Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

183 syf.
·
Puan vermedi
Bilgi: Tekrar paylaşım... Bazı sebeplerden ötürü silmiştim. Dikkate alınmamalı. Seyyit Ahmet Arvasi'nin yazdığı bu kitap; Bilgi ve İntibak, İlim ve İnsan, Üç Prensibe Doğru, Üç Prensip ve Sonuç bölümlerinden oluşmaktadır. İnsan ve Heykeli "Diyalog" bölümü ise kitabın bir nevi özü. İnsanın kendini keşfetme yolunda heykeline yani eşyaya teması, eşya ile uğraştığı anki konuşmalarıdır. Bu, tefekkür kapılarının aralandığı ilk andır. Kitabın konusu;"izm"lerle insanın varlığını, mizacını, davranışlarını, ruhunu ve hislerini açıklamaya çalışan dünyaya karşı Mutlak Varlık'ın, ruhu bahşedenin lütfuyla var olan insanı, insan ölçütlerine göre değerlendirmek gerektiğidir. Nasıl ki eşyanın, hayvanların ve bitkilerin varlığı kendi tabiatlarıyla açıklanıyorsa insanın varlığı da insan tabiatıyla açıklanmalıdır. Hayvanın veya bitkinin fıtratındaki hiçbir şey zaaf olmadığı gibi insanın fıtratındaki herhangi bir duygu, düşünce ve hareket de zaafiyet göstergesi değildir. Bunlar, insanın insan olma sebebidir. Bu yüzden determinizmin, finalizmin, materyalizmin vb. aklı belli bir şekle koyma çabası zekâ tarafından şiddetle bertaraf edilir. Zira akıl somut gerçeklikle, eşyanın varlığını bilmekle yetinir; zekâ ise gerçekliğin imgesine, eşyanın ruhuna erişmeyi ister. Bu sebeple insan yazar, çizer, çalar, söyler, inşa eder. Yaratma arzusu, zekânın derinliğe özlemini ifşa eder. Derinlik, insanın özündekini işleyebilme endişesidir. Yaratma kaygısı insana Yaratıcı'nın ruhundan bahşedilmiştir. İnsanı şekillendirip ruhundan ona üfleyen varlık, bu yüzden zekânın aradığıdır. Zekâ, O'nu bulduğuna kanaat ettiğinde "ol!" emrinin yaratma gücüne sığınır. Bu sığınma, insanın "kün" emrinin tecellisi olduğunu bildirir zekâya. Bununla vecde gelen zekâ, "Allah büyüktür ve büyük düşünenleri sever." şiârıyla kendini, dünyayı ve ruhundaki her oluşu inşa etmeye başlar. Bu bilinç, aklın taşla oynadığı çağdan zekânın taşla ve taşı inşa ettiği "an"a varmayı sağlar. Eşyayla oynamaktan eşya ile uğraşacak derinliğe ulaşmaya başlayan insan, eşyanın ve kendi varlığının ardındaki sebepleri bilmek için yola çıkar. "Gerçek bilgiye özlemim var." diyen yazar, bu itirafla çıktığı yolun amacından bahsederek başlamıştır sözlerine. Varlığın, kendi varlığının ve asıl varlığın bilgisi... Parçadan bütüne doğru Mutlak Varlık'ın bilgisine erişme özlemi... İnsan bu hasretle varlığı anlamaya çalışır önce. Var olmaya dair söylenmiş her sözün mahiyetini anlamakla başlar. Bu aşamada hayatı ve hayata intibak etmeyi sorgular. Hem varsın hem var olanlarla uyum içindesin, bu uyumun hakikati ve hikmeti ne? Hakikat arayışı aklın doğrudan bilgisi (ayniyet), zekânın bilgiyi özündeki çağrışımlarla şekillendirip inşa edişi (benzerlik), şuurun asıl varlığa teslim oluşudur (hürriyet). Kitapta bu teslimiyet "Mutlak Varlık"a yönelmektir. Yazarın üslubu, çeşitli bilim alanlarına ait terminoloji, örneklerin sınırlı sayıda olması kitabın anlaşılabilirliğini zorlaştırmıştır. Mutlak Varlık'a dair söylenenler ve insan-Mutlak Varlık arasındaki ilişkinin incelikleri daha açıklayıcı olabilirdi. Örneğin, şuurun hürriyeti teslim oluş ise neden Mutlak Varlık'a teslim olmalı? Elbette inanan biri için sebepler ortadadır. Ancak yazar, kendini arayan insanlara hitap ediyorsa bu konuya da eğilmesi farklı bir bakış sunabilirdi. Ruhu olduğuna bile inanmayan birine bunları anlatmanın bir anlamı olur mu, emin değilim. İnananlar için çağımızda insanın varlığını bir zemine oturtmaya çalışanlara, ruhu göz ardı edenlere veya sadece ruhu ele alanlara karşı ruh-beden bağının dengesini gayet yerinde sözlerle açıklamıştır. Ruhu ve bedeni ilgilendiren her şeyin "olması gerektiği" için insanda bulunduğu, zaafın veya israfın bir neticesi olmadığı anlaşılmalıdır. Özellikle ruh-beden ikiliğinin uyumunu her fırsatta dile getiren benim için okunmaya değer bir kitaptı.
Kendini Arayan İnsan
Kendini Arayan İnsanSeyyid Ahmet Arvasi · Bilgeoğuz Yayınları · 2015254 okunma
·
40 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.