Ey sen, gözlerin çayırlarım olan,
gözlerin benimkini damgaladı
Eğer daha önce kalbimde olsaydın
asla başkalarını sana karıştırmazdım”
“Benim kasabam arzularımın mezarıydı”
Bu kitabi yıllar önce okumuştum.
Bir inceleme yazmak için tutarlı düşünceler. Bu artık şüphesiz şimdiye kadar okuduğum en sevdiğim koleksiyon. Her bir şiir beni içi boş ve boş hissettirdi ama aynı zamanda hayat dolu da hissettirdi.Ne zaman Fars edebiyatı okusam içimi anlaşılmaz bir acı kaplıyor
bir zamanlar olduğu ve olabileceği her şeyin kaybolduğunu ve bugünlere gelindiğini hissediyorum. Bu şiirleri okurken bütün bir milletin acısını, bir ses için mücadele etmek zorunda kalan İranlı kadınların acısını hissettim ama aynı zamanda saf bir mutluluk ve sevgi de hissettim. bir partnere duyulan sevgi, bir aileye duyulan sevgi, tüm bir kültüre duyulan sevgi. Füruğ Ferruhzad dili o kadar hayranlık uyandırıcı bir şekilde kullanıyor ki keşke bu kitabın fiziki bir kopyası elimde olsaydı, keşke her satırı beynime basabilseydim, keşke bana farsça söylenen kelimeleri duyabilseydim,
Yine sevdiğim bir kaç pasajı*
“O gece öpücüğün aşkımın ağzına sonsuzluk damlasını saçtı”
“Gözlerimin içindeki kedere bak, nasıl da damla damla eriyor”
“Ne yazık ki benim küçük gecemde
rüzgar yapraklarıyla buluşuyor. ağaçlar
Küçük gecemde yıkım korkusu var”
"Yalanlar esmeye başlamaya başlarken gökyüzünde Sığınmak
mümkün mü artık başı eğik peygamberlerin surelerine ? "Sevgi sözlerinin arasındaki sessizlikler kadar çıplağım," "Her zaman bir aralık vardır Pencere ile görmek arasında. Niçin bakmadım?" "Niçin yüksek sesle söylediler sözü? Niçin "görme"nin evde konukçular "bakış"ı? Niçin okşamayı Bekaret saçının utangaçlığına götürüldüler? Bak, burada Sözle konuşan, Bakışla seslenen, Ve okşayışla sakinleşen o insanın canı Kuruntu oklarıyla nasıl çarmıha gerildi. "Doğru" nun beş harfine benzeyen Senin beş dal parmağının izi onun yanında nasıl kaldı?" "Düşler daima Saflıklarının büyüklüğünün piyasaya sürülüp yapılırlar." "Ben, Kendi insanının öldüğü günlerde,"