Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

68 syf.
4/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Değerli Roketseverler, öncelikle On İki Hayvanlı Türk Takvimi'ne göre Yalpağan Yılı'nın (Dragon's Year) ilk ayında yayınevi değişikliğine rağmen Ruhşen Doğan Nar, azmiyle üçüncü sayıyı çıkararak bizi bir araya getirdi. Ön siparişten geç geldiği için Aralık 2022 baskı tarihi olsa da hepimiz bu ayın içinde okuduk. Üçüncü sayıda kağıt üzerinde güçlü olan Uğur Aydın ve Zeynep Altuntaş'ın öyküleriyle birlikte diğer öyküleri okuyup yorumladım. Gelin birlikte öykü yorumlarıyla hangi öykü beğendiğimi tahmin ediniz; Makber (Uğur AYDIN); Tek sözle bayıldım diyerek %100 yerli bilimkurgu öyküsünde yakın gelecekte insanlığın yer altında yaşamasıyla birlikte kaybettikleri ise başka yerde gömülü olduğu için onlarla buluşmanın yolu Makber denilen mega vagonla geçmiş ile gelecek arasında paranormal bir yolculukla duyguların dansı eşliğinde kavuşma anılarına doğru giderken en heyecanlı yerde karanlık etrafını sararak o anın nasıl gerçekleştiğini bilemiyorsun. Kenan'ın öyküsü beni çok etkiledi. Makber (Arı Duru Türkçe: Gömüt) teknolojisinin tam olarak neyi amaçlandığını ise okurların düşlerinin güçlerine bıraktı kalem. Foton Kumbarası (Rıdvan KARLIDAĞ); Küresel çaplı bilimkurgu öyküsünde aslında karadeliklerin ışığı yutan gezegenler olarak betimlediği onlara "Foton (Latince) Kumbarası (Farsça)" [Arı Duru Türkçesi: Işıncık Yaşığı] adı vererek bu tezini savunmak için başarılı insanın soluğu kesen kurguyla savunuyor. Öyküyü okudukça karadeliklerin aslında insan olarak dünyaya gelmeden önce ruh olarak yaşadığımız gezegen olmasın mı? sorusunu ister istermez sordutuyor. Benliğini arayan oraya gittikten sonra organik bedenin bir önem olmadığını da vurguluyor. Zamanı belli olmadığı için kıyamet öncesinde insanların dünya parmaklıklarını kırıp başka gezegenlere gider mi? Orasını anca Tanrı bilir. Tanrı'nın sonsuz biliminden iğne ucu kadar biliyoruz. Buluttan Uzağa (Batuhan POZUT); Soğuk savaş döneminden beri devletlerin nükleer silahların üretimi ve insanların dinmek bilmeyen doyumsuz egosuyla birleşirse kıyamete yakın dönemde nükleer savaşı başlatan Rusya olarak kurgulanan öyküde karamsar bir evrende hayatta kalma mücadelesini veren gencinin ruhsal ve fiziksel dinanizmleri doğrultusunda psikolojik gerilim havasını his ediyoruz. İyi de öyküde anlamadığım kısım insanoğlu nasıl göğe yükselip bulutların üzerine çıkmasıdır. Uçanbüs (Uçangıç) ile mi yoksa başka araç mı anlamadım. Her şeye rağmen %100 yerli bilimkurgu öyküsüdür. Mavi Kelebek (Sibel BOZKURT); Günümüzdeki mevcut durumdan faydalanarak yakın gelecekte Türkiye'de kast sistemi geldiği bir dönemde bir yazarın bir hizmetli ile birlikte olması yasaklansa da aşk denilen duygu bu yasağı sakız gibi çiğneyerek Mavi Kelebek olup direniş günlerine kanat çırpayacağı günlerin sinyali ile son bulunurken insanların numerik adlar (3333 gibi) verildiğini görüyoruz. İyi Geceler Öpücüğü (Meltem DAĞCI); %85 oranında yerli bilimkurgu öyküsü denilecek düzeyde olmasının yanı sıra gelecekte öpücük ve öpüşmenin arttığı dönemde yalnız insanların bu ihtiyacını gideren robotka (öpücük görücü veya öpücük verici) denilen iş görücülerinden birinin edinen kahramanın kullanma kılavuzunu okumadan yırtmasıyla kendini sonu getirdi. Sıkıcılığın yanı sıra araç adlarında ad türetmede eksiklik ve sanal saatın nasıl bir şey olduğunu anlatan betimlemeler ile kahramanın kadın veya erkek olduğu belirtmemesi gibi eksik konularına rağmen kullanma kılavuzunun okumanın önemini vurgulamasıyla dikkat çekiyor. Ben de öpücük fetiştiyim. Benim için hemcinsi öperken gerçek sevgiyi ve karşıcinsi öperken de şehveti göstergesi oluyor. Öpücük sadece gerçek sevginin sembolü olsun. Kukla (Anıl ŞAHAL); %100 Küresel çaplı bilimkurgu olsa da öykü teknikleri açısından tam yerli bilimkurgu öyküsü diyebildiğimiz öyküde yapay zeka mı yoksa uzaylıların insanların test ettiği dönemde erkekliğin aklını önüne geçip kuklaya dönüştürüldüğü dönemde yönetici kesiminin neden insanları deney malzemesi olarak kullanıldığı hakkında kurgu olmadığı için öykünün ayakları tam anlamıyla yere basmadığını görüyorum. Sahipsiz (Zeynep ALTUNTAŞ); Öyküyü okurken bazı satırlarından ana karakterin sibernetik organizma (mankurt demeyi yeğlerim) olduğunu ve bazı satırlarında ise bir iş görücü (robot) olup bir dizi labortuvar çalışmaları sonunca mankurta dönüştürüldüğünü sezdim. Bu tür muğlak kurgularda ana karakterin ne olduğunu çözemediğin için öyküyü tam detaylı olarak kavrayabilir misin? Bildiğim tek şey de insanı yöneten ruh olup bedeni ve belleği yönetir. Zihin transferi gibi konular bilimkurgu öykülerinde mantıklı gelmiyor. Kozmos 103: Uzay Sovyeti (Hüseyin ŞİMŞEK); Bir çeviri bilimkurgu öyküsünde zehirli böceklerin yaşadığı gezegende iki farklı insanların birbirine düşman olduğunu fark ediyoruz. Rumen mürettabatı, zehirli hexapot tarafında parçalanarak Uzay Sovyeti binasına götürdü. İşin ilginç yanı ise konuya hikayenin ortasında giriş yapıldığı için konuyu pek iyi anlamadım. Kızıl Göğünün Düşüşü (Kaya Berk İPEK); Öykünün sonuyla bilimkurgudan daha çok düşsel kurguya geçtiğini görmemizin yanı sıra İslam'daki kıyamet kavramına uymasıyla birlikte "Gök yarılıp da, erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman..." ayeti kerimenin öyküleştirilmesi ve uzaylı kavramında gönlümü fethetse de uzaylının insanların sonu getirip onları farklı şekilde dünyaya geri göndermesi konusunda İslam-Hinduizm karışımından ziyade İslam-Hinduizm çatışmasını görüyoruz çünkü Uzaylılar da İnsanlar gibi Tanrı'ya secde eden varlıklardır. Kula kul olmanın saçmalığını bilimkurguda kullanması bence düşsel kurgu gibi geliyor. Ayakları sağlam bir şekilde yere basılan öykülere hak edilen değer verilmelidir. Bize Orman Derler (Barış TOPRAK); Yerli bilimkurgu olarak adlandırma potansiyeline sahip olsa da çeviri öykü tadında yazılan öyküde ormanın önemi ve kaçırılan insanın ölmesini anlatılıyor. Öyküde Türkçe'ye uygun olan İldiran olarak adlandırılan uzaylının detaylı betimlemesi yapılmadığı için uzaylılar gözlerimizde pek canlanmıyor. Öykü teknikleri açısında iyi olduğundan dolayı yerli bilimkurgu tarzında yazılsa hak ettiği değeri görebilir. No Woman No Cat (Didem KAZAN SOL); Okuduğum en saçma öykülerden biri oldu. Birincisi öykünün adı İngilizce olmanın yanında Kadın ve Kedi olmadığı gelecekte erkeklerin çoğalması yani erkeklerin bir kısmı doğurgan travestilere dönüştürüldü. Daha doğrusu spermin hangi teknolojiyle yumurtaya dönüştürüldüğünde değinmeden alaycı bir üslupla bu düzeni eleştiriyor. You cannot become a local science fiction writer by writing the story title in English but writing the story in Turkish. Unfortunately, your story did not receive a passing grade from me. Kağıt üzerinde güçlü girdiği sayıda kelime sınırını ustalıkla kullanan Uğur Aydın, okurların soluğunu kesen Makber öyküsü ile kendi kalemini beğenirdi. Beğenmediğim öyküleri, yorumlarla tahmin ettiğinizi biliyorum. Roket ekibinin amacı için mücadele ederken öykü seçimlerinde sağlıklı kararlar veremediği için beğenmediğim öyküler ile maalesef bu sayıyı beğenmedim. Hakka niyetli olsak benim öyküm, beğenmediğim öyküler karşısında ayakları sağlam bir şekilde yere bastığına inanıyorum. Onların seçimlerine saygı duyuyorum ve bu sayıyı beğenmediğim diye onlardan desteğimi esirgemeyeceğimi sanmasınlar. Son güne kadar onların yanında olacağım çünkü bu öykü seçkisinde azim, mücadele ve çaba olduğu için bu da Bilimkurgu Edebiyatı'mızı kamçılayacağına inanıyorum. Okuyup okumamayı sizlere bırakıyorum...
Roket 3 Bilimkurgu Öykü Seçkisi
Roket 3 Bilimkurgu Öykü SeçkisiKolektif · Roket Kitap · 20247 okunma
·
153 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.