Nikola, ağabeyi Konstantin'in tahttan feragat etmesi üzerine işte bu kasvetli ve şaibeli ortamda başa geçti. Belki de baskı, acımasızlık ve irticayla dolu uzun saltanatı boyunca uyguladığı zulmün nedeni buydu. Tabii ki yaptıklarını mazur göstermek mümkün değildi. 1840 yılında Avusturyalı bir diplomat, "Rus idare sanatı, şiddet kullanma maharetidir" diye yazıyordu (Ancak İmparator'un liderliğindeki Avusturya yönetimi, 1848 yılında ayaklanan Macar vatanseverleri bastırmak amacıyla Çar'ın Kazaklarını getirebilmek için Nikola ve Rusya'ya "Avrupa'nın polisi" demekten çekinmedi). 1825 yılında Nikola tahta çıkınca, Aleksandr'ın insani yönetimi gitti, yerine Pavel'in aklın sınırlarını zorlayan gaddarlığı geri geldi. Nikola'nın taş gibi katı tavrı, en az Pavel'in yönetimi kadar korkunçtu. O da, atalarının hepsinde görülen dengesizlikleri sergiliyordu. Merhamet nedir bilmezdi; ancak bazı durumlarda, kurbanlarının ailelerine bahşettiği büyük ihsanlarla herkesi şaşırtırdı. Sanki kendi vicdanını rahatlatmaya çalışıyor gibiydi. Bu tavrı, 1825 yılında yaşanan Dekabrist Ayaklanması'nı bastırdıktan sonra daha da belirgin hale geldi. Ayaklanmanın beş elebaşı asılırken yapılan acemilikler doruk noktasına ulaştı. Mahkumların asıldığı ipler kopunca bütün idam süreci baştan başlamak zorunda kaldı. "Uğursuz bir ülke burası; daha adam asmayı bile bilmiyorlar" diyordu Ryliev, ikinci kez ipe giderken. Kış Sarayı'nda sabırsızlık ve elemle bekleyen Çar, Ryliev'in dul kalan eşine densizce bir alicenaplık gösterdi. Ne zaman bir şeye ihtiyaç duyarsa çekinmeden Çar'a müracaat etmesini istiyordu. Elebaşlarından Albay Pestel'in küçük kardeşi, Çar'ın yaverliğine terfi ettirildi. Ağabeyinin idam emrini imzalayan adamla ilgilenirken kim bilir ne kadar korkmuştur. Çar, merhametle hükmetmek yerine şahsi kefaret eylemleriyle vicdanını rahatlatmaya çalışıyordu. Çar I. Nikola, Avrupa'nın genelinde kusursuz ve korkusuz bir şövalye, fedakar bir eş ve baba, halkına babalık yapan bir lider ve nedimelerden birinin ifadesiyle "yıldız gibi parlak bakışlarıyla" karşısındakinin başını döndürebilen asil bir ruh olarak tanınıyordu. Aleksandr Herzen daha katı görüşlere sahipti. "Daha korkunç bir şey görmedim" diye yazıyordu. "O donuk, kurşuni gözler kadar umudu yok edebilen başka bir şey görmedim." Ancak Nikola, istediğinde karşı konulmaz biri olabiliyordu. Tavırları mükemmeldi. Dayanılmaz cazibesiyle dilediğinde karşısındakini ikna etme kabiliyetine sahipti. Çar'ın bu özellikleri karşısında Ruslar, genellikle geri adım atmaya meyilliydi. Dekabristler ve Puşkin ile olan görüşmelerinde, sahip olduğu çekici gücün etkileri görülebiliyordu. Hürriyet fikrine yürekten bağlı bu cesur adamların bazıları, Çar'ın kudreti karşısında dayanamadı. Nikola'nın huzuruna çıkınca afallayan bu adamlar suçlarını itiraf etti, günahlarını kabul etti ve neredeyse cezalandırılmak için yalvaracak duruma geldi. Muhataplarının güvenini kazanan Çar, ceza isteklerini de geri çevirmedi. Tarihçi Constantine de Grunwald'a göre burada Rusların karakterinin temel yönlerinden birini görüyoruz. Rus tarihi boyunca buradaki gibi kendisini suçlama yarışına giren adamlara rastlamak mümkün. Bu durum, belli bir çağa ya da saltanata özgü değil. Aklıma Korkunç İvan tarafından cendereye sokulan bir Boyar soylusunun bir yandan çığlık atarken diğer yandan "Tanrım! Yalvarırım Tiranları Bağışla!" diye bağırması geliyor. 1. Pavel döneminde hapis yatan hürriyet ve ıslahat yanlısı Radişçev, I. Aleksandr döneminde Rusya'nın yeni ve daha hür bir ülke olacağını ümit ediyordu. Genç Çar'a hizmetine girmeyi teklif etti. Çar da iyi niyetle bu teklifi kabul etti ancak Radişçev kanuni ıslahat teklifleri üzerinde çalışmaya başlar başlamaz yaptıklarından şüpheye düştü. Kutsal Rusya ve Çar'a karşı küfre girmeye nasıl cüret ederdi? Bir bardak zaç yağı doldurdu ve tek yudumda içti. Can çekişerek öldü. Bu hüzünlü sonda dahi Ruslara has o aşırılık damarını görebiliyoruz. İntihar etmek isteyen çoğu insan, ya kafasına bir kurşun sıkar ya kendini asar ya bileklerini keser ya da fazla acı vermeyecek bir zehri tercih ederdi. Ancak Radişçev zaç yağı içti. 1. Nikola'nın halkıyla paylaştığı Slavlara özgü belki de tek gerçek özellik, bu aşırılık damarıydı. Dürüstlüğü, düzene, dakikliğe, çalışkanlığa, disipline ve muhafazakarlığa düşkünlüğü hep ifrata kaçıyordu. Her şeyin saat gibi çalışmasını isterdi ancak bazen Korkunç İvan gibi şiddetli tepkiler verdiği de olurdu. Babası gibi o da herkese kendi isteklerini dayatırdı. Çar, aile hayatında da aşırı otoriter biriydi. Bütün ailesi önünde titrerdi. Yaşadığı dönemin en yakışıklı adamı kabul ediliyordu ancak ressam Horace Vernet, o güne kadar çizdiği en sert yüzün I. Nikola'nın yüzü olduğunu söylüyordu. 1 844 yılında devlet ziyaretinde bulunan I. Nikola'yla Windsor Kalesi'nde bir araya gelen genç Kraliçe Victoria şöyle yazıyordu: "Gözlerindeki ifade korkunçtu. (Belli ki yıldız gibi parlak bakışlarından etkilenmemişti.) Daha önce hiç böyle bir şeyle karşılaşmadım. Haşin ve kasvetli biri. Sanki dünyadaki hiçbir şey, ilkelerini değiştiremezmiş gibi görünüyor. İlgisini çeken tek şey, siyaset ve ordu." Yine de gençliğinde, Alman saraylarındaki prensesleri az peşinden koşturmadı. Romanovlar, son dönemlerinde Alman saraylarından gelin almayı tercih ederdi. Aklını başından aldığı tek kesim prensesler değildi. Maskeli baloları çok severdi. St. Petersburg' daki halka açık maskeli baloların müsaade ettiği ölçüde özgürlüğün tadını çıkarırdı. "Kadınlar için çinin (on dört basamaktan oluşan katı sınıf sistemi) bir önemi kalmıyor, özellikle maskeli balodayken" derdi. Baloya katılan çok sayıda güzel kadınla konuşur ve başkentinde neler olup bittiğini öğrenirdi. Bu uzun ve zarif yabancı, kadınların ilgisini çekerdi. Bütün Romanovlar gibi Nikola da uzun boyluydu. Ailenin tipik özelliklerini taşıyordu. Bazen tanındığı oluyordu ama genel olarak kimliğinin saklı kaldığını düşünüyordu. Bir keresinde heyecanlı bir afet karşısına geçip gördüğü en yakışıklı adam olduğunu söyledi. "Hanımefendi, bu konu sadece eşimi ilgilendirir" diye cevapladı. Kadının ilgisi bir anda sönüvermişti. Puşkin'in hafifmeşrep genç eşine aşık olmasına ya da eşinin nedimelerinden ketum Matmazel Nelidov'u metresi olmaya ikna etmesine uzun yıllar vardı. Yaşadığı mutluluk yüreğini yumuşatmaya yetmeyecekti. Bir tiran gibi yaşadı ve yine bir tiran gibi öldü.