Gönderi

127 syf.
10/10 puan verdi
Gulyabani
Kitap, şimdilerde 60 yaşını geçmiş Muhsine Hanım’ın henüz genç bir kızken hizmetçi olarak gönderildiği Yediçobanlar Çiftliği’nde başına gelen tuhaf olayı anlatması ile başlar. İstanbul’a uzak, kuş uçmaz kervan geçmez yerde olan bu çiftlik hakkında bazı söylentiler ta İstanbul’a kadar ulaşır. Çiftliğin hanım ağası, çiftliğin eski sahipleri olan cin ve periler yüzünden delirmiştir. Bir de Ahu Baba, bir diğer ismiyle, Gulyabani’si vardır çiftliğin. En olmadık zamanlarda minareye ulaşan boyuyla adeta uçarak gelir, hane halkını korkutur ve gözden aniden kaybolur. Fakat zavallı Muhsine bunlardan bihaberdir. Çiftliğin yolunu tutmuşken faytoncunun anlatmasıyla öğrenir bunları. Geri dönmek istese de nafile… Kaderim böyleymiş diyerek teslim olur. Onun dışında 2 hizmetçi daha vardır evde. Ona evin içinde nasıl davranması gerektiğinden tutun da geceleri nasıl yatması gerektiğine kadar öğretirler. Yatacakken saçlarının örgüsünü açıp beyaz bir gecelik giymesini, muskasını boynundan çıkarmamasını, her ne koşulda olursa olsun camdan dışarı bakmamasını, yasaklanan odalara girmemesini, mahlûklar onu ismiyle dahi çağırsa dönüp bakmamasını ve en önemlisi odasından gece çıkmamasını tembihlerler. Bunların dışında evin diğer hizmetçileri bir de görev tayin ederler Muhsine’ye; ağaç köklerine mahlûklar faydalansın diye şerbet dökmelidir. Aksi takdirde, tıpkı ondan önceki hizmetçilere yaptıkları gibi, Muhsine’ye de musallat olup onu boğabilirler. Böyle bir ortamda Muhsine’nin gören gözlerinin kör, konuşan dilinin lal olması gerekmektedir. Hiçbir şeyi merak etmemeli, yalnızca ona söylenilenleri yapmalıdır. Fakat Muhsine rahat durmaz. Merakı teslimiyetine galip gelir ve yasaklanan odalara girmeye, camdan dışarı bakmaya başlar. Görevini bir kerecik aksatması ise tuzu biberi olur ve bu şekilde başlar macerası. Artık doğaüstü varlıklar ona da olur olmadık yerlerde görünmeye başlar. Evin içinde otururken birdenbire cinler Muhsine ile iletişime geçerek onu bir sınava tabii tutacaklarını ve sınavına iyi çalışması gerektiğini söylerler. Sınava çalışmak için ne yapacağını bilmeyen zavallı Muhsine, iyi saatte olsunların Hanım Ağa’ya yaptıkları gibi kendisi de delirteceklerinden korkar. Bir yandan da periler arasında Muhsine’yi, tabiri caizse, kapma yarışı başlar. Bir gece bir tanesi odasına gelip türlü dilbazlıklarla Muhsine’yi kandırmaya çalışır, diğer gün bir başkası. Fakat Muhsine çiftliğin çalışanlarından Hasan’a gönül verir. Hasan’ın da Muhsine’ye gönül vermesi çiftliğin kaderini değiştirecektir. Kitabın sonunu söyleyip merakınızı büsbütün yerle bir etmeye hacet yok fakat kitabın son sayfaları adeta bir orta oyununu andırır. Olayların çözüldüğü, hurafelerin manasız olduğunun anlaşıldığı ve düzenbazlık edenlerin cezasını bulduğu bir son görürüz. Gürpınar’ın ne usta bir gözlemci olduğunu daha ilk sayfalardan anlarız. Yapılan betimlemeler sizi adeta romanın orta yerine koyar; bir film izler gibi olayları takip edersiniz. Özellikle Ahu Baba’nın betimlemesi öyle güçlüdür ki hayal âlemine bile gerek kalmadan o koca yaratık tüm özellikleri ile okuyucunun gözünde canlanır. Gulyabani’nin öfkeyle evi basması ve pencereden elini uzatıp Muhsine’yi kapması esnasında siz de odanın içindeymiş gibi hissedersiniz. Yamyam’ın hiç beklenmedik anda tüylü gövdesini kapıdan uzatması sizi de adamakıllı korkutur. Hanım Ağa’nın odasında peyda bulan zelzele sizi de şöyle bir sallar. Bunda elbette kullanılan dilin sade oluşunun payı da su götürmez bir gerçek. Sözü bulandırmadan olaylara yoğunlaşan yazar, ömrünün sonuna kadar okuyucusunu tatmin etmeyi başarmıştır.
Gulyabani
GulyabaniHüseyin Rahmi Gürpınar · Everest Yayınları · 201010.9k okunma
·
57 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.