Gönderi

376 syf.
9/10 puan verdi
Dostoyevski’nin sürgünde edindiği deneyimler ve gözlemlerin anlatıldığı kitapta eşini öldürme suçundan yargılanan ikinci sınıf sürgün ve kürek cezasına çarptırılan Alexsandr Petroviç Goryançikov’un 10 yıllık esaretinin birkaç yılına ortak oluyoruz. Petroviç’in ilk yılları ve alışma süreci daha geniş kapsamlı anlatıyor. Okumak pek akıcı olmadığı için zor ama bence okumayı asıl zorlaştıran Petroviç’le ve diğer mahkumlarla empati yapmak zorunda olmamız. Ben mahkumlarla empati yaparken o kadar zorlandım ki hatta tarafsız olarak dışardan gözlem yaparmış gibi okumaya çalışsam bile kabullenemediğim yerler oldu. Mesela bir bölümde çoğu mahkumun yaptıklarından artık suçluluk duymadığını çünkü suçun sorumluluğunu kaderin üstüne attığını (sy231) çok net olarak gözlemlediğini söylüyor. Bu benim açımdan kesinlikle kabul edilemez. İnsanın kontrol mekanizmaları ve düşünebilme yeteneği vardır. Bunun için insan deriz. Sorumluluğu başka birine atmak veya bir kavrama atmak korkaklıktan başka bir şey değildir. Çoğu sorular vardı cevaplarını kendi içimde veremediğim. Mesela Belki de bazı kimseler mahpusların cani, kötü insanlar oldukları için iyiliğe layık olmadıklarını söyleyecekler: Peki Tanrı'nın gazabına uğramış bir kulun cezasını bir de bizim mi artırmamız lazım?(sy218) ya da Ölüm döşeğindekileri cezalandırmalı mı gerçekten?(sy218) Cevap vermek zor. Çünkü suçlar aynı olsa da aynı sebepten işlenmeyen suçlar var, suçlar aynı olsa da farklı karakterler, farklı hayatlar ve hayaller var. Aynı cezayı alan ama aynı derecede ceza çektirmeyen sözde işleyen adalet de var. Sıradan bir insanın sürgünde karşılaşacağı muhit yine kendi muhiti, hatta daha da gelişmiş bir muhit olacaktır belki. Şüphesiz yurdunu, ailesini ve bunlar gibi değerli pek çok şeyini kaybetmiştir, fakat muhiti, yine her zamanki muhitidir. Aydın bir kimse ise, yalnızca kanuna uyularak aşağı tabakadan biriyle aynı cezaya çarptırılmakla çok defa ötekine göre daha zararlı çıkmıştır (sy79). Bunu çoğu kişi de düşünmüştür hatta bir bölümde yemek bulamadığını için suç işleyip hapiste bedava yemek yiyen bir mahkumdan da bahseder Dostoyevski. Peki nasıl olmalı, nasıl bir ceza verilmeli, ne yapılmalı, bunların cevabı da zor. Eğer mahkumlar hasta olsaydı ben de onların hemşiresi olsaydım cevap kolaydı hemşirenin sorumluluğu hastalıkları aynı olsa da kişiye özel bakım vermektir. İnsanların gereksinimleri aynı olsa da birbirinin aynı iki insan yoktur (V. Henderson). Kitabın yaşattığı atmosfer ve deneyimlediğim duygular okuduğum diğer klasiklere göre bayağı farklı geldi. Hem onların tarafındaydım hem de onların tam karşısındaydım. Sorgulamalarım kitap bittikten sonra da devam ediyor kendimi tatmin edecek bir cevap bulana kadar.
Ölüler Evinden Anılar
Ölüler Evinden AnılarFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201914.6k okunma
·
558 views
Mustafa okurunun profil resmi
Cezalar caydırıcı bile değil. Suç işleyen kişilerin en büyük problemi onu kendi vicdanında suç olarak görmemesi. Vicdanları önce yeşertmemiz gerek. Vicdanlı bir toplum olgusu oluşturmak içinse eğitim, ahlak, adalet, sağlık ve ekonomiyi sağlam ve sarsılmaz bir zemine oturtmalı ki insanlarda vicdan kültürü ve kendi içinde sağlam mahkemeler kurabileceği bilgi donanıma sahip kişiler yetişsin.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.