Gönderi

160 syf.
9/10 puan verdi
Ben İbrahim'miyim Yoksa Hüseyinleştim mi?
İçimde bir hüzün kaldı,ben neyleyim bu hüzünle? ''Bende insandım...''
Zülfü Livaneli
Zülfü Livaneli
yine yaptı yapacağını, her eserlerini okuduğumda içimde bir ukte kalıyor tamamlamak için tamda böyle oldu.Elimi uzatıp keşke
Zülfü Livaneli
Zülfü Livaneli
'nin yaşanmışlıklardan yarattığı karakterlere yardım edebilsem.Eserlerinde o kadar derinden ve gündelik yaşamımızda bulunan olaylarlardan,insanlardan katıyor ki insanın karşısındaymış gibi her şey canlanıyor. Tamda yine öyle bir eser okuması oldu. Ortadoğu'nun kanı,şiddeti,vahşeti,acıları,aşkı,mitolojisi,dinleri,yapıları hepsi eserde ilmek ilmek işlenmiş. Sanırsın yoll kenarlarında oturup çay içilen yerlerde karşımda tüm hayatın yükünü omuzlarına sırtlamış dertli bir adamın yaşadıklarını anlattıp benim dinlediğim bir okuma oldu. İçine sürükledi bende peşinden gittim... Olay örgüsününün üstünden kısaca geçicem sebebi okuyanlara karşı bir spoilerden ziyade merak duygusunu öldürmemek içindir.İbrahim adlı bir gazetecinin bence temelde yalnızlığının hedef alındığı belli bir süreden sonra karakterin psikolojisine yönelip başından geçen bir olayı anlatıyor.(Olay az kalır)İbrahim'in birgün doğdugu büyüdüğü topraklar olan Mardin'den okumak için gittiği İstanbul'da yaşadığı kültür yozlaşmasından batılı ama içinde hep bir şarklı yapısı bu topraklara bir gazete haberinin peşinden gitmesi ile gün yüzüne çıkar. Artık hayat onun için tozpembe değildir.Merak içinde çocukluk arkadaşı Hüseyin'in ölümünün sır perdelerini aralarken aslında kendisini bulmaya başlamıştır. Ne kadar yozlaştığını,kendisine ve insanlığına yabancılaştığının huzursuzluğunu ortaya çıkarmıştır. Ama bu huzursuzluk hayatını yeniden gözden geçirmesine yol açtı. Dönüm noktası bazen kendi iç sesini dinlemektir.Evren sana yol açar... Şark'ın kültüründe çok dinlilik,kültürlerin içiçe geçtiği,şiiri,müziği,sohbetleri hep samimidir.Ama bu samimiyetin karanlık tarafıda vardır.Karanlık tarafı namus kavramı ile örtüşmüştür.(!) Namus nedir ki? İnsanın insanlığa ve doğaya karşı sorumluluklarını yerine getirmesidir.Başkasına kendi çıkarı için zarar vermemektir.Eserde bunun tam tersi olan şarktaki olayları bize hatırlatmaktadır. Ortadoğu'nun belası dinmeyen kandır.Her canlı bu kandan beslenir.En adiside insandır.Harese nedir? Devenin çöldüğü yana dövüle su aradığı vakitler.Çölde bulunan bir dikenli bitkiyi yedikten sonra boğazına ve ağız kısmında açıtığı yaralardan akan kan ile birleşen tuzlu sıvısını yerken aldığı zevktir.O kadar çok kan akar ve zevk alırki develer sonunda kendi kanında ölür.Ortadoğu'da böyledir.Bir asırdan fazladır kendi kanını akıtmaktan zevk alır,asla namus kan akıtma bitmez. IŞİD adı altında kendilerini müslümanlığı yeryüzündeki temsilcisi ilan eden bu insan olmayan varlıkların,vahşetlerin inançlarının eserde okurken kendimden geçtim.Şengal'deki o dağda taşların altında yatan bebekler,çocuklar,masumlar ben oldum bir yudum su vermek istedim.Türkiye sınırı geçip yaşadıkları ayrımcılığı,dışlayağılı ben yaşadım. Eser temel olarak şu konuları gün yüzüne çıkarıyor. Ezidilerin yaşadığı ayrımcılıklar,günümüzün büyük şehirlerinde yabancılaşma,şarktaki batıl inançların aşırılığına , namus belasından din düşmanlığından yurtdışına kaçan insanlarımızın acılarına,ırkçılığa,aşkın gücüne,şarkın geçmişin dünyadan bile eski olduğuna içiçe geçtiğine güneşe tapan insanlarımızın kayalıkların üstüne yapılan manastır gibi tarihi hatırlatmaların fazlaca yer aldığı bir dizinimden oluşuyor. Genel olarak okuduğum eserleri arasında beni
Serenad
Serenad
ile beraber ikisi olup,son derece yararlı ve empati gücümü artırdığını düşündüğüm bir eser okuması oldu. İyi Okumalar,Sayın Romalılar :)
Huzursuzluk
HuzursuzlukZülfü Livaneli · İnkılap Kitabevi · 202199.9k okunma
·
40 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.