Gönderi

Bu kitaptaki Gabriel Ardolyonoviç İvolgin kısaca Ganya karakteri
Romanımızın bir kahramanı olan Gabriel Ardolyonoviç İvolgin, ikinci derecede olan aracı, diğerlerinden daha kötü talihlidir. Bu şundan ileri gelir: “Sıradan” fakat zeki olan bir insan, yenilik doğurabilen yetenekte olsa bile, kendi kendini yiyerek, büyük bir ümitsizliğe düşer. Hayattaki konumuna razı olmak isterse, ezilmiş gururunun duyguları ile kendisini zehirler. Bundan başka biz, en yüksek bir sınırı göz önünde tuttuk. Çoğunlukla, zeki olan bu aracı sınıfın, her zaman fazla acı çektiği muhakkak değildir. Daha doğrusu, bunlar yavaş yavaş, yıllar geçtikten sonra acıyı anlarlar. Bu durum felaketlerini hazırlar. Bu insanlar, sessizliğe kavuşmadan önce, uzun müddet gençlikten ihtiyarlık çağlarına kadar geçen süre içinde, bir yenilik göstermiş olmak için, bazen çok saçma hareketler yaparlar. Hatta çok garip durumlara da rastlanır. Gayet iyi insanların, yenilik yapıyorum diye bazen büyük alçaklıklar yaptığı görülür. İşte namuslu ve temiz insan olan bu kara talihlilerinden biri, çalışarak hem ailesini hem de diğer birkaç yabancıyı beslemektedir ama ne oluyor yani? Bütün hayatınca rahat bulamadı! İnsanî görevini yaptığı hâlde, vicdanı onu rahata erdirmiyor; tam tersine şu düşünce ona azap veriyor: “İşte, bu yüzden varlığımı mahvettim. İşte onları beslemek için elim kolum bağlı kaldı. .. Gabriel Ardolyonoviç hayatın memnun olunmayan bu yolunda yürüyordu. Kendi bulunduğu aracı sınıftan kurtulmak istiyor ve kendisinin büyük bir adam olduğunu anlatabilmek için çırpınıyordu. Daha doğuştan aç gözlüydü. Kendisini göstermek duygusu ona, tehlikelere saldırmak cesaretini veriyordu. Fakat bizim kahraman, tam tehlikeye atılacağı sırada akıllanıyordu. İşte bu, onu çileden çıkarıyordu. Hayallerinin herhangi birini gerçekleştirebilmek için, en büyük alçaklığı yapmak kararını veriyor; fakat bu verdiği kararı uygulayacağı sırada, birden çok namuslu oluyordu. (Bununla beraber ufak bir alçaklık onda büyük bir vicdan azabı doğurmuyordu.) Ailesinin içine düştüğü perişanlık onu utandırıyor ve kızdırıyordu. Annesine karşı bile kötü davranıyordu. Eğer hayatını kazanmak için bir şey ona yardım edebilecekse, o da Nina Aleksandrovna’nın eski şerefli konumu olduğunu, pekâlâ biliyordu. Yepançinlerin hizmetine girdiği zaman: “Mademki alçaklık yapmak gerekiyor, sonuna kadar yapalım, hiç olmazsa bir çıkarımız olsun” diye kendi kendine düşünüyordu ama işi kesinlikle sonuna kadar götüremiyordu. Fakat muhakkak alçaklık yapmak gerektiğini kafasına niçin koymuştu? Aglaya onu reddederek ürkütmüştü. O ise, genç kıza sataşmaya devam ediyor, fakat bu kızın, kendi seviyesine inebileceğine kendisi de inanmıyordu. Sonunda, Nastasya Filippovna ile geçen maceralarından sonra, birden, paranın her şeyi yapabileceğine inandı. Her gün şunu tekrar ediyordu: “Eğer bir alçaklık gerekirse, yapalım…” Bunları söylerken bir çeşit zevk duyuyor ve kendisine cesaret veriyordu..
·
22 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.