Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

416 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
12 saatte okudu
“Yalnız, kendimden bile yoksunum artık.” Şiirinin öyküselliği üzerinde uzunca durulabilir. Anlattıklarını bir başkasının dilinden dinler gibi de anlatmıyor dinlerken gerçeklerin öykülere karıştığını hissediyorum. Zamanca bir boyut kazanıyor. Akışın içinde sokakta yürüyen hal hatır soran bir şairin hayatını dinliyoruz baştan sona. “Hep zavallı hissetmek kendimi, çok çaresiz, hep yeniden başlamak ve hep başa dönmek, savaşmak hiç ara vermeden, gene de bilmek: Bu olacak hep benim yazgım!” Nedenini bilmediğim bir yakınlık duyuyorum çabasının anlaşılmak değil kendini gerçekleştirmek olduğunu söyleyen ulu şairlerden biri de Cesare Pavese umduğumdan daha da etkileyici anlar sunuyor yazdıklarında. "Çıkacağız bir sabah, evimiz olmayacak artık, sokağa çıkacağız; gecenin tatsızlığı terk etmiş olacak bizi; …yalnız kalmaktan ürpereceğiz. Ama yalnız kalmak isteyeceğiz.” Sonrasında sorduklarında yazdıklarımızın anlamsızlığını tüketeceğiz. Bizler kendilerinden utanan kibirlilerden değiliz. Bizim bildiklerimizi bilmeleri için insanlardan bir kabare yapmış durumdayız. Oyunumuzu izleyenler, yalnızlığın ürkütücülüğüne rağmen neden başka şansımız olmadığını anlayacaklar. Çünkü Godot’yu beklemeye benzemeyecek. Biz hiç unutmayacağız, kimi neden beklediğimizi. Sabırsızlığımız, Godot’yu ayağımıza kadar getirecek elbet. " Öpmeye çalıştım seni ve sen beni ısırdın, her şey yitti, her şey. " Bu kadar yakın olmak korkutmadı mı? Aslında karşılığını almak meselesi de değil de anlamca bir kavga sanırım bu. “…ben debeleniyorum anlamsız şeyler içinde, bitmez dertler gibi üzerime çullanan.” Çok geçmeden yeni bir umut edinmelisin kendine sana olan çağrımı yanlış anlama. “Küçük bir çocuk gibiyim şefkate, sevgiye muhtaç, hem de çok oysa elime geçen, çaresizlik ve elem.” Çaresizliği çok iyi anlıyorum. Ancak elem nereden geliyor. Ne anlamda bu elem. Üzüntü ve kahırdan farkı ne acaba? Tabii bir soru değil bu biraz da bulunması yaratılanın. “Yaşamla ölüm arasında umut susuyordu.” Sadece kaç zamandır kayıp olduğunu söyle. Belki biri haber yapar da uyandırırlar seni. “Şehir hoşumuza giderdi gündüz: Akşam, susup bakmak uzaktaki ışıklara ve dinlemek uğultuları.” Aslında şehri de sevmiyoruz da ancak uyanmak gerektiği için yapıyoruz kendimizce bir aldatmaca. Son zamanlarda uyuşuk bir acı duyuyoruz ardımızda. Ses çıkarmadan öldürüyor ruhumuzu ağır ağır. Ne diyorum biliyor musun? Ölümlü insanlar tanımak için yaşamak zorundayım ben de bu şehirde. Kaçıncı şehir bu ellerimi tutmak için çabalayan ama fena. Yazmak da iyiden iyiye benden sıyrılan bir eylem halini almış. Kendimi bıraksam ne kadar süre boyunca benden habersiz gezinir ellerim tuşların üzerinde. Biri geldiğinde hangi sesi duyar bu notalardan. “Dostları buldum kendimi bulmakla.” Şimdi düşününce ne demek istediğini daha iyi anlıyor gibiyim. Mahşerin dört atlısı gibi zamanı geldiğinde şiirleşecek. “Dinleyeceğiz bitkin dinginlikte uzak müziğini olağanüstü gençliğimizin.” Gerçekten genç miyiz? O halde neden kendimi bu kadar yalnız hissediyorum.
Şiirler
ŞiirlerCesare Pavese · Yapı Kredi Yayınları · 2020212 okunma
·
558 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.