Aptallar komutası altında, karaktersizler tümeni!
Kitapla birlikte çocukların bile masumiyetini kaybettikleri bir çağ olarak adlandırılan 1930’lu yılların Almanya’sına gidiyoruz.
Kitabın ana karakteri ve anlatıcısı, bir okulda tarih ve coğrafya derslerine giren, 34 yaşında bir öğretmen.
Bir gün müfredata uyarak, 26 öğrencisine “Neden sömürgelerimiz olmalı” konulu bir kompozisyon yazdırıyor.
Öğrencilerin yazdıklarını okurken N. isimli öğrencisinin yazdığı “Bütün zenciler üçkağıtçı, korkak ve tembeldir.” şeklindeki ırkçı sözlerden rahatsızlık duyar. Başta herkese karşı bir kişi ne yapabilir düşüncesinden dolayı sessiz kalmak için çok çaba harcasa da kendini tutamaz ve bu sözlerin sahibi öğrenciye:
“Biz beyazlar kültür ve medeniyet yönünden zencilerden üstün olduğumuzu yazmışsın ki; bu doğru olabilir. Ama zencilerin yaşayıp yaşamadıklarının bir önemi olmadığını yazamazsın ki en nihayetinde zenciler de insandır.” der.
(Öğretmenin cevabını etkileyici bulduğum için olduğu gibi yazdım, bence bu cevap çok değerli; insanlık adına)
Öğretmenin bu sözleri beklemediği bir tepki ile karşılaşmasına sebep olur.
Böyle bir düzen içinde başta işinden olma kaygısı ile olaylar karşısında sessiz kalan öğretmen, zamanla vicdanının sesini dinlemeye başlar…
Kitapta dönemin sosyal hayatı ile birlikte yaratılmaya çalışılan makineleşmiş gençlik anlatılmış. Oluşturulmaya çalışılan “Tanrısız Gençlik” dinden kopmaktan ziyade; duygusuz, şiddet yanlısı, vicdanı ile bağlarının koparılması istenen gençliği ifade ediyor.
Kitap, düşünmenin her türlüsünden nefret eden iktidarın ülke çocuklarına, kurumlar aracılığıyla dayattığı, faşizan ve militarist eğitim sisteminin, çocuklar üzerindeki etkilerini tüm çıplaklığıyla yansıtmakta (Bu kısmı biraz tanıdık geldi değil mi?).
İyilik, doğruluk, hakikat hayata ne kadar dokunabilir? yazar bu ince kitapla bunu çok iyi yansıtmış.
Kitabın içeriğini, ilk gençlik dönemindeki çocukların masumiyetlerini kaybetmesini anlatışı yönünden Sineklerin Tanrısı kitabına benzettim.
28.01.2024