Gönderi

İstanbul hükümetleri bazı ufak farklılıkara karşın genelde Saltanat ve Hilafeti muhafaza için galiplere, özellikle lngiltere'ye ödün venne politikasından hiç ayrılmamışlardır. Bir süre sadrazamlık da yapan Ahmet izzet Paşa, 1922 yılı Ocak ayında Hariciye Nazırı bulunduğu sırada Sadrazam Tevfik Paşa'ya sunduğu bir layihada Babıali'nin ve Ankara'nın İslam konusundaki politikalarını şöye değerlendinniştir: "Bazı müfrit mebusların tavır ve harekatı diğer cihetten muhaliflerin mesai ve tahrikatı yüzünden itilaf devletleri ve bahusus İngilizler uzlaşmacı siyasetlerini değiştirip şiddet yoluna girerek İstanbul'u işgal ve birçok devlet adamı ile mebusu Malta'ya sürdüler. Bu ahvali takiben tekrar iktidara gelen Ferit Paşa kabinesi de meclisi yeniden fesh ve fetavayı (fetvalar) şerife ve iradatı (iradeler) seniye ile Harekatı Milliye'yi red ve takbih etmiş olmakla payitaht ile memleketin kısmı küllisi arasında bir büyük bir arılaşmazlık çukuru meydana gelmiştir. Bunun üzerine Kuvayı Milliye Hilafeti İslamiye ve Saltanatı Seniye'nin lstanbul'da esarete düştüğü sebebiyle devleti idarede iktidarsız kaldığı gerekçesiyle idarei devleti Milli Meclise devredip, esir durumda olduğunu iddia ettikleri Hilafet ve Saltanatı kurtarmak davasıyla silaha sarıldı. Yunanlılar İzmir ve Bursa'yı işgal ederken Osmanlı kabinesi de (. .. ) Kuvayı İnzibatiyeyi dış düşmanla beraber Kuvayı Milliye'ye karşı sevk ve musallat eyledi. (Bu hükümet) Harice karşı gösterdiği teslimiyetin mükafatı olarak Sevr'i imzalamış ve Trakya'yı da Yunan'a terke mecbur kalmışur. (. .. ) Ferit Paşa kabinesinin siyasetinin en üzücü yanı hattı hareketini makamı mukaddese-i hilafet ve saltanaıtan mülhemmiş suretinde sunması ve neşriyat ve teşvikatında namı nami-i Hilafeti ağızdan düşürmemesidir. Usulü meşrutiyete ve karşılıklı dostluk adabına tamamen mugayir olan bu halin etkisinin izalesi cidden fikir yürütmeye muhtaç ve halli zor meselelerdendir. (. .. ) Bu yüzden ahali-i lslamiye kanlı bir şekilde birbirinin canına kıymıştır ve nihayet galebe haricin yardımına rağmen ekseriyeti teşkil eden milliyetçilerde kalmıştır. Fakat bu çatışmalar bütün Anadolu'nun kalbinde onulmaz yaralar ve İstanbul'a karşı teskini zor kin ve infialler meydana getirmiş (. .. ) siyasetini değiştirmiş ve lstanbul'a karşı da emniyetini (yitirmiştir). İkinci İnönü'den sonra Sevr'i değiştirınek fırsatı ele geçirilmiş ise de Anadolu liderleri isteklerinde pek aşırı ve inatçı ve davranışlarında siyasi nezaketten uzak olarak barışın tesisine engel olmuşlardır.(...) İngiltere barış için Ankara ricali Misakı Milli'nin aynen kabulü veyahut İzmir ve Trakya'nın hemen tahliyesi gibi bazı ön şartlar dermeyan ederse bunun red manasında telakki edileceğini beyan etmiştir( ... ) Hariciyeyi idare eıtiğimden beri İngilizlerin gerek vekiller heyeti ve gerek şahsım hakkındaki dost ve iyi düşünceli olmaları muhtıramızın aşırı bulunmadığını gösterir. Ancak İngiltere hükümeti için Asya ve Afrika kıtasında milyorılarca ahali-i İslamiyeyi havi olan müstemlekelerin güvenliğini sağlamak hayati bir mesele olup bizim coğrafi durumumuz ve etnografik halimiz gereğince bu meseledeki ehemmiyetimiz büyüktür. Dolayısıyla bu konuda onlara inancımızla, yazımızla ve fıiliyatımızla güven vermedikçe düşmanlığının ortadan kalkamayacağı ve bilhassa kendisine Öslam aleminde rekabet edebilecek bir büyük devlete yakınlaşarak (Ankara ile Fransa'nın anlaşmasına telmih var) kendisini küçültmemize her ne suretle olursa olsun sabrı tahammül edemeyeceği kesindir. Ankara'nın işin başında Rusya'dan yardım alması ve bu kere Fransa ile yararlı bir anlaşma imzalaması pek akilane bir hareket ve ciddi bir muvaffakiyet olmakla birlikte, bundan sonra İngiltere'ye karşı dikbaşlılıkta devamın zararlı neticeler getireceğinden de şüphe edilemez. {. . .) Bu kere Londra 'da ileri sürülenden daha yumuşak ve geniş kapsamlı şanların ileri sürüleceği anlaşılmaktadır. Ancak şurası da pek açıktır ki İngiltere yapılacak toplantılarda fikirlerini kabul ettirecek olup kararları uygulattırmak için hazırlanmaktadır. Bu cümleden olarak Mısır ve Hindistan'da zorlayıcı askeri tedbirlere girişmiş ve oralardan ümidimizi kestinneye çalışmaktadır. (. .. ) Şu sırada Osmanlı hükümeıi, elleri bağlı denecek bir garip vaziyette bekleme ve hareketsizlik içinde. Çünkü biz sözümüze kıymet ve ehemmiyet atfedilemeycek derecede aciziz, kuvvet menbaı olan Anadolu ise her türlü meşru hukuku unutarak bizden yüzünü çevimıiş durumda. Anadolu liderleri İngiltere'rıin İslamiyete istinat noktası olabilecek hiç bir bağımsız İslam hükümeti bırakmamak kesin azminde olduğundan, dolayısıyla gösterdiği barış ve anlaşma teşebbüslerinin sırf bizi şarka karşı yalnız bırakmaya (...) yönelik bir hileden ibaret olduğu için kaçınmak gerektiğini ortaya atıyorlar. Bizimle fikir teatisinden de kaçınıyorlar, İstanbul'un işgal altında olmasıyla istiklal ve hürriyetine malik olmaması yüzünden tabii bu göıüş makul ve isabetlidir ama, akıbeti devlet ve millet emrinde açık ya da kapalı fikir teatisinden bu kadar kaçınılması mantıki değildir. (... ) Anadolu'da ekseriyet hilafet ve saltanata kalben ve fikren bağlılığını korumuştur. Yalnız geçmiş vakalar ve hatalar umumda merkezi saltanata karşı bir nevi infial ve itimatsızlık yaratmıştır. İşte Anadolu'daki muhalefetin ruh ve kuvveti de budur. İnsaf ile düşünülürse, nazır makamını işgal eden zevat, gazeteler ile Yunanlıların yakında Ankara'yı işgal etmeleri ümit ve temennisini açıklar ve ealdırgan düşman ordusunun önünde, savunanın gerisinde bir takım hacılar hocalar ahaliyi türlü türlü tezvirat ile firar ve askeri ayaklanmaya teşvik ederse, müdafai vatan için can ve baş ile çalışan varını yoğunu bu yolda bezleden bir Türkün teessür ve infiali hayret ve hiddet yaratmamalıdır. Ama aynı zamanda (. .. ) Ankara'ya saltanat ve hilafetin cihan muvacehesindeki durumu anlatılarak bu ihtilafın devlet ve memlekete getireceği zararlara dikkatler çekilmelidir (...) Bu arada Ankara yerli sulh tekliflerini kabul etmese de biz kabul etmeli ve Anadolu'ya kabul ettirmek ve ikiliği bertaraf etmek için gerekli girişimlerde bulunmalıyız."
Sayfa 54
·
50 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.