itiraf ediyorum!...
Ancak,
idamdan önce
bir demli çayı yudumlarken
bir dal cigara tüttürüp
Rodrigo’nun Gitar Konçertosu’nu
dinlemek istiyorum...
Spartaküs’ü isyana, ben, teşvik ettim,
Romalı asillere karşı...
Halka ulaştırabilsin diye
ateşin yerini gösterdim Prometeus’a...
Pandora’nın kutusunu, Poseydon’a verdim,
Leto’yu uyardım, tekne kana bulaşmadan,
Paganlarla dövüştüm,
Titanlara karşı, ilk ben direndim...
Ne Konfüçyus tanıdım,
ne Brahma...
Steplerde, ilk sevda fülütünü ben çaldım...
Uzun Yürüyüş’ü öneren benim, Mao’ya,
Villa ve Zapata’yla köylüleri buluşturan,
Sandino’yu dağlara taşıyan,
Fidel’i Sierra Maestra’ya çıkaran,
Lopo Do Nassimento’yu isyana kışkırtan,
Munzer’i feodal senyörlerin üstüne salan,
Ve hatta Elsa’nın gözlerine şiir yazdıran Aragon’a,
Eluard’a özgürlük türküsünü söyleten, benim...
Ho Şi-Minh, benim için direnişi seçti,
Kim İl-Sung, benden öğrendi, halk savaşını,
Marx’ın bilincini tutuşturan bendim,
Lenin’in de öyle...
Benden el aldı Mahir Çayan, tek yol devrim, derken...
Kızıl Ordu’yu ben kurdum,
Ira’yı da.... Tamilleri de... ETA’yı da...
Birleşik savaşı ben örgütledim El Salvador’da...
Ben arka çıktım çocuklara,
kadınları, ben savundum,
erkekleri ve yaşlıları da...
İtiraf ediyorum!...
Mülkiyetiniz ve hukukunuz üzre,
ben ayaklandırdım
paryayı
serfi
proleteri...
asabilirsiniz beni!...
Ancak,
idamımla birlikte, yaşam da tükenecektir!
Çünkü,
yaşamı üreten benim!...
Benim... yaşamı çağlar boyu taşıyan!...
Benim adım
EMEK!...
Asın beni
ve
veda edin yaşama.
İlhan Özay