Gönderi

Romain Gary'nin eşi Jean Seberg de en az onun kadar ilginçti
Güzeller güzeli Jean Seberg 13 Kasım 1938’de Iowa Marshalltown, ABD’de dünyaya geldi. Tam bir akrep kadını gibi çekiciydi. Baba tarafından İsveç, anne tarafından ise Amerika kökenliydi. Muhteşem bir karışım değil mi? Sinemaya, sinema salonlarına ve Marlon Brando’ya aşık bir kadın düşünün. Kariyeri büyük ölçüde Fransa’da geçmiş belki de geçmek zorunda kalmış bir aktris o. İlk rolünü Otto Preminger imzalı Saint Joan adlı filmde aldı. Bu filmde kendisi gibi maskülen bir Fransız halk kahramanı olan Jeanne d’Arc’ı canlandırdı ve harika bir iş çıkardı. Daha sonraki projesi Bonjour Tristesse ise Fransız halkının nefret ettiği bir film oldu. Patricia Franchini… Ahh o efsane karakteri… Jean-Luc Godard’ın çektiği ve başrollerini Jean Seberg ile Jean-Paul Belmondo’nun paylaştığı A Bout de Souffle yani bizdeki adıyla Serseri Aşıklar filmi onun kariyerinin adeta zirvesi oldu. Bu filmiyle Fransız Yeni Dalga sinemasının bir ikonu haline geldi. Belleklerde bu rol ile yer etti. Jean Seberg’in stili denilince ilk akla gelen ömrü gibi kısa ve maskülen saçları. Jean duru, rafine ve steril bir aktris olarak akıllarda yer ediyor. Dönemin klasik güzellik anlayışının çok dışında… Çok özgün ve tutkulu bir stil onunki. Jean, yalın, sade ve çabasız şıktı. Aksesuar tercihlerinde de minimalistti. Şapka tutkunuydu ve kolunda daima sade bir bileklik bulunuyordu. Sigarası ise onun en önemli aksesuarlarındandı. Seberg’in yaşadığı aşk hikayeleri de çok çarpıcı. İlk evliliğini aslında hiç sevmediği yönetmen François Moreuil ile yapıyor. Stratejik bir ilişki belli ki. İkinci ve uzun süren evlilik hikayesi yönetmen Romain Gary ile 1962-1970 yılları arasında yaşanıyor. Gary, tek çocuğu olan Diego’nun babası. Romain, Jean ile ilgili olarak “Ne değiştirebildiğin, ne yardım edebildiğin ne de terkedebildiğin bir kadını sevmenin ne demek olduğunu bilemezsiniz” demiştir. En çalkantılı ve büyük aşkı ise Kara Panterler (Black Panter’s) kurucu başkanı Hakim Jamal ile olanı. Akıl tutulması yaşıyor; hemen herkesi karşısına aldığı ve sonunu getiren çok büyük bir aşk bu. Son aşkı ise “bir ay, üç hafta ve dört günlük bir macera” olarak adlandırılan Meksikalı yazar Carlos Fuantes’le yaşadığı aşk. Jean Seberg’in hayatını en çarpıcı kılan şeylerden biri de Kara Panterler’e Desteği. NAACP (Siyahi İnsanların Geliştirilmesi için Ulusal Birlik) ve siyahların haklarını savunan bir parti olan Kara Panterler’e açık bir şekilde maddi ve manevi destek veriyor. Tabii bunda Hakim Jamal çok önemli bir etken. Korkusuz ve meydana okuyan biri Jean. Kara Panterler ile anılmakta sakınca görmüyor. Fakat ne yazık ki ateşin tam da orta yerinde kalıyor. Çünkü Seberg Kara Panterler ile ilgili olan açık ilişkisi sebebiyle FBI’ın radarına giriyor. FBI onu 3 yıl boyunca an be an takip ediyor ve bu da Jean’i adeta bir paranoya silsilesine sürüklüyor. 1970 senesinde hakkında itibarsızlaştırma emri çıkıyor. Aracı olarak ise Los Angeles Times ve Newsweek gibi büyük yayın organları kullanılıyor. Artık Amerikan basını da onun karşısında. Hollywood onun için artık cehennem olduğundan mecburen ve hiç istemeden Fransa’ya dönüyor. 8 Eylül 1979 sabahı, cesedi kendi aracı içinde Paris’te bir ara sokakta bulunuyor. Mahsun,yalnız ve çaresiz… Hemen yan koltuğunda boş bir uyku ilacı kutusu ve kısa bir not bulunuyor: “Diego, sevgili oğlum, beni affet. Artık yaşayamıyordum. Beni anla. Bunu yapabileceğini biliyorum ve seni sevdiğimi biliyorsun. Güçlü ol. Seni seven annen”. Bir dönem dünyanın en güzel kadını olarak anılan Jean orada, mavi bir battaniyenin içinde boş bir bedenden fazlası değil artık. FBI Başkanı Hoover ise olayı haber aldığında tek bir demeç veriyor “Lanet olası sürtük, sonunda geberdi!”
·
37 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.