Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

376 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Fikirler Romanı
Laszlo Krasznahorkai’nin “kıyamet güldürüsü” olarak nitelendirdiği bu karnavalesk şiddet patlaması, bence tam anlamıyla huzursuz edici bir “fikirler romanı”. Bu fikirleri 4 karakterin dünya görüşleri üzerinden anlamlandırıyoruz. Bu karakterler Bay ve Bayan Ezster, Valuska ve Pflaum Hanım. ---spoiler--- Kitap Macaristan’ın soğuk kasabasına gelmek için yola çıkan burjuva Pflaum Hanım ile açılıyor. Trende sütyeninin kopçasının kopmasını yanlış anlayan bir adam tarafından taciz edilmesi, kasabaya geldiğinde bir grup adama denk gelmesi, şiddetli bir patlamayla elektriklerin kesilmesi sanki gerçekleşecek olan asıl şiddetin bir habercisiydi. Kasabaya bir sirkin gelmesiyle halka salınan şiddet öyle anlamsızdır ki bir kıyamet peygamberi olarak adlandırılan Prensin yönettiği garip bir kalabalık tarafından şehir vahşi bir biçimde yağmalanır. Bu kalabalığın içinde şehrin halklarından insanlarda vardır. Cahil bir halkın nasıl iki yüzlü olduğunu, kolay kandırılabildiğini anlattığı öyle güzel bir alıntı vardır ki onu da paylaşmadan geçemeyeceğim. “Siz konuşmuyorsunuz, siz anca fısıldaşıyorsunuz ve laf kalabalığı ediyorsunuz; siz yolda yürümüyorsunuz, siz hararetle koşuşturuyorsunuz ve siz bir yerlere girmiyorsunuz, eşiği geçiyorsunuz ve siz üşümüyorsunuz ya da terlemiyorsunuz ya titriyorsunuz ya da sırtınızdan ter boşanıyor! Saatlerdir tek bir düzgün kelime duymadığım gibi ancak viyaklıyorsunuz ve becerebildiğiniz tek şey de Kıyamet Günü gelecek diye altınıza sıçmak. Bir çapulcu camı kırsa, arpaları fazla gelmiş ve beyinleri sulanmış, burnu boka boşuna sokulmuş birisi gibi, ancak boş boş bakıp, koklayıp durarak, ‘Büyü bu!’ diyorsunuz. Gerçek büyü, sizi dejenere şeyler, sizi uyandırıp, Ay’da değil Macaristan’da yaşadığınızı, yukarıda kuzey, aşağıda da güney olduğunu, haftanın ilk gününün pazartesi, ilk ayın da ocak olduğunu anlatmak olur!” Yaşamı boyunca müziğe kendini adamış olan Bay Ezster aslında onu etkileyen armonilerin birer matematiksel sapma olduğunu keşfettiğinde müziği artık dünyanın bozulmuş düzeninde insanların kendilerini iyi hissetmesini sağlayan bir tedavi, bir afyon olarak görür ve umutsuzluğun şiddetine kapılır. Artık ona göre tek güç silah zoruyla ilan edilendi. Bu vazgeçiş artık onu daha basit düşünmeye iter ve etrafında sahip olduklarına tutunmaya çalışır. Bunun en basit örneği dostu Valuska’dır. Valuska’nın fedakarlıklarını fark edip onu korumak, kollamak, onun suçsuz olduğunu kanıtlamak için yataktan kalkamayan kendisi tüm Macaristan’da arar. Bayan Ezster ise bir diktatörün doğuşunu simgeleyen bir güç olarak karşımıza çıkar. Bu gücü de belediye meclisinin kontrolünü ele geçirmek için şiddete başvurarak alır. Tüm yağmalamaya göz yumar, planlı bir biçimde geç müdahale eder. Önce polis memurlarıyla, sonra ordu albayıyla çevirdiği işler ile şiddeti meşrulaştırır. Olaylardan 14 gün sonra da bir kahraman gibi görünerek iktidarı ele geçirir. Ah Valuska’m başına gelenlere o kadar üzüldüm ki. Mahallenin delisi diye etiketlenen ama aslında her şeyin farkında olup Bayan Ezster ve ekibi tarafından konuşmasın diye haksızca müebbet tımarhaneye atılan Valuska. Daha fazla yazmak istemiyorum bu karakter hakkında çünkü kalbim kırık… Kitabın sonu ise gerçekten bir kıyamet güldürüsüydü. Kitabın başında tecavüz paranoyasına kapılmış olan Bayan Pflaum, kitabın sonunda yağmacılar tarafından tecavüz edilip öldürüldü. Buna kaderin kaçınılamaz cilvesi mi yoksa gülünç bir ironi mi olarak yorumlamak okuyucuya kalmış. Kitabın son 5 sayfasında Bayan Pflaum’un bedeninin çürümesini bilimsel bir dille okuyoruz. Bu da aslında toplumsal çürümeye bir atıf gibi geldi bana. “Bir zamanların krallığı, öğütülüp kömüre, hidrojene, nitrojene ve sülfüre dönüştü, hassas dokular ayrıldı, dağıldı ve yok oldu, akıl almaz derecede uzak bir irade tarafından sindirildi.”
Direnişin Melankolisi
Direnişin MelankolisiLaszlo Krasznahorkai · Can Yayınları · 202330 okunma
·
187 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.