Hürriyetin Babası yakıştırması yapılan tek kişi olmasıyla beraber, Jön Türklüğün başlıca isimlerindendir.
2. Abdülhamid'in baskıcı
idaresine çare olarak, Paris'e
gitmiş orayı adeta sığınak haline getirmiştir. (1889)
Astım Hastalığına sahip olduğu için onun silahı kılıç değil, kalemiydi.
Fransa'da bulunduğu süre zarfında, batıda gelişen fikir akımlarını yakından takip etmiştir.
Onun Paris'e gitmesi Jön Türk ve İttihatçılığın en önemli adımlarındandı.
Her gün kütüphaneye, akşamları da konferanslara giderek
fikirlerini geliştiriyordu.
Osmanlı'da gözlemlediği yanlışları kağıda dökerek 2. Abdülhamid'e
göndermeye başladı. İlk gönderdiği yazı kabul görmüş, padişah tarafından 2.000 lira para gönderilmişti.
Ancak Ahmed Rıza bu parayı kabul etmedi, ama yazı göndermeye devam etti.
Abdülhamid uzaktaki muhaliflerini baskı altında tutmak yerine, onlara para veya makam teklif ederek etkisiz
hale getiriyordu.
Birden fazla kez gerçekleşen bu teklifleri Ahmed Rıza kati bir şekilde reddetti.
Şu cevabı verdi:
"Paraya gerek yok. Meclis-i Mebusan'ı açsın, padişahın başlıca övücüsü ben olurum."
Ahmed Rıza hayatı boyunca maddiyata
değer vermeyen tavrıyla tanınırdı. 1930 yılında öldüğünde yine beş parasızdı.
Ahmed Rıza "Pozitivist" idi.
Jön Türk hareketi içerisinde bu sebepten dolayı çok eleştiri almıştır.
Dinsizlik ile suçlanıyordu!
Kaynak: