Gönderi

Biz (batılı olmalıyız) dedik mi, bu batılı ulusların topluluğuna girmeliyiz demiş oluyoruz. Bunun için tıpkı onlar gibi, ulus köklerimizi kaybetmeden, Batı uygarlığının yöntemleri ile ulusal uygarlık bileşimimizi yapmamız gerekti. Kişiliğimizi, gelişimimizi, tarihsel köklerimizi, yadsımayacaktık; tam tersine koruyacak, yeni koşulların getireceği yeni bir görüş ve düşünüş düzeni içerisinde, gözden geçirecektik. Peki bu düşünüş düzenini, bu yöntemleri nasıl edineceğiz? Batılı ulusların yaşadıkları toplumsal değişmeleri, yaşayıp da elde edeceğiz. Yani derebeyliği "tasfiye" edeceğiz, toprak reformunu yapacağız, endüstri devrimini başaracağız. Bunlar ortaya yeni bir insan tipi çıkaracak. Bu yeni tip insanlar, yeni ekonomik koşullar gereğince, yeni tutumlar tutacaklar. Bu arada, batı kültüründen edinecekleri yöntemlerle, ulusal ve uygar bileşimini yapmış batılı Türk'ün, ana çizgilerini vermiş olacaklar. Demek ki batılı olmak, aşağıdan yukarıya düşünülecek bir çabadır. Toprak sorununu çözememiş, halkının yarısından çoğu derebeylik koşullarını yaşayan ve okumaya yazma bilmeyen bir ülkenin batılı olmasından (ciddi ve XX.ci yüzyıllı anlamında) söz açılamaz. Ancak batılı olmaya özenmesinde, batılı ulusları öykünmesinden söz edilebilir. Cumhuriyetle girişilen 'devrim' hareketleri, asıl ve ciddi anlamıyla bir batılılaşma hareketinin kanıtlar olmaktan çok, yukarıda dokunup geçtiğim özentinin belirtileridir. Hepimiz biliyoruz. Cumhuriyet memleketimizden sömürcü kapitali kovdu. Ulusal kapitalin uyanmasına çalıştı. Yol yaptı. Sinsi yobazlıkla uğraştı. Okullar açtı. Ama asıl batılılaşma çabasını fes yerine şapka giymekle, eski harfler yerine latin harflerini benimsemekle, saati ve takvimi değiştirmekle kısacası biçimle ilgili bir takım değişiklikleri yapmakla gösterdiğini 'zan ve iddia' ediyordu. Halkımızın büyük çoğunluğu, yaşadığı tarih koşulların gereği, bu yenilikleri yadırgıyordu. Bu değişmeler, toplumsal ve ekonomik anlamda iyi yerleşik temellere dayanmıyorlardı. Yukarıda kalıyor, yukarıdan aşağılara indirmek girişimleri de başarı vadetmiyordu. Halkımız, henüz bu yenilikleri sindirebilecek, toplumsal çağı yaşamamıştı. Ancak geniş ilerleme hareketleriyle bunları kavrayabilir, anlayabilirdi. Bunlar, ölçüsü küçük, yönleri yanlış tutularak yapıldı. Yukarıdan yapılan özentili değişiklikler, halka siyasal baskı yoluyla benimsetilmek istendi. Halk yığınlarının, tarihsel toplumsal gidişi aslında toplumsal ve tarihsel anlamıyla batılılaşmak sorununu çözebilecek bir özellik taşıyordu. Dikta yönetimi, halk hareketinin bu özelliğini ezdi. Biçimsel batılılaşmak sorununu önesürdü. Köklü toplumsal değişmeler durdurulunca, yenileşme hareketleri soyut özentiler halinde kaldılar.
BDS Yayınları 1991 Sayfa: 44
1 plus 1
·
9 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.