"Gereksiz insanlar, gereksiz sözler, bir yığın budalaca soruya karşılık verme zorunluluğu... Doktor, yordu beni bütün bunlar, hasta etti. Öyle sinirli, öyle çabuk parlayan, öyle sert, öyle ıvır zıvırla uğraşan biri olup çıktım ki, tanıyamıyorum kendimi, kulaklarımda uğultular... Bir yer bulamıyorum başımı dinleyecek. Şöyle rahat nefes alabileceğim bir yer yok..."
.
.
.
Çehov okuyup da sevmemek...
Böyle bir seçenek yok! (:
Hikâyeleriyle tanıdığım
Anton Çehov 'un tiyatro eserlerini ilk kez okudum. Şanslıyım ki, yazılış tarihine göre sıralanmış altı oyununu tek bir derlemeyle okumak mümkün oldu. Hem de
Büyük Oyunlar tiyatro eserlerinin dördü Modern Klasikler serisinde yer alıyor. Diğer ikisi ise aynı seride yok. Eğer ki hiç Çehov oyunu okumadıysanız bence Hasan Ali Yücel Klasikleri'nden bu derlemeyi alıp okuyun derim. İki sebebi var: İlki ayrı ayrı para vermeden tek seferde altı oyunu birden okuyabilecek olmanız ki günümüzde bunun önemini anlamayacak olan yoktur. İkincisi ise oyunların verdiği mesajların birbirini tamamlar nitelikte olması. Ataol Behramoğlu'nun eserde yer alan incelemesini okuduğunuzda bunu daha çok fark ediyorsunuz. Bu bağlamda Çehov'un aydın tipolojisini anlayabilmek adına bütünlüklü bir okuma yapmak daha faydalı olacaktır. Beğenmediğim bir oyun yok, hepsini merakla okudum açıkçası. Ancak Çehov sorulsa ilk aklıma gelen oyun
Üç Kız Kardeş olur. Bana göre karakterlerin yaşadığı kasvet ve çaresizlik durumu açısından etkileyiciliği en fazla olan eserdi. Diğer yandan eserde birbirinin hemen hemen aynı olan iki oyun karşımıza çıkıyor: "Orman Cini" ve
Vanya Dayı . Ben Orman Cini'ni daha çok beğendim. Diğer oyunlar ise şöyle: