Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bütün bu sohbetler, meyve soyup yemeler, çay içmeler, vakitlice yatmalar, lavanta kokan çarşaflar iyiydi, hoştu. Ama mutluluğu andırmıyordu. Bunların adına dense dense huzur denirdi. Kişiliksiz, sıradan bir huzur. Huzur böyle sıradanlaşınca bir değeri kalmıyordu. . Bu, razı olmaktı. Hayatın getirdiklerine razı olmak, onlarla oyalanmak, hatta bir tür tembellik. Uzun, yok edici bir tembellik. Bu insanlar neden muhafazakar olmasınlar? Belki de sahiden mutluydular, küçük şehirleri aşacak hayalleri yoktu, vardıysa da çoktan unutmuşlardı. . Bu birbirine benzeyiş, duygularda ve düşüncelerde, hayatı yaşamada birbirinin aynı oluş onu rahatsız ediyor, gelecek günlerin geçenlerden hiç farkı olmayacağını düşündürüyor, korkutuyordu. . Herkesin hayatında buna benzer, garip bir sevince yol açan karşılaşmalar oluyor ama o sevinç çok kısa sürüyordu. Hayat insanı değiştiriyordu, kimse olduğu gibi kalmıyor, değişiyor, eski arkadaş yeni yola uymuyordu. . Şimdi kendi cümlesini arıyordu: hayattan beklediği şeyleri elde ettiği anda hepsinin budalaca olduğunu anlamış, yalnız bir adam… Belki. Bir cümle olabilir miydi bir hayatı değerli kılan? Yoksa, tek cümleye sığdırılmış hayat çok mu boştu? Hayatın nesi doğruydu, nesi yanlış? Ya da bu türden soruları sormak doğru muydu? Neden soruyordu bunları? . Sonuçta amaç iyi yaşamak mıydı? İyi yaşayan mı karlıydı? İyi yaşamak, hayattan daha fazla tat almak için her şey yapılabilir miydi? Yoksa sıkıntılı olsa da değerlerine titizlenilen bir hayat mıydı doğru olan? . Gençlikte iş güç, sorumluluk, evi barkı yürütmek telaşı yalnızlık ve ölüm korkusunu uzakta tutuyor ama gün gelip kapı çalınmaz, kimseler uğramaz olunca böyle bir korku sarıyordu insanı demek ki. . Gün geliyor, insan yaşamak oyununun hiç de kolay olmadığını anlıyor, bir zamanlar mükemmel sandığı işleyişte inanılmaz yanlışlar buluyordu. Abisi haklıydı. O bu mükemmel uyuma hiç inanmamış, hepsinden uzak durmuş, her türlü akrabalık ilişkisini kendine göre tanımlamış, sonunda adı yabaniye çıkmıştı. . “Ben de böyle zenginleştiriyorum işte pek zengin olmayan hayatımı, başkalarının hikayeleriyle.” “Kimin kabahati bu, niye bu kadar renksiz benim hayatım?” . “Hayatını değiştirmeyi düşünmeyen, giderek daha az şeye razı olan, hiçbir şeye itiraz etmeyen biri… İşten eve, evden işe yani. Bir gün kendime niye yaşadım ki bunca yılı diye sormaktan korkuyorum.” Benim neyim var hayatta? Hiçbir şeyi yoktu. Kalbini yokladı, kimi sevdim? Boş buldu içini. Boş, çorak, ıssız. Harabe bile yoktu içinde. Sevmekten korkmuştu. Bu da bir tür tembellik işte. Hep, ayrılacak olursa fazla acı çekmeyeceği kişilerde soluk, tatsız aşklar yaşamıştı. Neden? İnsan aşktan neden korkar? . “Rahat biri olmayı isterdim aslında. Hakkımda ne düşünürler demeden, içinden geldiği gibi davranan biri. Ama yapı meselesi… Olmuyor.” “ Ben de. Bazı insanların içinde bir çağlayan var sanki, gümbür gümbür yaşıyorlar. Onlara özeniyorum bazen. Hiç öyle olmadım.” . “ Karanlığa adım atmaktan, hayata kafa tutmaktan, fırtınalı ruhlardan, cesurlardan, ataklardan… Hep korktum. Yanmaktan çok korktum. Sonunda yanacağımı hissettiğim hiçbir aşkı göze alamadım. Bu yüzden kuru kuruya yanıyorum şimdi.” . Yaşadığı yıllara bakıyor ve şu dünya üzerinde kendinden başka herkesin, herkesin değilse bile bazılarının, hayatta kan ter içinde kalarak derin damarlar kazdığını, kendisininse kumun üzerinde hemen kaybolacak bir iz bırakmakla yetindiğini düşünüyordu. . Tiksinti duydu birden adamlardan ve herkesten. Herkesten tiksinince de yalnızlık büyüdü içinde. Yalnızlık büyüyünce anlam kayboldu. Yalnızlık boşluğa arkadaştı. Herkes kendisiyle dolduruyordu anlamsızlığın yarattığı boşluğu ya da tersi, boşluğun yarattığı anlamsızlığı, her neyse işte. . “Başkalarının hikayeleriyle doldurmaya çalıştığım içim bataklığa benziyor benim, her şeyi yutuyor.” . “Ben yapamam, korkarım. Ben aklıselimin yolunu seçtim, ben denemedim, teşebbüs bile etmedim. Ama Şebnem hayatını yakıp kül etmeyi göze aldı. Ben almadım. Ben yanmadım. Bu yüzden içimde şimdi sadece boşluk var. Öyle kuru bir ateşle yanıyorum ki, tadını bile almıyorum, sadece acı veriyor.” . “Boşuna inkar ediyorum, hayat tembeliyim ben. Hayat tembeli olmaktan korktuğum da yalan. Olmuşum zaten. Hayatımı değiştireceğim, diyorum kendime ama biliyorum lafta kalacak.” . “Sarsılınca bir şeyler dökülüyor, benim de içimde bir şeyler döküldü. Anladım ki, ben, hiç adım atmamışım. Hep olduğum yerde kalmışım; hep uysal, sakin, ciddi, hep kontrollü, hep bir sonraki adımı düşünen, düşüne düşüne atmaktan vazgeçen biriymişim. Hiç ilerlememişim.”
·
66 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.