumhuriyeti'nde egemenlik krizinin başladığı Ekim ayının ilk günlerinde, fikrimi açıklamam için Grozni'den gelen ısrarlı telefonlara cevaben Çeçen Ulusal Kongresi icra Komitesi Başkanı Dudayev adlarına iki kopya olarak şu içerikte bir telgraf gönderdim : "Çeçenya'yı yeni bir trajediden koruyun. Egemenlik kriziyle ilgili sorunları anayasa çerçevesinde çözün." Bu aşamada kriz Cumhuriyetin eski egemenlik kurumlarıyla (o zamanki Yüksek Sovyet), Çeçen Halkının Ulusal Demokratik Hareketi (İcra Komitesi) arasında yaşanıyordu. Halkın baskısı karşısında Yüksek Sovyet lağvedilerek yetkilerini Geçici Yüksek Kurul'a devretti ve Başkan da görevden ayrıldı. Moskova da Geçici Yüksek Kurul'u destekliyordu. işte o tarihte, Çeçen İnguş Hükümeti ile Muhalefeti arasınınki egemenlik krizi, Rusya ve Çeçenistan ilişkilerinde krize dönüşmeye başladı. Rusya Federatif Cumhuriyeti Yüksek Sovyeti Prezidyumu'nun aldığı karar kızgın ateşe yağ dökmekten başka bir şey değildi. Bu kararla Çeçenistan'a General Dudayev'in Ulusal Muhafız Birliğinin silahsızlandırılması için ültimatom verildi. Dudayev ise seferberlik ilan ederek 15 yaşından 50 yaşına kadar tüm Çeçen erkeklerinin gazavat (kutsal savaş) için Ulusal Muhafız Birliğine katılmalarını istedi. Bu büyük bir hataydı. Bu yüzden Dudayev'e bizzat müracaat ettim: "Değerli Dudayev ulusal geleneklerimize göre yaşlıların imtiyazı olan gençlere nasihat etme hakkından yararlanarak sana diyorum ki gazavatı unut, özgürlüğümüzü ve bağımsızlığımızı sınır cumhuriyetlerinin onları kazandığı yollarda ara, hem Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan'ın bağımsızlık ilan etmelerinden sonra Kuzey Kafkasya Cumhuriyetleri de sınır cumhuriyetleri olmadılar mı?" Eğer Rusya Hükûmeti Çeçen krizini barışçı yollarla çözmeyi istiyorsa Çeçenlerle olan görüşmelerini güçlü taraf pozisyonunda ve Çeçenler üzerinde hiçbir zaman etkili olmamış olan sert ültimatomlarla sürdürmemelidir. Aslında en iyi yol Boris Yeltsin'in bizzat kendisinin Çeçen halkının şikayetlerini ve iddialarını güvenilir temsilcilerinin ağzından dinlemeye zaman ayırması olurdu. YENİ ZAMAN Sayı 44 Makare Çeviren: MURAT BAPŞU
·
131 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.