Olur mı bir gün aceb fasl-ı nev-bahâr-ı ferah,
Eser mi gülşen-i hâtırda rûzigâr-ı ferah . AÇIKLAMA :
Acaba bir gün ferah baharının zamanı gelir mi? ( Acaba ) hatır gülşeninde ferah rüzgârı eser mi? Şûhî,
Gülzâr-ı hayâtım, o kadar oldu ki berbâd,
Mahsûl-i nedâmet dökülür, her şecerimden . AÇIKLAMA :
Hayatımın gül bahçesi o kadar berbâd oldu ki her ağacından pişmanlık mahsulü dökülür. Âsâf
Olsa aceb mi ser-zede-i bustan-ı seher,
Ezhâr-ı feyz gülşen-i i‛câza sığmamış. AÇIKLAMA :
İ‛câz gülşenine sığmayan feyz çiçekleri seher bostanının serzedesi olsa garip mi? Neşâtî
Lisân-ı ehl-i dilde aşka gülzâr-ı belâ dirler
Civânun kâmet-i mevzûnuna nahl-ı cefâ dirler. AÇIKLAMA :
Gönül ehlinin dilinde aşka belâ bahçesi; civânın intizamlı boyuna da cefâ fidanı derler. Şeyhülislâm Yahyâ
Yandım belâ-yı hicr ile Nemrûd nârında yeter, Gel ey Halîlim bir kadem tâze gülistân et beni. Ahmed Paşa
İrdi eyyâm-ı bahâr, itdi hezâr-ı zâr gül,
Velvele saldı gülistâna, yine gaddâr gül .
AÇIKLAMA :
Bahar günleri geldi, gül bülbülleri inletti. Gaddar gül yine gülistânı velveleye verdi. Fatin,
Gülşen-i aşk eylesem ıtlâk aceb mi hüsnine,
Ruhları gül çeşmi nergis zülfi benzer sünbüle. AÇIKLAMA :
( O sevgilinin) yanakları gül, gözü nergis, saçı sümbüle benzer. Bu sebeple) güzelliğine, “ aşk gülşeni ” adını koysam garip mi? Fatin
Bahar irişse olur, her şükûfe bir miftâh,
Kilîd-i ‛işreti, gülşende kılmağa meftûh .
AÇIKLAMA :
Bahar geldiğinde her bir çiçek içmenin/eğlenmenin kilidini açmak için birer anahtar olur. Taşlıcalı Yahyâ,
Mescide gel zâhidâ ma‛nîde Hak dîvânıdur
Gülşen-i ihsânıdur insana rahmet kânıdur . AÇIKLAMA : Hey zâhid ! Mescide gel, zîrâ orası gerçekte Hak dîvânı, ihsân gülbahçesi ve insan için rahmet madenidir. Taşlıcalı Yahyâ,
Zü-fünûn-ı âlem olan âlim ü ehl-i kemâl
Gülşen-i firdevse benzer kim hezâr envârı var . AÇIKLAMA :
Âlemin fen bilginleri olan âlim ve kemal ehli insanlar, firdevs cennetinin gül bahçelerine benzer ki binlerce nurları var. Taşlıcalı Yahyâ,
Tağıtdı gülşen-i âmâli tünd-bâd-ı sitem
Dirîg ömr gibi geçdi rûzgâr-ı ferah . AÇIKLAMA :
Sitem kasırgası emellerimin gülşenini dağıttı. Vâh ! Ferah rüzgârı ömür gibi geçti. Taşlıcalı Yahyâ,
Eline cam alup Şeyhî seni medh itse gülşende
Sürahi zikr ider kul kul çağırur jâhte gû gû Şeyhî,
AÇIKLAMA :
Şeyhî, eline kadeh alıp seni gül bahçesinde methetse, sürahi ; “ kul kul ” diyerek zikreder, üveyik ise, “ gû gû ” diyerek seni çağırır. Şeyhî
Târ-i zülfündür mi ruhsârında canlar meskeni
Yâ bırakmış bir reh-i pür pîç ü ham gülzâre mûr
AÇIKLAMA : Canların meskeni, yanağına dökülen saçının kıvrımları(nda) mıdır? Yoksa karınca gül bahçesine kıvrımlarla dolu
bir yol mu bırakmıştır? Fuzûlî,
Gül-sitân bezm-i şarâb u câm-ı mey güldür bana
Kulkul-i halk-i surâhî savt-ı bülbüldür bana.
AÇIKLAMA : Benim için şarap meclisi gülistân, içki şişesi güldür. Sürahinin çıkardığı “ kul kul ” sesi ise bülbül sesidir. Bâkî
Kadd-i bülend ü kâmet-i ‛ar‛ar-hırâm-ı yâr, Gülzâr-ı i‛tidâlde bitmiş nihâldür. AÇIKLAMA : Yârin yüce boyu ve nâz ile salınan ar‛ar kâmetin, i‛tidâl gül bahçesinde bitmiş bir fidandır. Bâkî
Bâkiyâ ! Ser-nahl-bend-i gülşen-i ebyâtsın,
Eyledi nazm-ı bülendün hâsılı Selmânı pest. AÇIKLAMA :
Ey Bâkî ! Sen beyitlerin gülşeninin bendinin baş fidanısın. Hâsılı, senin yüksek nazmın Selmânı pes ettirdi. Bâkî
Hüsnünü seyr eyleyim de gördüğüm yer ol gülü
Gülsitân olmazsa hammâm olsa da mâni’ değil
AÇIKLAMA :
Ben (o güzelin) güzelliğini seyredeyim de o gülü gördüğüm yer gülistân olmasa, hamâm olsa da olur. Nedîm,
Ma’rifet gülzârına bir gülbün-i pür-goncasın,
Gülşen-i kuyunda, bülbül ehl-i irfândır henüz . AÇIKLAMA :
Sen irfan gül bahçesinin goncalarla dolu bir gül fidanısın. Senin muhitinin gül bahçesindeki bülbüller, irfan ehli
kimselerdir. İşretî
Pâdişâhum İşretî vird-i du‛ân ile müdâm,
Gülşen-i medhünde bir mürg-i hoş-elhândur henüz . AÇIKLAMA : Padişahım, İşretî şimdi senin duânın zikriyle, sürekli methinin gül bahçesinde öten hoş sesli bir kuştur. İşretî
Çekmez idi bir nefes hârın cefâsın neylesün
Lîki bülbül gülsitân içre gülün tutsağıdur
AÇIKLAMA :
Bülbül gülistân içinde bülbülün tutsağı olmasa idi, dikenin cefâsını bir an olsun çekmeye katlanmazdı. Mihrî
Goncalar bezmine ol zâg rakîbi komasun
Diyelüm gülşeni bülbüllere her dem korusun
AÇIKLAMA :
Bülbüllere diyelim gül bahçesini her an korusun. Goncalar meclisine karga rakibi sokmasın. Mihrî
Gülleri şu‛le-i cân-sûz-ı mahabbetdür hep,
Hûn-ı dil olsa n’ola cûy-ı gülistân-ı gamun . AÇIKLAMA :
Gülleri hep muhabbetin can yakan kıvılcımlarıdır. Gam gülistânının nehri gönül kanından olsa n’ola? Neşâtî
Ol murg-ı belâ-perver-i ışkuz Neşâtî,
Her kûşe-i gülşen bize bir dam-ı kafesdür,
AÇIKLAMA :
Ey Neşâtî ! ( Biz ) aşkın belâsını büyüten ( artıran ) kuşuz ( bülbülüz ). Gülşenin her köşesi bizim için bir kafes tuzağıdır. Neşâtî
Gülistân-i ser-i kûyun sıfâtın bâb bâb ey gül,
Hat-i reyhân ile cedvel çekip gülzâre yazmışlar. AÇIKLAMA :
Ey gül ! Kûyunun baş gülistânının sıfatını, reyhândan bir hat çekip bölüm bölüm ayırarak gülzâra yazmışlar. Fuzûlî
Tâk tâk-i zer-nigârın çerh virân eylemiş
Hışt-i zerrînin sabâ ferş-i gülistân eylemiş. AÇIKLAMA :
Felek, sarı tablo gibi (olan) kubbeyi yerle bir etmiş. Sabâ ( rüzgârı ) ise, zerrînin kerpiçlerini gülistânın zemini ile bir etmiş. Fuzûlî
Gülzâre den ki hüsnüne mağrûr olmasın
Kış erişir bozar ne düzülse bahâr ile, AÇIKLAMA :
Gülzâre söyleyin ki güzelliğiyle gururlanmasın. (Çünkü) kış gelince, bahârla gelen bütün güzellikler bozulur. Şeyhî
Hüzn-i firâk-ı gülle figân eylemek abes
Ey andelîb âhir-i gülşen hazân iken, AÇIKLAMA :
Ey bülbül ! Gülşenin sonu hazân iken , gülün ayrılığının hüznü sebebiyle inlemek abestir.
Şeref Hanım
Durma ey zâhid görüp hâlim beni ta’n eyle kim
Şu‛le-zâr-ı ta’n ü teşnîin gülistândır bana . AÇIKLAMA :
Ey zâhid, durma! Benim halimi görüp beni ayıpla! Senin kötü söz alevlerin bana gülistândır. Leskofçalı Gâlip
İşitenler nevâ-yı nâlişim gülzâr-ı Tûr üzre
Sanırlar murg-ı bâğ-ı lenterânî bülbül olmuştur . AÇIKLAMA :
Benim inlememden çıkan sesleri duyanlar, Tûr gülzârının lenterânî bağının kuşu olan bülbül olduğumu sanırlar. Leskofçalı Gâlip
Cibrîl’e verir sünbülümüz neşve-i ismet
Biz gülşen-i kudsî-çemen-i bâğ-ı hayâyız . AÇIKLAMA :
Sümbülümüz, Cebrâil’e günahsızlık neşesini verir. Biz, hayâ bağının kutsal bahçesinin gülşeniyiz. Leskofçalı Gâlip
Berk-ı hüsnün kim olur seylâbe-rîz-ı bâğ-ı nâz,
Bin gül-i hurşîd açar her nahle-i gülzâr-ı feyz . AÇIKLAMA :
Güzellik şimşeğin, nâz bâğının sellerini akıtır. Feyz gülzârının her fidanında bin gül-i hurşîd açar. Leskofçalı Gâlip
Mahfel-i câmi‛-i gülşende gül-i al-i çemen,
Bülbül-i hoş-nefese nâ’t-ı sezâvâr okudur . AÇIKLAMA :
Çemenin kırmızı gülü, gülşen câmisinin mahfelinde sesi güzel olan bülbüle münasip bir nâ‛t okutur. Nâilî-i Kadîm
Aceb mi tekye-gâh-ı gülşen içre zâkir olsan sen,
Ki aşk-ı verd-i terdir bâ’is-i irşâdın ey bülbül . AÇIKLAMA :
Ey bülbül! İrşâdına sebep olan taze gülün aşkıdır. Bu sebeple, gülşen tekkesi içinde sen devamlı zikretsen garip midir? Şeyhülislâm Es‛âd
Tâza âgâz eylen ey hûbân-ı köhne tâza siz
Gülsitân-ı tab’ımız bulmaz taravet tâzesiz . AÇIKLAMA :
Ey köhne sevgililer ! Taze, yeni şeyler söyleyin! ( haykırın! ) Bizim yaratılış gülistânımız tazelik olmadan canlılık bulmaz!)
Şeyhülislâm Es‛âd
Gülzâr-ı ma’rifetde zebânım idüp hezâr
Feryâd-ı bûm-ı nefsimi hâmûş kıl bana . AÇIKLAMA : Ma‛rifetin gül bahçesinde dilim bülbül olup, nefis baykuşunun feryâdını susturdu. Şeyhülislâm Es‛âd
Nâlende eyleyen seni mânend-i andelîb
Es‛ad o verd-i gülşen-i behcet değil midir
AÇIKLAMA :
Ey Es‛ad! Seni bülbüle çeviren o sevinç gülşeninin gülü değil midir?
Şeyhülislâm Es‛âd
Sen nice bâğ-ı letâfetde gül isen ben dahi
Gülsitân-ı vasfının bir bülbül-i nâlânıyem AÇIKLAMA :
Sen nasıl letâfet bağında gül isen, ben de senin vasfının gülistânında inleyen bir bülbülüm. Hayâlî,
Ol yüzi gülsüz ayak bağı durur bâğ-ı vücûd
Eyle ey cân bülbüli azm-i gülistân-ı adem . AÇIKLAMA :
Vücûd bağı, yüzünde gül olmayan bir ayak bağıdır. Ey cân bülbülü ! Sen yokluk gülistânının yolunu tut !. Hayretî
Biz hazân u hâr kaydından beri bülbülleriz
Sîne-i pür-dâğımızdır bâğımız gülzârımız. AÇIKLAMA :
Biz, sonbahar-diken kaydından uzak bülbülleriz. Bizim bağımız, gülzârımız dâğ ile dolu sînemizdir. Nef‛î
Dem-be-dem bülbül gibi, ben zâr zâr ağlayayım,
Sen ferâgat gülşeninde, âlemi güldür bana . AÇIKLAMA :
Ben sürekli bülbül gibi inleye inleye ağlayayım. Sen ferâgat ( istiğnâ ) gülşeninde âlemi güldür bana ! Necâtî,
Dilberün bâg-ı cemâli ki kış u yaz açılur
San cinân gülşenidür gülleri turmaz açılur . AÇIKLAMA :
Dilberin güzellik bağı yaz-kış açılır. Sanki gülleri Cennet bahçesi ( nin gülleri ) dir, sürekli açılır. Mihrî
Işk bir âhen kafes, biz tûtî-i gûyâsıyuz,
Derd bir gülzârdur, biz bübül-i şeydâsıyuz . AÇIKLAMA :
Aşk bir demir kafes, biz konuşan papağanlarız. Dert bir gülzârdır, biz çılgın bülbülleriyiz. Zâtî,
Hüsnünü seyr eyleyim de gördüğüm yer ol gülü
Gülsitân olmazsa hammâm olsa da mâni’ değil AÇIKLAMA :
Ben (o güzelin) güzelliğini seyredeyim de o gülü gördüğüm yer gülistân olmasa, hamâm olsa da olur.
Nedîm,
Güllü dîbâ giydin ammâ korkarım âzâr eder,
Nâzenînim sâye-i hâr-ı gül-i dîbâ seni. AÇIKLAMA :
İpek kumaşından, gül desenli bir elbise giymişsin de güzelim; korkuyorum o kumaşın üstündeki gülün dikeninin gölgesi seni incitecek.
Nedim
Gül yetiştirenlere mahsus hevesle
Renk renk dertlerimi gözünde besle Necip Fazıl
Kadimidir hukuku bülbülün güllerle gayette
Ağaç ata bile binmişler eyyam-ı sabavette
Gül ile bülbülü sordun, o gonca güldü dedi
Benim gibi sana yok, senin gibi hezar bana Kırımlı Ali
Reng ü budur güle ziynet güzele hüsn ü baha
Gül denir her güle amma gül-i rana denmez
Pertev
Berg-i gülle andelib-i zarı tekfin etiler
Bir gülistan beytini üstüne telkin ettiler İzzet Molla
Aceb mi bir gül için zahm-harını çeksek
Zaman ola bu çemende dikenle söyleşiriz Nazim
Gül hâra düştü sîne-figâr oldu andelîb
Bir hâra baktı birgüle zâr oldu andelîb Nâili
“Gül dikene düştü, bülbülün göğsü yaralandı, Bir dikene, bir güle baktı ve ağladı”
Andelîb-i şûhdan nâzük letâ‘if nakl idüp
Gülleri bâd-ı sabâ gülşende handân eylemiş Vizeli Behişti Ramazan
Hâr-ı gamda ‘andelîb eyler figân u zârlar
Goncalarla salınur sahn-ı çemende hârlar
Baki'
İçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile
Gül budağının mizacına gire kurtara su"
Gül budağı, meğer hile ile bülbülün kanını içmek istiyormuş. Suya söyleyin, gülün mizacına göre hareket etsin de bülbülü kurtarsın
Fuzuli
Gül âteş gülbün âteş gülsen âteş cûybâr âteş
Semender-tıynetân-ı aşka beştir lâlezâr âteş”
Şeyh Galip
Terlese güller olurdu her teri Hoş direrlerdi terinden gülleri Süleyman Çelebi
Hâr içinde biten gonca güle, minnet eylemem, Arâbî Fârisî bilmem, dile minnet eylemem.
26
Ehl-i temkinem beni benzetme ey gül bülbüle Derde sabrı yok anın her lahza bin feryadı var Fuzulî
27
Mecnun gibi ne inlersin ? Niçin bunca keder bulbul ?
Sineleri sin edersin, Mecnundan da beter bülbül.
28
Gülün güzelliğini, bülbülden öte kim bilir ? Benim âb-ı hayâtım, senin bitmez sevgindir.
29
Bülbül’ün melâline, neylesin gül neylesin,
Gül’ün bakıp haline, garip bülbül neylesin.
Mehmet ÖZDEN
30
Kim demiş ; gül, yaşar dikenin himâyesinde ?
Dikenin i’tibârı ancâk ; gül sâyesinde !
Mevlânâ
31
Baktım açılurken bu seher goncayı hâra.
Sordum n’ola bu cevr ü cefâ bülbül-i zâra. Osman Nevres
32
Konarsan güle kon dikene konma
Eski düşmanların dost olur sanma
Konarsan güle kon, dikene konma;
Eski düşmanların dost olur sanma.
Sânî (Kuloğlu)
33
Bir gün olur ki olur nâil-i gül-berg-i murâd
Dolaşan gül-şen-i âmâlinin etrâfında
Gün gelir ulaşır istediği gül yaprağına,
Dolaşan istekler gülşeninin çevresinde.
Nihâlî (İbrahim)
34
Kasd ol büte dinletmedir efsânemi yoksa
Değmez gül ü bülbül bu kadar güft ü şünûda
Amaç sevgiliye dinletmektir hikâyemi yoksa,
Değmez gül ve bülbül, bu kadar dedikoduya.
Nedîm
35
Tehâlüf sûretâ mâni’ değildir vahdet-i asla
Olur bir şâhdan sürh ü sefid ü hâr ü gül peydâ
Görünüşteki çelişkiler engel değildir özün birliğine,
Bir daldan kırmızı ve beyaz, diken ve gül çıkar ortaya.
Nâbî
36
Seyre çık gül-şene var ârızın arz et bâğa
Var mı rûyun gibi gül güllere sor bana sorma
Madem bülbülsün gönül, bir gül bahçesi gerek sana,
Madem gönül koymuşlar adın, gönül alıcı bir güzel gerek sana.
Nedîm
38
Ne gülde reng ü bû var idi ne sabâda fer
Ben gül-şeninde bülbül-i nâlân idim sana
Ne gülde renk ve koku vardı, ne sabah yelinde güzellik,
Ben, gül bahçende inleyen bir bülbül idim sana.
Hayâlî Bey
39
Andelîb-âsâ seherler zâr ü giryân olmayan
Bâğ-ı aşk içre gül-i bî-hâre olmaz âşinâ
Bülbül gibi seherleri ağlayıp sızlamayan,
Aşk bahçesi içinde, dikensiz güle dost olamaz.
Mir Dîdar
41
Derûnun pür-ma’ârif hem-nişînin merd-i ârif kıl
Açılma ey yüzü gül şahs-ı nâ-dâna kitâb-âsâ
Bilgi edinmeye çalış, dostunu bilginlerden seç,
Açılma, ey gül yüzlü, bilgisiz kişiye kitap gibi.
Bâkî
42
Gonce-veş dil-teng olanın gönlün açar gül gibi
San gül-i sad-berg-i fasl-ı nev-bahârdır kitâb
Gonca gibi yüreği daralanın gönlün açar gül gibi,
Say ki, baharın yüz yapraklı gülüdür kitap.
Latîfî
43
m.facebook.com/176039737418225...
·
416 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.