Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Olur mı bir gün aceb fasl-ı nev-bahâr-ı ferah, Eser mi gülşen-i hâtırda rûzigâr-ı ferah . AÇIKLAMA : Acaba bir gün ferah baharının zamanı gelir mi? ( Acaba ) hatır gülşeninde ferah rüzgârı eser mi? Şûhî, Gülzâr-ı hayâtım, o kadar oldu ki berbâd, Mahsûl-i nedâmet dökülür, her şecerimden . AÇIKLAMA : Hayatımın gül bahçesi o kadar berbâd oldu ki her ağacından pişmanlık mahsulü dökülür. Âsâf Olsa aceb mi ser-zede-i bustan-ı seher, Ezhâr-ı feyz gülşen-i i‛câza sığmamış. AÇIKLAMA : İ‛câz gülşenine sığmayan feyz çiçekleri seher bostanının serzedesi olsa garip mi? Neşâtî Lisân-ı ehl-i dilde aşka gülzâr-ı belâ dirler Civânun kâmet-i mevzûnuna nahl-ı cefâ dirler. AÇIKLAMA : Gönül ehlinin dilinde aşka belâ bahçesi; civânın intizamlı boyuna da cefâ fidanı derler. Şeyhülislâm Yahyâ Yandım belâ-yı hicr ile Nemrûd nârında yeter, Gel ey Halîlim bir kadem tâze gülistân et beni. Ahmed Paşa İrdi eyyâm-ı bahâr, itdi hezâr-ı zâr gül, Velvele saldı gülistâna, yine gaddâr gül . AÇIKLAMA : Bahar günleri geldi, gül bülbülleri inletti. Gaddar gül yine gülistânı velveleye verdi. Fatin, Gülşen-i aşk eylesem ıtlâk aceb mi hüsnine, Ruhları gül çeşmi nergis zülfi benzer sünbüle. AÇIKLAMA : ( O sevgilinin) yanakları gül, gözü nergis, saçı sümbüle benzer. Bu sebeple) güzelliğine, “ aşk gülşeni ” adını koysam garip mi? Fatin Bahar irişse olur, her şükûfe bir miftâh, Kilîd-i ‛işreti, gülşende kılmağa meftûh . AÇIKLAMA : Bahar geldiğinde her bir çiçek içmenin/eğlenmenin kilidini açmak için birer anahtar olur. Taşlıcalı Yahyâ, Mescide gel zâhidâ ma‛nîde Hak dîvânıdur Gülşen-i ihsânıdur insana rahmet kânıdur . AÇIKLAMA : Hey zâhid ! Mescide gel, zîrâ orası gerçekte Hak dîvânı, ihsân gülbahçesi ve insan için rahmet madenidir. Taşlıcalı Yahyâ, Zü-fünûn-ı âlem olan âlim ü ehl-i kemâl Gülşen-i firdevse benzer kim hezâr envârı var . AÇIKLAMA : Âlemin fen bilginleri olan âlim ve kemal ehli insanlar, firdevs cennetinin gül bahçelerine benzer ki binlerce nurları var. Taşlıcalı Yahyâ, Tağıtdı gülşen-i âmâli tünd-bâd-ı sitem Dirîg ömr gibi geçdi rûzgâr-ı ferah . AÇIKLAMA : Sitem kasırgası emellerimin gülşenini dağıttı. Vâh ! Ferah rüzgârı ömür gibi geçti. Taşlıcalı Yahyâ, Eline cam alup Şeyhî seni medh itse gülşende Sürahi zikr ider kul kul çağırur jâhte gû gû Şeyhî, AÇIKLAMA : Şeyhî, eline kadeh alıp seni gül bahçesinde methetse, sürahi ; “ kul kul ” diyerek zikreder, üveyik ise, “ gû gû ” diyerek seni çağırır. Şeyhî Târ-i zülfündür mi ruhsârında canlar meskeni Yâ bırakmış bir reh-i pür pîç ü ham gülzâre mûr AÇIKLAMA : Canların meskeni, yanağına dökülen saçının kıvrımları(nda) mıdır? Yoksa karınca gül bahçesine kıvrımlarla dolu bir yol mu bırakmıştır? Fuzûlî, Gül-sitân bezm-i şarâb u câm-ı mey güldür bana Kulkul-i halk-i surâhî savt-ı bülbüldür bana. AÇIKLAMA : Benim için şarap meclisi gülistân, içki şişesi güldür. Sürahinin çıkardığı “ kul kul ” sesi ise bülbül sesidir. Bâkî Kadd-i bülend ü kâmet-i ‛ar‛ar-hırâm-ı yâr, Gülzâr-ı i‛tidâlde bitmiş nihâldür. AÇIKLAMA : Yârin yüce boyu ve nâz ile salınan ar‛ar kâmetin, i‛tidâl gül bahçesinde bitmiş bir fidandır. Bâkî Bâkiyâ ! Ser-nahl-bend-i gülşen-i ebyâtsın, Eyledi nazm-ı bülendün hâsılı Selmânı pest. AÇIKLAMA : Ey Bâkî ! Sen beyitlerin gülşeninin bendinin baş fidanısın. Hâsılı, senin yüksek nazmın Selmânı pes ettirdi. Bâkî Hüsnünü seyr eyleyim de gördüğüm yer ol gülü Gülsitân olmazsa hammâm olsa da mâni’ değil AÇIKLAMA : Ben (o güzelin) güzelliğini seyredeyim de o gülü gördüğüm yer gülistân olmasa, hamâm olsa da olur. Nedîm, Ma’rifet gülzârına bir gülbün-i pür-goncasın, Gülşen-i kuyunda, bülbül ehl-i irfândır henüz . AÇIKLAMA : Sen irfan gül bahçesinin goncalarla dolu bir gül fidanısın. Senin muhitinin gül bahçesindeki bülbüller, irfan ehli kimselerdir. İşretî Pâdişâhum İşretî vird-i du‛ân ile müdâm, Gülşen-i medhünde bir mürg-i hoş-elhândur henüz . AÇIKLAMA : Padişahım, İşretî şimdi senin duânın zikriyle, sürekli methinin gül bahçesinde öten hoş sesli bir kuştur. İşretî Çekmez idi bir nefes hârın cefâsın neylesün Lîki bülbül gülsitân içre gülün tutsağıdur AÇIKLAMA : Bülbül gülistân içinde bülbülün tutsağı olmasa idi, dikenin cefâsını bir an olsun çekmeye katlanmazdı. Mihrî Goncalar bezmine ol zâg rakîbi komasun Diyelüm gülşeni bülbüllere her dem korusun AÇIKLAMA : Bülbüllere diyelim gül bahçesini her an korusun. Goncalar meclisine karga rakibi sokmasın. Mihrî Gülleri şu‛le-i cân-sûz-ı mahabbetdür hep, Hûn-ı dil olsa n’ola cûy-ı gülistân-ı gamun . AÇIKLAMA : Gülleri hep muhabbetin can yakan kıvılcımlarıdır. Gam gülistânının nehri gönül kanından olsa n’ola? Neşâtî Ol murg-ı belâ-perver-i ışkuz Neşâtî, Her kûşe-i gülşen bize bir dam-ı kafesdür, AÇIKLAMA : Ey Neşâtî ! ( Biz ) aşkın belâsını büyüten ( artıran ) kuşuz ( bülbülüz ). Gülşenin her köşesi bizim için bir kafes tuzağıdır. Neşâtî Gülistân-i ser-i kûyun sıfâtın bâb bâb ey gül, Hat-i reyhân ile cedvel çekip gülzâre yazmışlar. AÇIKLAMA : Ey gül ! Kûyunun baş gülistânının sıfatını, reyhândan bir hat çekip bölüm bölüm ayırarak gülzâra yazmışlar. Fuzûlî Tâk tâk-i zer-nigârın çerh virân eylemiş Hışt-i zerrînin sabâ ferş-i gülistân eylemiş. AÇIKLAMA : Felek, sarı tablo gibi (olan) kubbeyi yerle bir etmiş. Sabâ ( rüzgârı ) ise, zerrînin kerpiçlerini gülistânın zemini ile bir etmiş. Fuzûlî Gülzâre den ki hüsnüne mağrûr olmasın Kış erişir bozar ne düzülse bahâr ile, AÇIKLAMA : Gülzâre söyleyin ki güzelliğiyle gururlanmasın. (Çünkü) kış gelince, bahârla gelen bütün güzellikler bozulur. Şeyhî Hüzn-i firâk-ı gülle figân eylemek abes Ey andelîb âhir-i gülşen hazân iken, AÇIKLAMA : Ey bülbül ! Gülşenin sonu hazân iken , gülün ayrılığının hüznü sebebiyle inlemek abestir. Şeref Hanım Durma ey zâhid görüp hâlim beni ta’n eyle kim Şu‛le-zâr-ı ta’n ü teşnîin gülistândır bana . AÇIKLAMA : Ey zâhid, durma! Benim halimi görüp beni ayıpla! Senin kötü söz alevlerin bana gülistândır. Leskofçalı Gâlip İşitenler nevâ-yı nâlişim gülzâr-ı Tûr üzre Sanırlar murg-ı bâğ-ı lenterânî bülbül olmuştur . AÇIKLAMA : Benim inlememden çıkan sesleri duyanlar, Tûr gülzârının lenterânî bağının kuşu olan bülbül olduğumu sanırlar. Leskofçalı Gâlip Cibrîl’e verir sünbülümüz neşve-i ismet Biz gülşen-i kudsî-çemen-i bâğ-ı hayâyız . AÇIKLAMA : Sümbülümüz, Cebrâil’e günahsızlık neşesini verir. Biz, hayâ bağının kutsal bahçesinin gülşeniyiz. Leskofçalı Gâlip Berk-ı hüsnün kim olur seylâbe-rîz-ı bâğ-ı nâz, Bin gül-i hurşîd açar her nahle-i gülzâr-ı feyz . AÇIKLAMA : Güzellik şimşeğin, nâz bâğının sellerini akıtır. Feyz gülzârının her fidanında bin gül-i hurşîd açar. Leskofçalı Gâlip Mahfel-i câmi‛-i gülşende gül-i al-i çemen, Bülbül-i hoş-nefese nâ’t-ı sezâvâr okudur . AÇIKLAMA : Çemenin kırmızı gülü, gülşen câmisinin mahfelinde sesi güzel olan bülbüle münasip bir nâ‛t okutur. Nâilî-i Kadîm Aceb mi tekye-gâh-ı gülşen içre zâkir olsan sen, Ki aşk-ı verd-i terdir bâ’is-i irşâdın ey bülbül . AÇIKLAMA : Ey bülbül! İrşâdına sebep olan taze gülün aşkıdır. Bu sebeple, gülşen tekkesi içinde sen devamlı zikretsen garip midir? Şeyhülislâm Es‛âd Tâza âgâz eylen ey hûbân-ı köhne tâza siz Gülsitân-ı tab’ımız bulmaz taravet tâzesiz . AÇIKLAMA : Ey köhne sevgililer ! Taze, yeni şeyler söyleyin! ( haykırın! ) Bizim yaratılış gülistânımız tazelik olmadan canlılık bulmaz!) Şeyhülislâm Es‛âd Gülzâr-ı ma’rifetde zebânım idüp hezâr Feryâd-ı bûm-ı nefsimi hâmûş kıl bana . AÇIKLAMA : Ma‛rifetin gül bahçesinde dilim bülbül olup, nefis baykuşunun feryâdını susturdu. Şeyhülislâm Es‛âd Nâlende eyleyen seni mânend-i andelîb Es‛ad o verd-i gülşen-i behcet değil midir AÇIKLAMA : Ey Es‛ad! Seni bülbüle çeviren o sevinç gülşeninin gülü değil midir? Şeyhülislâm Es‛âd Sen nice bâğ-ı letâfetde gül isen ben dahi Gülsitân-ı vasfının bir bülbül-i nâlânıyem AÇIKLAMA : Sen nasıl letâfet bağında gül isen, ben de senin vasfının gülistânında inleyen bir bülbülüm. Hayâlî, Ol yüzi gülsüz ayak bağı durur bâğ-ı vücûd Eyle ey cân bülbüli azm-i gülistân-ı adem . AÇIKLAMA : Vücûd bağı, yüzünde gül olmayan bir ayak bağıdır. Ey cân bülbülü ! Sen yokluk gülistânının yolunu tut !. Hayretî Biz hazân u hâr kaydından beri bülbülleriz Sîne-i pür-dâğımızdır bâğımız gülzârımız. AÇIKLAMA : Biz, sonbahar-diken kaydından uzak bülbülleriz. Bizim bağımız, gülzârımız dâğ ile dolu sînemizdir. Nef‛î Dem-be-dem bülbül gibi, ben zâr zâr ağlayayım, Sen ferâgat gülşeninde, âlemi güldür bana . AÇIKLAMA : Ben sürekli bülbül gibi inleye inleye ağlayayım. Sen ferâgat ( istiğnâ ) gülşeninde âlemi güldür bana ! Necâtî, Dilberün bâg-ı cemâli ki kış u yaz açılur San cinân gülşenidür gülleri turmaz açılur . AÇIKLAMA : Dilberin güzellik bağı yaz-kış açılır. Sanki gülleri Cennet bahçesi ( nin gülleri ) dir, sürekli açılır. Mihrî Işk bir âhen kafes, biz tûtî-i gûyâsıyuz, Derd bir gülzârdur, biz bübül-i şeydâsıyuz . AÇIKLAMA : Aşk bir demir kafes, biz konuşan papağanlarız. Dert bir gülzârdır, biz çılgın bülbülleriyiz. Zâtî, Hüsnünü seyr eyleyim de gördüğüm yer ol gülü Gülsitân olmazsa hammâm olsa da mâni’ değil AÇIKLAMA : Ben (o güzelin) güzelliğini seyredeyim de o gülü gördüğüm yer gülistân olmasa, hamâm olsa da olur. Nedîm, Güllü dîbâ giydin ammâ korkarım âzâr eder, Nâzenînim sâye-i hâr-ı gül-i dîbâ seni. AÇIKLAMA : İpek kumaşından, gül desenli bir elbise giymişsin de güzelim; korkuyorum o kumaşın üstündeki gülün dikeninin gölgesi seni incitecek. Nedim Gül yetiştirenlere mahsus hevesle Renk renk dertlerimi gözünde besle Necip Fazıl Kadimidir hukuku bülbülün güllerle gayette Ağaç ata bile binmişler eyyam-ı sabavette Gül ile bülbülü sordun, o gonca güldü dedi Benim gibi sana yok, senin gibi hezar bana Kırımlı Ali Reng ü budur güle ziynet güzele hüsn ü baha Gül denir her güle amma gül-i rana denmez Pertev Berg-i gülle andelib-i zarı tekfin etiler Bir gülistan beytini üstüne telkin ettiler İzzet Molla Aceb mi bir gül için zahm-harını çeksek Zaman ola bu çemende dikenle söyleşiriz Nazim Gül hâra düştü sîne-figâr oldu andelîb Bir hâra baktı birgüle zâr oldu andelîb Nâili “Gül dikene düştü, bülbülün göğsü yaralandı, Bir dikene, bir güle baktı ve ağladı” Andelîb-i şûhdan nâzük letâ‘if nakl idüp Gülleri bâd-ı sabâ gülşende handân eylemiş Vizeli Behişti Ramazan Hâr-ı gamda ‘andelîb eyler figân u zârlar Goncalarla salınur sahn-ı çemende hârlar Baki' İçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile Gül budağının mizacına gire kurtara su" Gül budağı, meğer hile ile bülbülün kanını içmek istiyormuş. Suya söyleyin, gülün mizacına göre hareket etsin de bülbülü kurtarsın Fuzuli Gül âteş gülbün âteş gülsen âteş cûybâr âteş Semender-tıynetân-ı aşka beştir lâlezâr âteş” Şeyh Galip Terlese güller olurdu her teri Hoş direrlerdi terinden gülleri Süleyman Çelebi Hâr içinde biten gonca güle, minnet eylemem, Arâbî Fârisî bilmem, dile minnet eylemem. 26 Ehl-i temkinem beni benzetme ey gül bülbüle Derde sabrı yok anın her lahza bin feryadı var Fuzulî 27 Mecnun gibi ne inlersin ? Niçin bunca keder bulbul ? Sineleri sin edersin, Mecnundan da beter bülbül. 28 Gülün güzelliğini, bülbülden öte kim bilir ? Benim âb-ı hayâtım, senin bitmez sevgindir. 29 Bülbül’ün melâline, neylesin gül neylesin, Gül’ün bakıp haline, garip bülbül neylesin. Mehmet ÖZDEN 30 Kim demiş ; gül, yaşar dikenin himâyesinde ? Dikenin i’tibârı ancâk ; gül sâyesinde ! Mevlânâ 31 Baktım açılurken bu seher goncayı hâra. Sordum n’ola bu cevr ü cefâ bülbül-i zâra. Osman Nevres 32 Konarsan güle kon dikene konma Eski düşmanların dost olur sanma Konarsan güle kon, dikene konma; Eski düşmanların dost olur sanma. Sânî (Kuloğlu) 33 Bir gün olur ki olur nâil-i gül-berg-i murâd Dolaşan gül-şen-i âmâlinin etrâfında Gün gelir ulaşır istediği gül yaprağına, Dolaşan istekler gülşeninin çevresinde. Nihâlî (İbrahim) 34 Kasd ol büte dinletmedir efsânemi yoksa Değmez gül ü bülbül bu kadar güft ü şünûda Amaç sevgiliye dinletmektir hikâyemi yoksa, Değmez gül ve bülbül, bu kadar dedikoduya. Nedîm 35 Tehâlüf sûretâ mâni’ değildir vahdet-i asla Olur bir şâhdan sürh ü sefid ü hâr ü gül peydâ Görünüşteki çelişkiler engel değildir özün birliğine, Bir daldan kırmızı ve beyaz, diken ve gül çıkar ortaya. Nâbî 36 Seyre çık gül-şene var ârızın arz et bâğa Var mı rûyun gibi gül güllere sor bana sorma Madem bülbülsün gönül, bir gül bahçesi gerek sana, Madem gönül koymuşlar adın, gönül alıcı bir güzel gerek sana. Nedîm 38 Ne gülde reng ü bû var idi ne sabâda fer Ben gül-şeninde bülbül-i nâlân idim sana Ne gülde renk ve koku vardı, ne sabah yelinde güzellik, Ben, gül bahçende inleyen bir bülbül idim sana. Hayâlî Bey 39 Andelîb-âsâ seherler zâr ü giryân olmayan Bâğ-ı aşk içre gül-i bî-hâre olmaz âşinâ Bülbül gibi seherleri ağlayıp sızlamayan, Aşk bahçesi içinde, dikensiz güle dost olamaz. Mir Dîdar 41 Derûnun pür-ma’ârif hem-nişînin merd-i ârif kıl Açılma ey yüzü gül şahs-ı nâ-dâna kitâb-âsâ Bilgi edinmeye çalış, dostunu bilginlerden seç, Açılma, ey gül yüzlü, bilgisiz kişiye kitap gibi. Bâkî 42 Gonce-veş dil-teng olanın gönlün açar gül gibi San gül-i sad-berg-i fasl-ı nev-bahârdır kitâb Gonca gibi yüreği daralanın gönlün açar gül gibi, Say ki, baharın yüz yapraklı gülüdür kitap. Latîfî 43 m.facebook.com/176039737418225...
·
416 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.