Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

40 syf.
7/10 puan verdi
·
2 saatte okudu
Biraz Atatürk, Biraz Fıkıh ve Çok Fazla Din Üzerine Hasbihâl
Efendiler, ben bu Hafız Yaşar'ın hatıratlarından da anlıyorum ki, Siyasal İslamcı vehçe; din düşmanı - iddiaları şöyle ki Mustafa Kemal dine zarar vermiş - Mustafa Kemal'den dinî olarak daha fazla zarar vermişlerdir bu ülkeye. Mustafa Kemal bir filozoftur, filozof çok sorgular. Filozof karşıdaki ismini söylese durur, tenkit eder, sorgular, hafızasını yoklar, iyice düşünür ve tavır koyar. Çok iyi bir timsal olarak, henüz felsefe göreceğimiz senenin ilk dersinde felsefe öğretmenimiz şu cümleyi kullanmıştı: "Ben, karşıdaki adam 'Allah tektir, vardır' dese durur iki dakika düşünürüm" Bu küçük timsal bile, filozofların ne tür bir inanç eğiliminde olduklarını bence çok iyi bir şekilde ortaya koyuyor. Mustafa Kemal de bir filozoftur demiştik. Dinî yaşamında inişler, çıkışlar olmuştur, normaldir. Hem kimin dinî yaşamı tamamen teslimiyet üzerine kurulu ki? Demem o ki insan hayatının bir bölümünde Allah'ı ve O'nun mahiyetini iyice, pek iyice düşünür. Bu süreçten şüphe yok ki Mustafa Kemal de geçmiştir. Böylesi büyük bir adamın bu meseleyi irdelememesi zaten saçmalık olurdu. Bağlamaya çalıştığım nokta, kimilerine göre Mustafa Kemal bir süre Deist, bir süre de Müslüman olarak yaşamıştır. Ve muhtemelen de Müslüman olarak ölmüştür. *** Karşıt telakkideki hangi arkadaşına sorsam, Mustafa Kemal'in dinsiz olduğunu, vatanı da dinsizleştirme politikası güttüğünü söyler. Beş aşağı beş yukarı karşıt telakkidekilerin temel argümanı budur. Bu argümanı da meclis zabıtlarında yer alan "Gökten indiği sanılan kitaplar." bölümüyle ve İstiklâl Mahkemelerince yargılanan sakallıların yok sadece şapka giymedi diye, yok Kur'an okudu diye, yok cart diye yok curt diye falan filan destekliyorlar. Bence ne beni, ne de kimseyi Atatürk'ün dinî inancı bağlamaz. Bizi bağlayan nokta, 'dinî inancını gerçekten devlet politikalarıyla özdeşleştirdi mi' sorusudur. O yüzden ilk önerme olan, meclis zabıtlarında yer alan ifadeyi şimdiden çöpe atıyorum. Tartışmamızın ana noktası değil. Uzun uzun incelenmesi gereken fakat aslında çok basit bir mesele ise Türkçe ezan. Ben, şahsen ezanın Türkçeleştirilmesinde hiçbir sakınca görmüyorum, fetva makamı değilim ama dinende bir sakıncası yok, olamaz. Kur'an ve sünnette öyle bir akide yok. Zaten bulunması için akla uyan bir sebep yok. Arapça okutulması gerektiğini söyleyen karşı argümanlara bakacağız, ama önce ben Türkçe okunmasında hiçbir sakınca görmediğim yönündeki iddiamı destekleyeyim. Öncelikle, Arap olsun olmasın, isterse tüm ibadetlerini haricî bir dille yapabilir. Bunu ben demiyorum, Ebu Hanife söylüyor: Şebyani: "Kuran'ı Arapça okuyabilen birinin namazı Farsça kılması üzerine hükmün nedir?" Ebu Hanife: "Namazı geçerlidir." Velhasıl, anadili Arapça olan bir insan bile dinin direği olan namazı farklı bir dilde eda edebilir. Yani dinin direği olan namazı bile farklı bir dilde kılabilirsin mealen aynı olacak ise, Ezan için nedir problem? Üstelik farz bile değildir ezan, sünnettir. Sünnetti niçin farz kılıyor, üstüne üstelik kaideler koyuyorsunuz? Sünnet olduğunda birleşelim, sünnetlerin en güzeli olduğu konusunda da birleşelim bence, yoksa ezan karşısında değilim. Amma İslam'ın temel kaidesi de değil yoksa. Şimdi ezan konusundaki karşıt telakki şu: Ezan'ın tek bir dilde okutulması - ki bu yaygın olarak Arapça - İslam'ın ümmet anlayışını ve birliğini temsil eder. Bu telakki tamamen sembolizme yönelik bir telakki. Hiç şüphesiz Arapça da okunsa ezan, Çince de okunsa, Türkçe de okunsa anlam aynı, tefsir aynı. Sanki ezan yerine farklı bir şey okuturcasına nedir bu Türkçe ezan savunanları kafîr ilan etme kafası, şaştım kaldım! İstiklâl Mahkemelerinde yargılanan isimleri bence tek tek ele almak lazım. Bu yüzden de karşıt telakkidekilerin çok fazla sözünü ettiği İskilipli Atıf Hoca'yı konuşalım. Güya şapka kanuna direndiği için asılmış. Efendiler, gülün geçin. Kendisi İslam adı altında, İngiliz mandasını savunan bir cemiyetin (Teal-i İslam) başkanıydı. Bu cemiyet Kuvayi Milliyecileri kafîr ve vatan haini ilan ediyor, uçaklarla Kuvayi Milliye aleyhinde fetvalar serpiştiriyordu halkın üstüne. Birkaç kabahati daha var, bu kadarı bile daha henüz tesis edilen Cumhuriyet rejimi için tehditti. Şunu da nakletmek istiyorum: Mustafa Kemal, bir rivayete göre İskilipli'nin idamına üzülmüştür. (Kaynak: Ebü'lula Mardin, Huzur Dersleri, Cilt 1-2, s. 975-976) *** Gelişigüzel yazdım, şimdiden biliyorum ki pek çok yazım yanlışı, devrik cümle vardır. İdare ediniz. Buraya kadar benim laklaklarımı okuduysanız ayrıca teşekkür ediyorum :)
Atatürk'le On Beş Yıl (Dini Hatıralar)
Atatürk'le On Beş Yıl (Dini Hatıralar)Hafız Yaşar Okur · Sabah Yayınları · 196228 okunma
·
1 artı 1'leme
·
177 görüntüleme
helin okurunun profil resmi
Gelişigüzel gibi durmuyor, gayet net bir şekilde düşüncelerini yazmışsın. Ayrıca kaynak belirtmen de güzel olmuş. Kalemine sağlık.
Efe T. okurunun profil resmi
Okuduğun için teşekkür ediyorum :))
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.