Rus Askerler, zaman zaman yaşananlara çok içerliyordu. Tolstoy'un yazdığına göre, Kafkasya Valisi'nin oğlu Prens Siman Vorontsov'un eşi güzel Prenses Marie Vassilievna'yı kampa yanına getirtmesi askerleri çok rahatsız etmiş. Bu fettan kadın, 1. Aleksandr'ın yaverlerinden Prens Vasili Troubetskoy'un kızıymış. Döneminin en güzel kadını olarak görülen annesi, Vilno polis müdürünün kızıymış. Annesinin güzelliğini alan Prenses Marie eşine pek sadık değilmiş. Kocası da bu durumu pek umursamıyormuş. Bütün Güney Ordusu, Prenses Marie'nin sol kanadın komutanı Prens Baryatinski'yle ilişkisi olduğunu biliyormuş. Yaşananları Petersburg adetleri olarak gören askerler, Prenses Marie'ye çok ağır lakaplar takmış. Etekleri çamura bulanan Prenses Marie, askerlerin arasından geçerek çadıra girer, mum ışığında şampanya patlatılır, çiftin kıkırdamaları akşamın karanlığına karışırmış. Gece çökünce tepelerden çakalların ulumaları duyulur, Tatar baskını ihtimaline karşı askerler etrafı kolaçan etmeye gönderilirken Prenses çadırında keyif yaparmış. Çoğu zaman devriyeye çıkan askerler pusuya düşer ve çatışmaya girermiş. Ölü ve yaralılarını kampa taşıyan adamlar, prensesin çadırının önünden geçerken ona kahpe, katil der ve yere tükürürlermiş. Ancak hepsi haddini biliyormuş ve kimse açıkça başkaldırmıyormuş. Cesur oldukları kadar mütevazı ve sabırlıymışlar. Bu sade adamlar harika askerlerdi. Emirleri sorgulamıyorlar, ağır şartlar karşısında metanet gösteriyorlardı. Bazı yabancı askeri gözlemciler onları takdir ediyordu. "Rus askerleri mermilerini çok idareli kullanıyor; çünkü Çar'ın malı olduğuna inanıyorlar." Süngülerini bileyen askerler "Barutumuz Çar'a ait" diyorlardı. Dragomirov, (tasarruftan ziyade taktiksel nedenlerle) şöyle diyordu: "En şiddetli çatışmada dahi iyi bir askere otuz mermi yeter." Rus ordusunun bel kemiği olan bu İvanlar, Selifanlar, Kuzmalar bir an olsun kendi hayatlarını düşünmüyordu. Hürriyet, Allah, Peygamber ve Şamil uğruna savaşan Kafkasyalılar da en az Ruslar kadar tevazu ve sabır sahibiydi. Kötü iklim koşullarına dayanıyorlar, mermileri bitince kılıçlarına davranıyorlar, kılıçlarını kaybettiklerinde hançer ve mızraklarıyla mücadele ediyorlar, bir avuç un yiyip gece gündüz demeden koca bir gün boyunca yürüyebiliyorlardı. İki taraf da savaş düzenlerinde değişikliklere gitti. Kafkasyalılar daha disiplinli bir yapıya bürünürken Ruslar çevik taktikleri öğrendi. Hala birbirine denk düşmanlardı.