Gönderi

160 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 6 days
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?
1905te başlayan Yemen isyanını müteakip bölgeye giden Rüştü Paşa’nın, kendi kalemiyle yaşadıklarını anlattığı ve çözüm için önerilerini paylaştığı bu hatıratı, çok değerli bir tarihi kaynak. Hamasi laflar ardına saklanmadan, yönetimin şerrinden korkmadan, ona-buna yalakalık yapmadan, kişisel husumetleri ön plana çıkarmadan olanı, olduğu gibi anlatmış Rüştü Paşa. Üstelik bu hatıratı daha İmparatorluk yıllarında, 1911de yayınlanmış. Kitaptaki tespitler o kadar net, çözüm önerileri o kadar açık yazılmış ki; günümüzde bir paşa çıkıp bu kadar açık bir dille gerek hükümetteki, gerekse askeriyedeki aksayan yönleri listelese ve çözüm önerilerini paylaşsa; ne bileyim, en basitinden mahkeme önlerinde epey mesai harcar gibi geliyor. Tabii böyle sözünü sakınmayan memurlar devletlularımız için her daim risktir; Rüştü Paşa da II. Meşrutiyet ile birlikte Midilli’ye sürülmüş. Kendisinin Fatih Rüştü Zorlu’nun babası olduğunu ve 1916da, oğlu henüz 6 yaşındayken vefat ettiğini de not edelim. O Yemen’e gidenlerin neden dönmediğini anlamak için bu kitabı okumak yeterli. Baştan sona, gerek yönetimde, gerekse askeriyede yapılan hataları sıralıyor Rüştü Paşa. O gencecik vatan evlatları daha Karadeniz’den gemiye bindiklerinde, küflü peksimetler nedeniyle İstanbul’a gidene kadar ölmeye başlıyorlar. Bu peksimet sorunu Yemen’de dahi devam ediyor; zira hayvanlara bile verilemeyecek kadar küflü olan peksimetler, tabii ki rüşvet mekanizmaları sayesinde, yüksek fiyatlarla orduya satılmış, başka yiyecek almaya da para kalmamış. Kızıldeniz’de askerleri gemide güneşe ve sıcağa karşı koruyacak bir şey yok. Kolorduları taşıdıkları gemiler, insan değil yük gemileri. O sıcakta, üstelik kapasitenin üzerinde asker alınan ambarlarda da, bu sefer havasızlık, sıcak ve susuzluk sebebiyle ölüm var. Bu yetmezmiş gibi gemiler, plansızlıktan ve yetkinlikten uzak merkezi yönetimin her şeye karışma arzusundan dolayı iskelelerde gereksiz yere bekletiliyor. Bir memurun keyfi gelecek de imza atacak diye, evlatlar ölümle kol kola, yemeksiz, bakımsız, çaresiz bekliyorlar. Ayak bastıkları Yemen toprağında çoğu güzergahta kışla yok, hastane yok, geri hizmet yok, yük hayvanı yok, duruma uygun ekipman yok. Bir yandan eşkiya ile çarpışırken bir yandan da açlık ve pislikle mücadele ediyorlar. Başka bir deyişle 18 yaşındaki sabiler çölün ortasında, üstlerinde çatı, altlarında yatak, bir tuvalet, duş, içecek su olmadan kendilerine emredileni yapmaya çalışıyorlar. İşin bir de diğer tarafı var: Bu Yemenliler neden ayaklanıyor? Resmi tarih der ki, Batılı devletler tarafından kandırıldılar. İyi ama, bir halk halinden memnun olsa, neden yabancıların, üstüne üstlük Yemen gibi dindar bir bölgede kafir Hristiyanların peşine düşsün; sormazlar. Rüştü Paşa soruyor. Ve Kanuni’den sonra başlayan yönetimdeki bozulmanın izlerini Yemen tarihinde de takip ediyor. Birbirinden vasıfsız devlet adamlarının, rüşvet ile servet yapanların, dürüst olanları da barındırmayanların kısa bir sicilini çıkarıyor. Yemen’e yatırım yapmayan, kültürel birleşmeye emek harcamayan, adalet getirmeyen, ekonomik gelişmeyi hedeflemeyen, halka birlik hissini vermeyen, sadece vergi toplamak isteyen, istikrardan uzak ve yolsuzluğa bulaşmış bir yönetim, Yemen gibi bir çok şeyh arasında bölünmüş bir toprak parçasına bile ite-kaka ancak bu kadar süre hükmedebiliyor. Rüştü Paşa demiş ki “Yemen hakkında son sözüm, ‘Yemen ıslah olur. Ancak gereken yapılmalı’dan ibaret“. Şimdi biliyoruz ki, maalesef yapılmamış. Onbinlerce gencecik vatan evladı, bu saçma sebeplerle, bile bile, göre göre ölüme sürüklenmiş. Hepsine rahmet olsun. Onları bu durumlara bile bile ya da ihmalkarlıkları ile sürükleyenler ise her iki cihanda da gün yüzü görmesin.
Ah O Yemen'dir
Ah O Yemen'dirFaruk Yılmaz · Yemen Hatırası · 201314 okunma
·
144 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.