Gönderi

Kabusnâme, 1082 yılında Kûhistan sultanı İskender bin Kavuş tarafından Farsça olarak kaleme alınır. Muhatap, oğlu Gilan Şahtır, fakat aradan dokuz yüz yıl geçmiş olmasına rağmen öğütler hâlen canlılığını devam ettirir. Tarih boyu pek çok padişah, sultan ve devlet başkanı tarafından birçok dünya diline çevrilir, birçok edebî, tarihî ve ahlâkî eserlere kaynak teşkil eder. Eser, Osmanlılar zamanında ilk defa Fatih Sultan Mehmed'in babası Sultan II. Murad'ın dikkatini çeker. Milletin değer hükümlerini alt üst eden fetret ve kargaşa döneminden yeni çıkılmıştır. Edeb, ahlâk, emniyet ve nizamda yeniden yapılanmaya ihtiyaç vardır. Babası Çelebi Mehmed'in devlet otoritesini temininden sonra, kendisi de manevî sahada bir teşkilatlanmayı üstlenmiştir. Kabusnâme, ahlâkî sahadaki eğitim ve yapılanmayı temin eden eserleden biridir. Eserin mütercimi Mercimek Ahmed, birgün Padişahın elinde kitabı görür ve neden bahsettiğini sorunca Padişah meseleyi şöyle ifade eder: "Hoş kitaptır, içinde çok faydalı şeyler ve öğütler vardır, ama Farsça dilincedir. Bir kişi Türkçeye tercüme etmiş, ama anlaşılır değil, açık söylememiş; bundan dolayı hikâyesinden tat bulamayız. Ama bir kimse olsa, bu kitabı açık ve anlaşılır bir şekilde çevirse, tâ ki anlamından gönüller haz ala." Bunun üzerine Mercimek Ahmed, "Emir buyurursanız ben tercüme edeyim" diye tercümeye talip olunca, "Hemen tercüme eyle" buyruğunu alır. Mercimek Ahmed bin İlyas şair, edip ve âlim bir kişidir. Tercümeye yeniden telif kadar emek verir ve 1432 tarihinde tamamlayarak üzerine düşen görevi bitirir. Kabusname üzerinde Cumhuriyet döneminde bir hayli incelemeler yapılır. Eser eski Anadolu Türkçesiyle tercüme edildiğinden Türkiye Türkçesine göre yeniden ele alınması gerekiyordu. Bu işi de Atilla Özkırımlı üstlenir ve kitap "Tercüman 1001 Temel Eser" serisinin 36-37. kitabı olarak yayınlanır. Bu öğütlere gönül kulağını açık tut Ey oğul! Bilmiş ol ki, artık ben kocadım. Zayıf ve azıksız olarak yol ağzına kadar geldim. Ölüm mektubunu elime sundular. O mektup, sakalın ağarmasıdır. Adamın sakalı ağardığında Allah tarafından bir ses gelir: "Ey kulum, hazırlan, bu dünyayı bırakıp öbür dünyaya geçeceksin..." Şimdi ey ciğerköşem! Ölmeden önce seni iyilik yoluna ve iyi kimselerin izine yönlendirmek istiyorum. Tecrübelerle elde ettiğim birkaç öğüdü sana yadigâr olarak bırakıyorum. Bu öğütlere uyarak hareket edersen, her muradına erersin ve iyi isim kazanırsın, zamanın elinden sille yemezsin. Çünkü baba şefkati, oğlunun zamanın elinden azar yemesini istemez. Öyleyse sen de gönül kulağını bu öğütler için açık tut, sonra pişman olmayasın. Gerçi zamanımızda her oğul babasının sözünü tutmuyor, ama inşaallah kabul edersin. Bütün tecrübelerimi bu kitapta topladım Ey oğul! Gençler kendi bilgilerini yaşlıların bilgisinden üstün görürler. Bu kanaatin yanlış olduğunu bildiğim halde, sana yol göstermek için susarsam doğru olmaz. Bütün tecrübelerimi yazdım; ama az ve öz yazdım. Çünkü her şeyin . azı ve özü faydalıdır. İnsanların bir âdeti vardır, değerli bir malları olursa, onu değerli birine vermek için saklarlar. İşte benim bu dünyadan elde ettiklerimin en değerlisi bu öğütlerdir ve en değerli kimsem de sensin. İşte son günlerimde, bu öğütleri sana veriyorum, inşaallah sana faydası dokunur.
·
33 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.