Gönderi

640 syf.
10/10 puan verdi
Ciddi bir emek ürünüdür | kendinizi bu eserden mahrum etmeyin ⚘
Esselâmu aleyküm ve rahmetu’llâhi ve berekâtûhû.. ﴾﷽﴿ Tahrif hareketleri iki yıldır indirilmiş ve okunmayı bekleyen bir eserdi. Bu sürede okumamamın sebebi kitap hâli ile temin etme niyeti idi, ki nasip olmadı. Basımı olmadığını söyleyip şişirilmiş fiyata satan fırsatçılardan ötürü malesef alamıyorum. Bu da gönlümde, İnşaAllah nasip olur. Olana kadar tüm ciltleri okuyacağım ama çünkü bu ilk cilt beni bu fikre sevk etti. Yıllarca bu şiilik olayını merak ettim durdum. Bu minvalde ehli sünnet hocalar dinledim, makaleler oldum lâkin böyle temelden uzun bir okuma yapmak istedim hep. Böyle bir kitaba ihtiyacım vardı. Hz. Ömer'in şehadetinden sonra olanları çok merak ediyordum ve tarafsız bir kaleme ihtiyacım vardı hamd olsun ki bu eser o aradığım. Üstad Kadir Mısıroğlu’na Rabbim rahmet eylesin, sadaka-i câriye olarak âmel defterine yazsın, ki bu biz hizmettir ve bende çok istifade ettim. Cahil kaldığım bir noktada daha bilgilenmiş oldum. Tahrif ; bilerek yanlış aktarma, değiştirme, bozma anlamına geliyor. Kitapta dini tahrif eden şahsiyetsiz şahtisyetleri anlatıyor. Kimdir, nerede doğmuş, kimden ötürü dinden sapmış, etkileyen sebep ne imiş, saptıktan sonra kimleri etkisi altına almış, bu sapkınlığı nasıl yaymış, nasıl duyurmuş bunları okuyoruz. İlk fitnenin çıkışından Hz. Osman'ın şehit edilmesi, Abdullah b. Sebe isimli kâfirin fitne ateşini nasıl körüklediği, Hz. Âli'nin hilafete getirilmesi, onun zamanında yakılan fitne ateşi, şehit edilişi, Hz. Âli den sonraki fitne zamanı bu fitneden doğan mezhepler, bâtıl kollar, yayılması için gösterilen büyük fedakarlıklar, Şia'nın ortaya çıkışı, tarihçesi, Şia'nın bâtıni kolları, Tasavvuf kollarının içine karışmış şia ve masonluk faaliyetlerinin ardından Türkiye de ortaya çıkmış diyalogcuların ağababalarının anlatımı yapılıyor. Vehhabilik fırkasını da genişçe ele alıyor. Son bölümde de naslardan hüküm çıkarma zaruretinden doğan mezhepleri anlatıyor. Doğuş sebepleri ve batıl itikâdi mezhepler; Cebriye, kaderiyle, mutezile gibi. Başlıklardan biraz bıraktım ama çok daha fazlası var. Dolu dolu bir cilt olmuş. İkinci cildi de çok merak ediyorum. Okuduğum ve şaşkınlığımı gizleyemediğim yerler epey fazlaydı. İnsanın ağzı açık kalıyor vallahi. Neler varmış neler diyor sonra Allah’ım böylelerinden son nefese kadar koru beni, ailemi ve tüm müminleri diye duâ etmekten alamıyorum kendimi. ⋆ ⋆ ⋆ "Bütün bu olanlardan sonra siz, onların size inanmalarını mı bekliyorsunuz? Oysa onların çoğu Allah’ın kelamını işitip ne demek istediğini kavradıkları halde, bile bile tahrif ediyorlar.” (Bakara, 2/75) Yukarıdaki ayet Kur’an’dan önceki İslam’a sözde iman edenler tarafından yapılan ihanetlerden söz etmektedir. Bu ihanetin adı “tahrif”tir. Kur’an’ın nüzulünden sonra da İslam’ı tahrif çabaları devam etmiştir. Takdiri ilahi sebebiyle bu çabalar İslam’ı tahrif edememiş ama Müslümanların zihinlerini bulandırabilmiştir. Kıyamete kadar sürecek bu tehlikeye karşı Rabbimiz biz mü’minleri şöyle uyarmaktadır: “Kitap ehlinden birçoğu hakikat kendileri için de apaçık ortaya çıktığı halde, sırf hasetlerinden dolayı siz inandıktan sonra, sizi geriye döndürüp inkâr etmenizi isterler. Allah’ın onlar hakkındaki hükmü gelinceye kadar onları hoş görün, kusurlarına bakmayın. Unutmayın ki, Allah her şeye kadirdir.” (Bakara, 2/109) Yeryüzünde İslam düşmanları ona karşı mücadelesini bazen cepheden yapmış, bazen de Müslümanların içinden buldukları hainler eliyle saf zihinleri bulandırmaya çalışmıştır. İlk insanlara, Hz. Âdem’e kadar uzanan “dine karşı din” kendisini İslam’a karşı konumlandırmıştır. Çünkü asıl din, tarih sahnesine çıkan ilk din İslam’dır. Yani ister tarihî arka planına bakalım, ister Peygamberimiz (s.a.v ) zamanına göz atalım, ‘dine karşı din’in tahrif çabaları Müslüman mahallesinde ortaya çıkmıştır. Daha Rasulullah (s) vefat etmeden münafıklar Mescid-i Dırar’ı inşa etmiş, ‘dine karşı din’le mücadele için muharref faaliyetler içine girmiştir. (Tevbe, 9/107) Allah’ın elçisi henüz vefat etmeden, İslam’ın vahiyle inşa yöntemini taklit eden Müseylemetü’l-Kezzab üremiştir. Müseylemetü’l-Kezzab, Peygamberimizi taklit ederken, Kur’an’ın mesajına karşı giriştiği savaşta kendince kurnazlık yapmış, güya risaleti de kabul ettiğini iddia etmiştir. Müseylemetü’l-Kezzablar, yani ‘yalancı peygamberler’ ve onlara hizmete hazır olan münafıklar, mü’minlerin kazanımlarının beleş mirasçısı olmak için her köşe başında beklerler. Bedir’de mü’minler kazanınca, “Biz de sizinle beraberiz” derler. Ama mü’minlerin Uhud gibi açık bir zaferle çıkmadıkları mücadelenin ardından verilen şehitleri için, “Eğer gitmeseydiler öldürülmezlerdi, Muhammed çoluk çocuğa uydu, ondan böyle oldu!” derler. En tehlikeli şeytan sağdan yaklaşan şeytandır. Dost kılığında yaklaşan insan şeytanları şeytanların en tehlikelisidir: “(Aldatılanlar aldatanlara) şöyle diyecek: Siz bize hep sureti haktan görünerek yanaşırdınız.” (Saffât, 37/28) Bazen mevzii, bazen de küresel saldırıların payandasına dönüşebilen ‘muharref din’in temsilcileri kendilerine yönelenlerin zihinlerini çeşitli yöntemlerle uyuşturabilir. Tahrif halkası içine alınanların artık gören gözleri görmez, işiten kulakları işitmez, akleden kalpleri akletmez hale gelebilir. Zaten şeytanın yegâne amacı kıyamete kadar inananları umutsuzluğa sürüklemek, doğru yoldan çıkarıp uzaklaştırmaktır. Bu nedenle ‘sırat-ı mustakim’de olmak, hiçbir mü’min için iman ve kurtuluş garantisi sağlamaz. Çünkü bu doğru yolda bile İblis’in askerleri çeşitli tuzaklar kurmuştur: “Ve İblis şöyle dedi: Mademki sen beni saptırdın, yemin olsun ki, ben de senin doğru yolunun üzerine onlar için pusu kuracağım. Sonra da hem doğrudan ve açıktan hem de dolaylı ve sinsice, hem sureti haktan görünerek hem de zaafları ve güdüleri kullanarak sokulacağım onlara. Ve sen onların çoğunu nankörlük eden kimseler olarak bulacaksın.” (A’raf, 7/16-17) Tevhid dini İslam’a bağlı bir mü’min de zamanla dine karşı bir cephede yer alabilir. İslam’ı tahrif çabalarına yardımcı olabilir. Çünkü şeytan insana soldan yaklaştığı gibi sağdan da yaklaşabilir. Bu yüzden Rabbimiz Kur’an’da “imandan sonra kalplerin eğrilmesi, şeytana meylederek sapması ihtimali”ne karşı mü’minleri uyarmış ve buna karşı nasıl bir dua ile Allah’ın yardımına sığınacaklarını öğretmiştir. (Bkz. Âl-i İmran, 3/8) Bu çalışmanın amacı şeytanın özellikle sağdan yaklaşarak insanları nasıl dalalete sürüklediğini bazı örneklerle ortaya koymaktır. Bu tuzaktan hiçbir mü’min müstağni değildir. Şeytanın tuzaklarına düşmemek için, kalbimize istiğna tohumları ekmesine izin vermemek, Ümmeti Muhammed içindeki yerimizi sağlama almak, yüreklerimizi vahyin arındırmasına daima açık tutmak gerekir. ⋆ ⋆ ⋆ Mutlaka ama mutlaka okuyun kardeşlerim. Hayırla kalın.. 𓅫
Tarihten Günümüze Tahrif Hareketleri 1
Tarihten Günümüze Tahrif Hareketleri 1Kadir Mısıroğlu · Sebil Yayınevi · 2011129 okunma
·
1 artı 1'leme
·
122 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.