Gönderi

. 1999'da Bingöl, Ilıca da teröristlerce öğretmenleri öldürülen ve bu nedenle okulu kapanan üç öğrenci, 25 km ötedeki köylerinden Sütlüce'deki yeni okullarına dönmeye çalışırken yolda donarak öldüler. Gazete Haberi I. yıllar var ki bir haber yok bahardan ürkünün ayak sesi kulak dibinde suskunun çığlıkları geliyor uzaklardan nakışları solmuş kilim gibi yalnızlık abanmış dağ köylerinin üstüne terk edilmiş kartal bakışlı hayat tanrının yoksul merhametine II. milyon yıl yürümüş, üç bin yıl koşmuş çamurdan evlerin karanlık dehlizinde taştan sancılar yontmuş, gül aynaları cemreler düşürmüş acının yüreğine eşiğinde yirmi birinci asrın sustu gök, sustu yer, sustu geyikler konuştu korkunun kan çiçekleri Sütlüce'de, öğretmen suretinde kurşuna dizilirken çocuk düşleri acının yüreğinde korkunun ayak sesi yıllar var ki bir haber yok bahardan III. devrildi Sütlüce'nin süt dolu güğümleri ne dünü kaldı Sütlüce'li çocukların ne bugünleri yıkık duvarları, yakılmış duvarları kaldırmadı hiç kimse hatırlasın diye tanrı unutmasın diye tanrı karatahtadan silinmiş çocuk ellerini IV. aramak gerek dedi, bulmak gerek günü de,yarını da taş işçisi Recep Usta silmek gerek yazgının karasını Serhat okul görmeli, hele Ferhat, canım Ferhat bakkalın hesabını şimşek gibi tutan Ferhat ille de okumalı V. Serhat on rüzgâr esmiş incecik bedeniyle Cihan dokuz gül büyütmüş tomurcuk düşlerinde ama ay kara, dağ yolları kapkara ve kar soğuk bir meşale Ilıca yollarında Ve Ferhat, Hey Ferhat, dağları delmeye yetecekti senin altı baharın alfabeyi öğretirdin ninene... düşlerinde okul yolu ananın göğsü gibi sıcaktı yol uzun, ayakların minicik ve dünyada kapladığın yer sadece altı bahardı altı gümüş yangını ay altı yıl, altı milyon kez batmış altı milyon kez doğmuş ve gün nedir görmemiş o güneş kadardı yani üç mavi kanatlı kuş üç ıslak kanatlı kuş uçmaya varacaksa, ille de uçacaksa dünyanın dar yerinde... VI. kanat değil ki bunlar minik çocuk ayakları kalemler, defterler, kitaplar sabah yirmi beş kilometre akşam yirmi beş bin metre hele Mart başıysa aylardan yani kar aldatıcı bir bahar gibi beklemedeyse boğazın dar yerinde... onlar yağmura koşan çalışkan bulutlardı ve sıcaklığına Sütlüce toprağının on beş kilometre daha vardı on beş kar uzayı, genişleyip daralan boğazın geniş mezarlığında on beş bin metre kadar zalimdi zaman ve sıcak yüzüne seni bekleyen evin on beş ışık yılı daha vardı. ve bir evlek kardı hayat moraran ellerinde Ne yazık! bin dokuz yüz doksan dokuzda Bingöl'de Türkiye'de
Sayfa 5 - Artshop, İstanbul, 2009Kitabı okudu
·
177 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.